Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSBC) tarafından 75 yıl önce vatanlarından sürülen Ahıska Türkleri, ana vatanlarına dönecekleri günü bekliyor. 14 Kasım 1944 yılında sürgün edilen Ahıska Türkleri için zor günler 2. Dünya Savaşı ile beraber başladı. Sovyetler Birliği için Josef Stalin tarafından 15 yaşından 55 yaşına kadar olan 40 bin Ahıska Türk’ü, Alman cephesine gönderildi. Geride kalan kadın ve yaşlılara ise demir yolu yaptırıldı. Ahıskalılar, kendilerini vatana hasret bırakacak tren yolunu, kendi elleriyle yapmış oldu. Yeni Şafak, o vagonlara bindirilen ve Azerbaycan’da yaşayan Ahıskalılarla bir araya geldi.
Ensar Rızmanov
Kendi elleriyle çivilerini çaktığı demir yoluyla sürgüne mahkum edilen 97 yaşındaki Ensar Rızmanov, yaşadıklarını anlattı. 60 yıldır Azerbaycan’da yaşayan Rızmanov, “6 ay boyunca demir yolunda çalıştım. Yaptığımız demir yoluyla bizi sürdüler. 1 ay boyunca savaşın ortasında açlıkla, hastalıkla mücadele ettik” dedi. Rızmanov, “Hayvan taşıdıkları için yolda hepimiz bitlendik. Ölülerimizi kar üstüne attık. Özbekistan’da 2 yıl sefil halde yaşadık. Dedelerimizi, beylerimizi kefensiz gömdük. Annem, Özbekistan’dan buraya geldi. 107 yaşında rahmetli oldu. Babam sürgünden önce Türkiye’ye 1942 askere gelmişti. Askerden sonra Çorumda kaldı evlendi orada öldü” ifadelerini kullandı.
İslam Müslümanoğlu ve eşi.
“Dedelerimiz, 1944’ten Ahıska’dan Özbekistan’a geldi” diyen İslam Müslümanoğlu ise şunları söyledi: “17 bin kişi yollarda öldü. Çok zor vakitler geçirdik. Ben 1950 yılında Özbekistan’da doğdum. 1989’da Fergana faciasından sonra buraya geldim. 20 yıl Özbek dilinde ders verdim. Burada da dersler verdim. Üç yer vatan sayılır. Birincisi göbek kanın dökülen yer vatan, ikincisi nerede yaşıyorsan orası, üçüncüsü nerenin vatandaşıysan orası vatan sayılır. Azerbaycan eskiden Ahıskalılarla doluydu. Şimdi yavaş yavaş Türkiye’ye doğru göç ediyorlar, son durağımız orasıdır. Kızlarım, oğullarım, torunlarım hepsi Bursa’da yaşıyor. Atalarımızın bir sözü var, ‘Göçsüz yaşamak olur, vatansız olmaz’ Allah vatanımıza gitmeyi nasip etsin” dedi.
Hemen evinin önünde duran kırmızı arabasını gösteren Müslümanoğlu, “Ahıska’ya bir kaç kez gittim. Hem de bu arabayla gittim. Bizim evlerimizde şimdi Gürcüler yaşıyorlar. 30-40 aile de Ahıskalı var. En son arabayla 3 yıl önce gitmiştim. Babam derdi ki ‘Havası taze, suyu taze’ hastane yüzü görülmezmiş. 6 ay yaylada, 6 aydan sonra da evde olurlarmış. Her şeyimiz varmış, bolluk bereketlik varmış. Bizim bir nenemiz vardı Özbekistan’da “Ben ölende kabrimden bir pencere açın ki benim milletim Ahıska’ya giderken görim” derdi. Bizim başkanımız Allah ömür versin Recep Tayyip Erdoğan’ın bir konuşmasında işitmiştim, ‘Türkiye zaten bizim vatanımız. Ahıska’yı kazanmalıyız’ demişti. Bizim bütün hocalarımız vatan hasretiyle gitmiştir” ifadelerini kullandı.
1944’te Stalin tarafından 40 bin Ahıskalı Alman cephesine gönderildi.
Dünya Ahıska Türkleri Birliği (DATÜB) Genel Sekreteri Fuat Uçar, dünyanın Ahıska Türklerinin sürgününe kör ve sağır olduğunu belirterek, “Bu bir soykırımdır ve bu bir insanlık suçudur ama dünya duymazdan geliyor. Bir kaç yıldır anma törenlerini çok daha ses getirecek şekilde düzenlememizin nedeni bu acıyı gündemde tutmak. Özellik bu yıl Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde yapmamızın sebebi dünya basınına bu sürgünü duyurmak istemimiz. 75 yıllık sürgün hayatının ardından Ahıskalılar kendi vatanlarında ve Türk bayrağı altında hür bir şekilde yaşamak istiyorlar” dedi.