İnsanlar gibi, peygamberler de farklı mizaçları temsil ederler. Resulüllah’ın Bedir Harbi’nde alınan esirlere nasıl muamele edileceğini arkadaşlarına sorması üzerine Ömer (r) hepsinin kılıçtan geçirilmesini istemiş, Ebubekir (r) ise fidye alınarak salıverilmelerini önermişti. Ömer’in (r) teklifi Resulüllah’a ağır geldi ve şöyle buyurdu: ‘İnsanlardan bazıları kaya gibi serttir, bazıları da su gibi yumuşaktır’. Bu sözleriyle bu iki büyük sahabîyi kast ettiği açıktı. Sonra Ebubekir’e döndü ve ‘sen kardeşim İsa’ya benzersin; kavmi ona inanmayınca o ellerini Allah’a açtı ve Rabbim dedi, eğer bunları cezalandırırsan, bunlar nihayet senin kulların, ama bağışlarsan, sana da bu yakışır’ buyurdu. Sonra Ömer’e (r) döndü, ‘sen de kardeşim Nuh’a benzersin’ buyurdu. ‘Kavmi ona isyan edince ‘Rabbim, bu kâfirlerden yeryüzünde bir tane bile bırakma dedi’.
Siz bunların hangisini tercih edersiniz? Birini alıp insanların hep öyle olmasını istemek duygularımıza hoş gelebilir ama gerçekçi değil? Resulüllah’ın bir beşer olarak tercihi de İsa’ya (sa) benzettiği Ebubekir’in görüşü idi. Karar da ona göre verildi ve Bedir esirleri öldürülmedi, parası olan fidye verip kurtuldu, olmayan Medineli on çocuğa okuma yazma öğretmesi şartıyla serbest bırakıldı. Resulüllah’ın onayıyla yapılan bu uygulamaya yanlış demek uygun olmaz. Ancak ilahi hitap bu kararı kaldırmadı ama kınadı ve dolayısıyla Ömer’i (r) haklı buldu. Demek ki, farklı zamanların ve farklı şartların farklı hükümleri olabilir ve bu hükümlerin isabetli tespiti beşer yönüyle bir peygamber fetanetini bile aşabilir.
Biz de elbette Resulüllah gibi düşünüyoruz, bir insan olarak yüreğimiz ağzımıza geliyor. Çoluk çocuğumuzun uykusu kaçıyor, psikolojisi bozuluyor. Gelen bu umumi bela için sadece Müslümanlara değil bütün insanlığa dua ediyoruz. Çünkü sonuçta insanlığın kurtuluşu bizim de kurtuluşumuz demek. Ama Nuh da Allah’ın ulü’l-azm bir peygamberi ve insanlığın ikinci atası idi ve onu Allah dokuz yüz elli yıllık çırpınışları sonunda o söyledikleri sebebiyle kınamadı aksine, biz de düşünüp ders alalım diye onları bize Kuran olarak nakletti. Bakın o ne demişti:
‘Ey benim kavmim, ben size gönderilmiş açık bir uyarıcıyım. Allah’a kulluk edin, O’na saygılı olun ve bana itaat edin ki, O da sizin günahlarınızı bağışlasın, sizi bir süre daha yaşatsın’. Ama onlar dinlemediler. Sonunda o şöyle intizar etti:
‘Rabbim, ben kavmimi gece gündüz hakka çağırdım, ama benim davetim onlara uzaklaşmalarından başka bir şey sağlamadı. Sen bağışlayasın diye ben onları her davet ettiğimde onlar kulaklarını tıkadılar, örtülerine büründüler, inat ettiler ve kibirlerine yediremediler. Sonra onları bazen açık bazen gizli davet ettim. Ve Rabbinizden mağfiret isteyin, O çok bağışlayıcıdır dedim. İsteyin ki, size bol ve bereketli yağmurlar göndersin, mallarınıza mal, çocuklarınıza çocuk katsın... Siz neden Allah’ın azametine saygı duymuyorsunuz dedim…’
‘Rabbim, onlar bana karşı geldiler ve serveti, çocukları kendisine ziyandan başka bir şey kazandırmayana uydular, çok büyük tuzaklar kurdular. Ve dediler ki, sakın ha ilahlarınızı bırakmayın… Böylece çoklarını yoldan çıkardılar. Şimdi sen de bu zalimlerin sapkınlıklarından başka bir şeylerini artırma’. ‘Onlar hataları sebebiyle suya gark oldular, sonuçta da ateşe atıldılar ve Allah’a karşı kendilerine yardımcı da bulamadılar’. ‘Rabbim, bu kâfirlerden yeryüzünde dolaşan bir tane bile bırakma, çünkü eğer sen onları bırakırsan onlar senin kullarını yoldan çıkarırlar ve sadece günahkâr ve kâfir nesiller doğururlar. Rabbim, beni, annemi babamı, mümin olarak evime girenleri ve erkek kadın bütün müminleri bağışla. Zalimlere ise helakten başka bir şey verme’.
Evet, bu virüs herkesi korkutuyor, yok olması için dua ediyoruz. Ancak unutmayalım, zalim milletler sadece Suriye’de, çoğu çocuk bir milyon insanı öldürdüler, Irak’ta üç milyon, Yemen’de yüz binlerce öldürdüler. Öldürmeye devam ediyorlar. Myanmar’da, Doğu Türkistan’da durmadan öldürüyorlar. İsteseler bu katliamları bir günde durdururlar. Oysa biz bunları kanıksadık, bu felaketler koronavirüs kadar bile yüreğimizi hoplatmadı. Bu zalimleri bu virüs kadar tehlikeli görmedik. Kaçıp bize sığınanları ırkçı duygularla ittik. Bunlar bir gün bize de yapılır diye düşünmedik. İlginçtir ki, Yemen’de ve Suriye’de bu zalimliği yapanlar arasında İran da var, Suudi Arabistan da var. Ve iki tarafı birbirine kışkırtan Amerika.