Vallahi unutmayacağım seni/Ruhum ayrılıncaya, kabrim yarılıncaya kadar”
“Ela Vallahi la ensake hatta/Ufarika muhceti ve yeşakku ramsi”
Böyle demiş, bir kabile savaşında vurulup ölen kardeşi Sahr için. Ve sözünü tutmuş, büyük şair Hansa.
Cömertmiş Sahr. Hansa’nın müsrif kocası Abduluzza bütün malını kumarda tükettiğinde malının yarısını kız kardeşine bağışlamış. Anlatılanlara göre bu yardımı iki defa yapmış.
Öteki kardeşi Muaviye, Hansa’yı yakın arkadaşı ve Cuşem kabilesinin lideri Ebu Düreyd’le evlenmeye zorlamış.
Ebu Düreyd savaşçılığıyla şöhret bulmuş bir adam ama Hansa’ya göre biraz yaşlı. Beni Süleym kabilesinin konakladığı vadiden geçerken develere katran süren bir kız görüyor. Çok beğeniyor. Daha sonra gördüğü kızın arkadaşı Muaviye’nin kardeşi Hansa olduğunu öğreniyor.
Şiir söylüyor Hansa için.
“Ey Hunas bu yürek aşık oldu size/Aşk hastalığı isabet etti ona/Güzelliği ayan beyan/Kılıç yaralarına sürüyor katran/
Hansa istemiyor. Babasına, “Babacığım, benim mızrak gibi uzun amcamın oğlunu bırakıp Beni Cuşem’in ihtiyarıyla evleneceğimi mi düşünüyorsun?” diyor.
Kardeşi Sahr ve babası Amr Hansa’ya sahip çıkıyor. Onu zorlamıyorlar. Hansa Ebu Düreyd’i hicvediyor.
“Maazallah, o kötünün, Cuşem bin Bekr kabilesinin bacaksızının beni nikahlamasından.”
Düreyd de geri kalmıyor Hansa’dan.
“Diyor ki ben yaşlıymışım (Şeyhun kebirun)/Ben ona dedim mi dünkü çocuğum?”
“İstiyor ki büyük olsun ayakları elleri/Temizleyebilsin ahırdaki bütün gübreleri.”
Hansa, Ukaz panayırında, Nabiğa ez-Zübyani’nin hakemlik ettiği bir şiir yarışmasına katılıyor. Katılanlar arasında Peygamberimiz’in “Hicvet Hassan, Cibril seninledir” dediği büyük şair Hassan bin Sabit de var.
Nabiğa, Hansa’nın şiirini Hassan b. Sabit’in şiirinden daha güzel buluyor.
Hansa şiirini okuduğunda, Hansa’ya dönüp “Senden daha iyi şiir söyleyen kadın görmedim” diyor. Hansa, “Ben erkek de görmedim” diye cevap veriyor.
Buradaki alıntılar hep Nilüfer Topal’ın “Sahabe Şair el-Hansa ve Divanı” adlı yüksek lisans tezinden.
Hansa, Hassan b. Sabit’e okuduğu kasidenin en güzel beytinin hangisi olduğunu soruyor. Hassan b. Sabit okuyor:
“Lena’l cefenatu’l ğurru yelma’ne bi’dduha/Ve esyafuna yakturne min necdeti demma”
“Kuşlukta parlayan beyaz kazanlarımız var/Ve yiğitlikten kılıçlarımızdan kan damlar.” (Metinde ‘yiğitlikten’ yerine ‘yardım için’ denilmiş. Ben yanılmış olabilirim. Ama ‘necdet’ kelimesi baktığım lugatlarda yiğitlik, kahramanlık diye karşılanıyor.)
Hansa, bu beytin zaaflarını bir bir sayıyor. Dikkat edilsin. Eğer bu rivayet doğruysa, büyük bir şair, büyük bir şairi yüz yüzeyken eleştiriyor. Bir başka deyişle, bir sahabiye bir sahabiyi eleştiriyor. Şöyle ki:
“Cefenat dedin. Ancak cefenat cifan’dan daha azdır. Bu yüzden cifan kelimesini kullanman daha doğru olurdu. Ğurr kelimesini kullandın. Ğur eğarr’ın çoğuludur ve alındaki beyazlık anlamına gelir. Eğer ‘beyz’ kelimesini kullansaydın mutlak beyazlık anlamına gelir ve daha geniş bir anlam kazanırdı. Beyitte yelma’ne kelimesini kullandın. Onun yerine yuşrikne fiilini kullansaydın daha iyi olurdu. Çünkü işrak lemean’dan daha güçlüdür. Lemean anbean gelir, işrak ise daimi bir parlaklığa sahiptir. Duha yerine duca deseydin daha iyi olurdu. Çünkü sabah vakti anlamına gelen duha öğleye yakın bir zamandır. Bu vakitte kılıç parlaklığı önemli değildir. Kılıç ducanın karanlığında parlarsa sanattır. Esyaf (kılıçlar) yerine suyuf (kılıçlar, daha çoğul) kelimesini kullansaydın daha iyi olurdu. Çünkü esyaf azlık ifade eder. Yakturne yerine yes’ilne fiili kullansaydın daha iyi olurdu. Çünkü kılıçlar sel gibi kan akıtırlar. Bu damla damla kan akıtırlar sözünden daha kuvvetli bir anlam ifade eder. Dem (kan) yerine dima (çoğul) deseydin daha iyi olurdu çünkü dima dem’den daha çoktur.”
Rivayete göre Hassan bin Sabit bu eleştiri karşısında susmuş.
Olabilir.
Fakat ben, sonraki bir eleştirmenin bu eleştirileri Hansa’ya söyletmeyi uygun bulmuş olmasına da ihtimal veriyorum.
Doğruysa da yanlışsa da Allahu Te’ala Peygamberimiz’in ashabından olan bu iki şairden de razı olsun.
Bu faslı kapatmak için bir yazı daha gerekiyor. Haftaya inşallah.