Singapur zirvesi sonrası Kuzey Kore ve ABD liderlerinin ilk buluşması Vietnam´ın başkenti Hanoi´de gerçekleşti. Bir önceki görüşme daha ziyade iyi niyet gösterisi olarak kayda geçmişti, zira Kore Savaşı´nda ölen ABD askerlerinin naaşlarının nakli dışında, alınan kararların hiçbirinde henüz somut bir neticeye varılamadı. Dolayısıyla Hanoi zirvesinde elle tutulur kararlar alınması öngörülüyordu. Fakat beklenenin aksine bu zirve, ABD ile Kuzey Kore arasında sonuç bildirgesi yayınlanmayan tarihteki ilk zirve oldu. İki liderin katılacağı akşam yemeği dahi iptal edilerek zirve apar topar sonlandırıldı.
Zirve öncesinde Kuzey Kore´nin BM´ye ilettiği bilgi notunda kuraklık ve -başta gübre ithalatındaki olmak üzere- yaptırımlar dolayısıyla gıda sıkıntısının baş gösterdiği belirtilmişti. Ekonominin kırılgan yapısı, yaptırımların da etkisiyle Kuzey Kore yönetimini köşeye sıkıştırıyor. En büyük ihracat kalemi olan kömürün satışının yasaklanması, 2016´dan beri kapalı olan Kesong Bölgesi´nin ABD yaptırımları yüzünden hâlâ açılmaması Kuzey Kore ekonomisini olumsuz etkilemeye devam ediyor. Dolayısıyla Kuzey Kore´nin önceliğinin yaptırımların kaldırılması olması bekleniyordu.
ABD ise nükleer programın sonlandırılması için masaya oturduğunu her fırsatta dile getirmişti. Fakat en azından Kore Savaşı´nı bitiren anlaşmanın imzalanması için bir zemin oluşması da bekleniyordu. 1950´de başlayıp 1953´te biten Kore Savaşı´nın ardından sadece bir ateşkes anlaşması imzalandığı, ortada bir barış anlaşması olmadığı için, teorik olarak ?savaş bitti? denilemiyor.
"Tüm bu beklentilere rağmen sonuç alınamamasının birçok sebebi var. En mühimi ise kuşkusuz, önceliğin tespiti konusundaki anlaşmazlık. ABD Kuzey Kore üzerindeki yaptırımları nükleer program sona ermeden kaldırmaya yanaşmıyor. Kuzey Kore ise yaptırımlar kaldırılmadan nükleer silahlar hakkında müzakereyi reddediyor. Kuzey Kore´nin, nükleerden arındırılmak yerine görece kabul edilebilir bir nükleer güç olma arzusu ve ABD´nin yaptırımları gevşetmeye isteksiz olması yüzünden bu kısır döngü kırılamıyor."
- Akif Emirhan Akyel
ABD Başkanı Donald Trump Kuzey Kore´nin yaptırımların tamamen kaldırılmasını şart koştuğunu öne sürdü. Kuzey Kore Dışişleri Bakanı Ri Yong Ho ise aksine, kısmen kaldırılmasını talep ettiklerini belirtti. İyi niyet emaresi olarak da Yongbyon nükleer araştırma merkezinde ABD gözetiminde çalışmaları durdurma sözü verdiklerine işaret etti. Bahse konu yaptırımların mühim bir kısmı olağanüstü hâl kapsamında, yani ABD başkanının yetki alanı içinde. Trump´ın başka gizli tesislerde uranyum zenginleştirme çalışmalarına devam edildiğine dair istihbarat olduğunu beyan etmesi, yaptırımları kaldırmaya yanaşmamasının gerekçesi olarak gösterilebilir.
Kuzey Kore lideri Kim´in koltuğu Trump´inkine nispeten çok daha sağlam. Buna rağmen, ülke içinde son zamanlarda devam eden ?yolsuzluk ve ihanetle mücadele? çalışmaları üçüncü ayına girdi. Eskiden bu tip çalışmaların yirmi gün civarında sürdüğünü hatırlatmak gerekiyor. Kuzey Kore´nin yaptırımlar yüzünden gıda sıkıntısı çekildiğine yönelik iddialarına ise şüpheyle yaklaşılıyor. Piyasada temel gıda olan pirinç fiyatının stabil kaldığı gözleniyor. Kuraklıktan ve yaptırımlardan ötürü yaşanan düşüş ise henüz iddia edilen düzeyde değil.
Öte yandan Kuzey Kore´nin ?mavi ve beyaz yakalı işçi ailelerine? dağıttığı erzak paylarında azalmaya gittiğine yönelik beyanı da yine dikkat çekici. Zira kamu dağıtım sistemi sadece askeri ve hukuki bürokrasi mensuplarına erzak dağıtıyor. Bahse konu işçiler zaten pazardan, pazar fiyatlarıyla alışveriş yapıyor. Dolayısıyla bu hamle Hanoi zirvesinde bir kamuoyu oluşturma çabası olarak görülüyor.
Donald Trump´ın eski avukatı Michael Cohen´in zirveyle eş zamanlı olarak Kongre´de dinlenmesi ABD kamuoyunun gündeminde ilk sıradaydı. Ek olarak, Venezuela´da yaşanan gelişmelere binaen Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton´ın son dakikada zirveye gitmekten vazgeçip bu meseleyle ilgileneceğini beyan etmesi, ABD´nin önceliklerini anlama açısından mühim işaretlerdi. Trump´ın yeni seçim kampanyasına başlamadan önce, bu yarışta kendisini zora sokacak bir adım atmaktan imtina etmesi de, yine zirveden karar çıkmamasında etkili olmuş olabilir.
Güney Kore için zirvenin sonuçsuz kalması bir hayal kırıklığı olsa da, ileriye dönük ikili ilişkilerin ve diyalogun devamına destek verileceği beyan edildi. Başkan Mun Ce İn´e muhalefetin tepkisi artıyor. İkili görüşmelerde Kuzey Kore ve ABD´nin Güney Kore´yi saf dışı bıraktığı, Kuzey Kore´ye yardım konusunda hemfikir olunsa da çok taviz verildiği, tek bir atom bombası dahi kalması halinde Güney Kore´nin müzakerelerde esir alınacağı gibi iddialar, muhafazakâr çevrelerde daha yüksek perdeden dile getirilmeye başlandı.
Ekonomide yaşanan durgunluk da mevcut hükümetin cesur adımlar atmasını zorlaştırıyor. Dış ticarete dayalı büyüme modeli izleyen Güney Kore´nin ihracatının şubat ayında yüzde 11 civarında düşmesi, ekonomik sıkıntıların boyutunu gösteriyor. Tam da böyle bir zamanda Trump, Kore yarımadasında yapılması planlanan tatbikatların maliyetine işaret edip Güney Kore´nin maddi anlamda daha fazla yardımcı olması gerektiğini vurguladı. Bu hamlenin Başkan Mun´u köşeye sıkıştıracağına şüphe yok.
Çin ise ilk zirveye nazaran Kuzey Kore´ye daha yakın bir duruş sergiledi. ABD´nin Kuzey Kore´yi nükleer silahtan arındırmaya çalışması elbette Çin´in de çıkarına; ancak ölçüsüz bir müdahalenin bölgeyi istikrarsızlaştıracağına dair güçlü kaygıları da var. Keza ABD´nin etki alanına giren bir Kuzey Kore fikri de Çin´in baştan beri korkulu rüyası. Zirvenin sonuçsuz kalması üzerine Çin´in, Kuzey Kore´nin Çin veya Vietnam benzeri bir dönüşüme girmesine önayak olma ihtimali ise hâlâ düşük.
Tarihte nükleer silahların gönüllü olarak yok edildiği bilinen tek vaka Güney Afrika´da kayıtlara geçti. Kuzey Kore´de ise ne zaman nükleer programdan vazgeçilmesi teklif edilse, akla Kaddafi´nin akıbeti geliyor. Florida Eyaleti Cumhuriyetçi Senatörü Marco Rubio´nun (Venezuela lideri Maduro´ya atıfla) Kaddafi´nin linç edildiği fotoğrafı paylaşması, Pyongyang´da hafızaları tazeledi. Ülkenin en büyük sıkıntı kaynağı olan nükleer silahlar (tam da bu tehdit algısı yüzünden) aynı zamanda en mühim garanti olarak görülüyor.
Trump yönetiminin önde gelen bir diğer isimi olan John Bolton´ın Kuzey Kore´nin nükleer programındaki rolü de hâlâ hafızalarda tazeliğini koruyor. 1994 yılında dönemin başkanı Bill Clinton Kuzey Kore´yle nükleerden arındırma görüşmelerine başlamış, bir sonraki başkan olan Bush için çalışan Bolton ise bu görüşmelerin sonlandırılmasına vesile olmuştu. Hanoi zirvesinin sonuçsuz kalmasında Bolton´ın da rolünün olup olmadığı şimdilik bilinmiyor.
Trump nükleer meselenin çözümü için adım atılacağını, fakat acele edilmediğini belirtti. Bu zirveden sonuç alınmamasıyla -en azından taviz vermeyerek- kısa vadede kazançlı çıktı da denilebilir. Nükleer silah sorununun çözümüne yönelik bu büyük fırsata rağmen somut tek adım atılmaması ise uzun vadede tarafları isteksizliğe itmeye, statükoya dönmeye sebep olacaktır.
Seul´de bir üçüncü görüşme planlanıyor. Fakat bu yaklaşım devam ettiği müddetçe oradan da bir sonuç çıkmayacağını öngörmek hiç de zor değil.
[Almanya Aachen´da öğrenim gören Akif Emirhan Akyel Kore yarımadası ve jeopolitiği alanında analizler kaleme almaktadır]