Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Hasan Cemal’in yazısını okurken daha ilk paragraf beni eski bir anıma götürdü.
Hasan Cemal yazısına, İttihat Terakki öncesinden başladığı gazetecilik hayatına Demokrat Partili dönemde de devam eden Hüseyin Cahit Yalçın’ın (1875 Balıkesir – 1957 İstanbul) ’Tanıdıklarım’ adlı anı kitabından bir alıntıyla başlıyor.
Yalçın önceden de tanıdığı ve bakan olduğuna sevindiğini bir yazısında belirttiği Enver Paşa’dan bir davet alır. Harbiye Nezareti’ne gittiğinde, Enver Paşa, Tanin’de çıkan bir haberi kimin yazdığını ve kaynağının kim olduğunu öğrenmek ister. Yalçın klasik “Meslek sırrıdır, söyleyemem” deyince “Ama gazeteyi kapatırız” cevabını alır. Nitekim Tanin iki gün kapatılır.
Bu alıntıdan “Ceberrut devlet’in dizginleri bir zamanlar ‘asker paşalar’ın elindeydi, bugün ise ‘sivil paşalar’ın” sonucunu çıkarır Hasan Cemal…
’Ceberrut’ sözcüğü…
Bu dünyadan Prof. Memduh Yaşa geçti
Kahreden, baskıcı gibi anlamları bulunan sözcüğü Hasan Cemal’in de yazdığı gibi iki ‘r’ harfiyle kullandığım ilk yazımın çıktığı gün, o sırada milletvekili olarak Ankara’da bulunan Prof. Memduh Yaşa telefonla beni aramış ve o sözcüğün doğrusunun tek ‘r’ ile (‘ceberut’ olarak) yazıldığını söylemişti.
Gerçekten de öyledir. Sözlüklere bakıldığında -baktım çünkü- bunun böyle olduğu görülecektir.
Memduh Yaşa (1919 Siirt -2004 İstanbul) ilginç bir kişiydi. Çevresinde ‘çok akıllı’ ve ‘çok bilgili’ olarak bilinirdi.
[Turgut Özal bana bir gün onun için “Olağanüstü akıllıdır ve müthiş birikimlidir Memduh Hoca” demişti.]
Ekonomi profesörüydü, fakat siyasetle yakından ilgiliydi. O ilgisinin altında, 1960 ihtilalinin ardından üniversiteden kovulan 147 kişilik öğretim üyesi listesinde yer almasının da etkisi olduğunu sanırım. Askerler ihtilal sonrası üniversitede geniş bir tasfiyeye gitmişler, en önemli hocaları resmen kovmuşlardı.
Başka bir askeri müdahale sonrasında, 12 Eylül (1980) darbesinin ardından, bir generalin başkanlığında kurulmuş MDP saflarında politikaya atıldı, milletvekili de seçildi. Buna rağmen, hem Turgut Özal hem de Süleyman Demirel gerektiğinde ondan akıl almışlardır.
Tanışırdık, okurumdu ve ‘ceberrut – ceberut’ sözcüğü gibi basit bir düzeltme yapma yanında çok daha önemli konularda da arar ve görüşlerini paylaşırdı. O gün de sanki derdi sözcüğü düzeltmek imiş gibi aramış, fakat çok daha ilginç konulara da girmişti.
Hasan Cemal’i de sözcüğün doğrusu konusunda ben uyarmış olayım.
Medya ve teknoloji
“Acaba ara sıra da olsa yazılarını yine elle mi yazıyor Hasan Cemal” diye meraklanmadan edemiyorum.
Bu yazıyı kaleme aldığım bilgisayardaki program, sözcüğü ‘ceberrut’ biçiminde yazdığımda altını kırmızı çizgiyle çizerek yanlış yaptığımı hatırlattı ve ‘ceberut’ olarak düzeltmeye de çalıştı. Merakım bu sebepten…
Yazısını bilgisayarda yazdıysa onu da uyarmış olmalı değil midir?
1990’lı yılların başlarında, hangisi olduğunu şimdi hatırlayamadığım bir liderin seçim kampanyasını izlemek üzere Karadeniz’de birlikte dolaşmıştık. O sırada Cumhuriyet’in yayın yönetmeniydi ve yazıları da ilk sayfadan yayınlanıyordu. Dikkatimi yazılarını elle yazdığı çekmişti. Kocaman harflerle yazdığı için bir dosya kağıdına bir paragraf anca sığıyor, çok sayıda sayfayı faksla gazeteye geçmesi uzun zaman alıyordu.
Bizler de işi bitsin de faks makinası ve ona bağlı telefon cihazı boşalsın diye bekliyorduk.
Dizüstü bilgisayarım ilgisini çekmiş, modemle saniyede yazı geçmem merakını gıdıklamıştı.
Nice sonra yeni teknoloji kullanmaya cesaretinin geldiğini de hatırlıyorum.
Övünmek gibi olmasın, ama medya mensuplarının teknolojiye ısınmasında ciddi katkım olmuştur.
Yalnız kişisel bilgisayarların yaygın kullanıma girmesinde değil, uzun yıllar matrisler, kurşun kalıplar, onların basım merkezlerine uçakla yetiştirilmesi gibi zaman alıcı yöntemlerle yürütülen işlemleri kısaltmayı sağlayan teknolojiyi de, ilk Stuttgart Messe’de görüp gazete yönetimine “Bunu almalıyız” baskısını da yapmıştım.
Yeni yöntem gazeteye saatler kazandırmıştı.
Sitemizin son yeniliği
‘Ceberut asker’ ve ‘ceberut sivil’ denklemine dair tarihi bir anekdot üzerine yazılan bu yazının geldiği şimdiki nokta sizleri şaşırtmasın.
Bu girişi bir yeniliği duyurmak için uzun tuttum.
Farkında olanınız vardır; birkaç gündür sitenin manşetinden, isteyen okurun Apple ürünü cep telefonu (iPhone) veya tableti (iPad) kullanıyorsa, bu sitede çıkan yazımı çok daha kolay okuyabileceğini duyuruyoruz.
Sitenin teknolojik altyapısını kurmuş olan oğlum Ahmet yazılımı üretti ve Apple mağazasından bedava indirilen uygulama bu kolaylığı sağlıyor. Ayrıca yazımın yenilendiğini de günün belli bir saatinde okura bildiriyor.
Gazeteler ve televizyonların benzer uygulamaları var, ama başka bir yazarın kendi sitesinin doğrudan okurlarla buluşmasını sağlayan böyle bir uygulaması bulunduğundan pek emin değilim.
Varsa, haberi olan uyarsın.
Apple dışı teknoloji (android) kullanıcıları için de hazırlık sürüyor.
Bunu neden duyurdum?
Şundan: Teknoloji siyasileri korkutabilir, önemli insanların sinirlerini bozan gelişmelere zemin teşkil edebilir, engellenmek hatta yasaklanmak istenebilir… Ancak, her getirilen sınırlamayı aşmanın yolunu bulmaya da yine teknoloji yarayacaktır.
‘Ceberut’ diye anılmak istemeyenler yasakçılıktan uzak dursunlar.