Yusuf Yavuzyılmaz yazdı;
Nurettin Topçu’nun düşünce sisteminde hareket felsefesi ve varoluş felsefesi merkezi bir yer tutar. Nurettin Topçu, kendi düşüncesinde de köklü değişikliklere yol açan Maurice Blondel’in “Actiyon” adlı eserinden hareketle hareket felsefesini ortaya koymaktadır. Nurettin Topçu’nun düşüncelerini aktardığı derginin adının da “Hareket “ olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Topçu, hareket felsefesini açıklamaya, Bolandel’in bir sözüyle başlamaktadır. “Hareket, insanla Allah’ın bir terkibidir.” Hareket denizde kurtulmak isteyen iki kişinin birbirine el vermesi gibi kurtarıcı ile kurtulmak isteyenin bir araya gelmesidir. Hareket, varoluşun inkar edilemeyen temelidir. “ Kimse hareket meselesini ortadan kaldıramıyor; hiçbir şuur bu meseleyi bir yana atamıyor. Çünkü şuurun hakikati, hareketin varlığına bağlıdır. En açık hakikat şu ki, benim hayatımda en temelli ve en umumi bir vakıadır, bende alemşümul muayyeniyetin ifadesidir.”(1)
Hareket, son derce kompleks bir yapıya sahiptir. İnsanı tam anlamıyla tanıtacak güç harekettir. “Hareket dünyasına girilmedikçe insan tanınmamıştır. Müfekkire insanın bütünü değildir. Hareketi, felsefenin merkezi yapmalıdır, çünkü hayatın merkezi de harekettir.”(2) Hayat hareket prensibi üzerine kurulmuştur. İnsanın tam manasıyla anlaşılması için hareket tam anlamıyla anlaşılmalıdır. Hareket bizzat kendinden yola çıkılarak anlaşılabilir. “ Hareketten doğan ve yeni hareketler yaratan tefekkür elbette kısır değildir. O, kuvvetlerin kuvvetidir. Sonsuzluk fikrine dayanmış manivelaya benzer.”(3) Hareket şuursuz değil, her harekette bir şuur yaşamaktadır. İnsan hayatı da hareketin eseri olarak ortaya çıkar. Hareket varlığı asıl özüdür. İnsan ancak hareket yoluyla ruh kazanır. Hareket etmedikçe insanın kendini tanıması imkansızdır. Çünkü insanın özü harekettir.
Topçu'ya göre hareket sadece insanla ilgili değildir. “Ferdi alemde hareket tamamlanmış değildir. Hareket bütün kainata yayılmak iştiyakındadır. Böylece dalga dalga yayılan hareketin aşamalarını tanımak lazım”(4) Toplumsal hayatın bütün aşamaları harekete açıktır. Hareketin topluma açılımı, hareketin nihai amacı değil, nihai amaca götüren bir duraktır. Hareketin nihai amacı tabiatüstüne ulaşmaktır. “ Hareket tamamlanmak için, zaruri olarak, tabiatüstündeki birliğe uzanmalıdır. Onsuz irade, kendi kendisine karşı samimiyetsizdir ve tazyik halindedir.”(4)
Hiç kuşku yok ki, hareketin nihai amacı Allah’a ulaşmaktır. Hareket olmaksızın hiçbir şey tam anlamıyla anlaşılamaz. Hareket fedadır, menfaat gözetmeyiştir, hür olmaktır, ıstırap çekmektir, nefsine karşı samimi olmaktır. “Istırap, varlığımızı ilahi hakikate ulaştırıyor, daha doğrusu, hareketimizi Allah’ın hareketiyle tamamlıyor, ölmekten kurtarıyor, dedik. Istırabın vasıta olarak bizi ulaştırdığı ilahi iradenin müspet, kati düsturunu dini naslara borçluyuz. Allah’ı tanımak, bizi Allah’a ulaştıracak yolu bulmak için bize kılavuz lazımdır. İbadet irade için zaruridir; zira hareket edilmedikçe samimi olunamaz. Her varlığı tanımakla olduğu gibi Allah’ı tanımak için de hareket etmek, dini amellerin yolunu takip lazımdır. Dini harekete ve nassa ulaşan hareket felsefesi namütenahiyi de hareketlerimizde arıyor: Hareketin bulunmadığı yerde Allah yoktur, o nerede görünürse Allah oradadır.”(5)
Nurettin Topçu’ya göre: “Alem, üç şeyin bütünüdür: Varlık, düşünce ve hareket.”( 6) İnsan hareket sayesinde iman ve ahlak sahibi olmaktadır. Hareket ahlakı faydacılığı esas alan pragmatik ahlak anlayışından farklıdır. Hareket ahlakı yalnızda bu dünyadaki kazanç ve nefsi arzuları doyurmak değildir. “Tam ve gerçek hareket, önce hareketin sahibi olan insanla başlar, hareket iradesi olur. Sonsuz imkanlarla yüklü kainata çevrilir, hareketin safhalarını meydana getirir. Hedefi sonsuzluktur, meyvesini sonsuzlukta verir. İnsan onu sonsuzluğun sınırına kadar götürür, orada sonsuzluğa teslim eder.”(7) İnsanın sonsuzluğa değil de kendine yönelik hareketi ahlak dışıdır. Bu yüzden hareketin yönü ve amacı Allah’a doğru olmalıdır. “Hareketin bizzat kendisine gönül vermeyerek, onun devşirilecek yemişlerini düşünmek, fayda sağlayıcı gayeyi gözetmek, hareketin iflasıdır. Her harekette, en bayağı davranışlarda bile, sonsuzluğa götüren yolu göremeyerek onu, benliğimize bağlayıcı unsuru bulmak ve orada karar kılmak, hareketin mutlak ölümüdür. İnsan hareketlerini böyle bir iflastan koruyan, bu mutlak ölüm tehlikesine karşı koruyan kuvvet, ahlaki yapımızı teşkil ediyor. Ahlaklılık yukarıdaki tahlillerde belirttiğimiz gibi, hareketin gerçeğine uymaktan başka bir şey değildir; varlığımızı, kendi gerçek hedefi olan sonsuzluğa götürmesini bilmektir. Bu sebepten, insanın davranışlarındaki değerini ortaya koyacak olan, hareket ahlakıdır.”(8)
Bireyden başlayarak sonsuzluğa ulaşan hareket, ahlakın temel kaynağıdır. Hareket bireysel varlık ile Allah arasındaki köprüdür. Hakikat için nefsi feda eden güç, bireydeki Allah’ın gücüdür. Hareket ahlakı aşkın bir iradeye dayanan ahlaktır. Hareket ahlakı, şuurları harekete geçiren, bireydeki yaratıcı kuvveti ortaya çıkaran ahlaktır. İnsanlık, büyük hareket ahlakını yaşayan insanların eseridir. “Bugünkü insanlık, Ramses’in, Sardanapal’ın, ve Cengiz’in eseri değildir. Bu insanlık, Konfüçyus’un ve Buda’nın, Hz. İsa’nın ve Sokrat’ın, Hz. Muhammed’in ve Gandi’nin eseridir. İnsanlık, Eflatun’un ve Pascal’ın, Hallac’ın ve Yunus’un eseridir.”(9)
Hareket ahlakı, adalet ilkesine dayanır; biyeyi sonsuzluğa götürür. Hareket ahlakı insanı özgür ve adil kılar. Bu yüzden insanlık tarihindeki hiçbir zorba hareket ahlakına sahip değildir.
- Nurettin Topçu, Varoluş Felsefesi-Hareket Felsefesi, Dergah Yayınları, İstanbul, Aralık 2011,s: 50
- Nurettin Topçu, Varoluş Felsefesi-Hareket Felsefesi, s: 51
- Nurettin Topçu, Varoluş Felsefesi-Hareket Felsefesi, s: 53.
- Nurettin Topçu, Varoluş Felsefesi-Hareket Felsefesi, s: 57
- Nurettin Topçu, Varoluş Felsefesi-Hareket Felsefesi, s: 60
- Nurettin Topçu, Yarınki Türkiye, Dergah Yayınları, Yayına hazırlayanlar: Ezel Erverdi- İsmail Kara, İstanbul, Mart 1999, s: 17.
- Nurettin Topçu, Yarınki Türkiye, s: 19
- Nurettin Topçu, Yarınki Türkiye, s: 21
9. Nurettin Topçu, Yarınki Türkiye, s. 24