TOP YEMİ
(KANONENFUTTER)
Bir başka meselemiz de şu ki:
Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışını kötü niyetli birçok ’düşman’ devletin türlü çeşit kahpe oyununa ve taarruzuna bağlarız da daima… Ama millet olarak huyumuz değildir kendimizi sorgulamak.
Nereden belli bu sorgulama ferasetimizin olmadığı?
Başımıza onca belayı saran Enver Paşa Hazretleri(!) Sarıkamış felaketinden sonra, Çanakkale’de de onca şehit vermemize, kayıplarımıza, savaştan perişan çıkmamıza rağmen 1916’da Orta Avrupa’da sıkışan Almanlara askeri yardım teklifinde bulunur!
Bu şaka gibidir, inanılası değildir ama gerçektir.
Almanlar önce kabul etmezler hatta.
Ama Ruslar o bölgede üstün duruma geçince derhal bu teklifi değerlendirmeye alırlar ve 115 bin kişilik ordumuz Galiçya yollarına düşer. Kimseler de itiraz edemez, tartışamaz bile, hesap da soramaz!
Bizimle, sınırlarımızla, çıkarlarımızla zerre âlâkası olmayan yerdir Galiçya dedikleri.
Meşhur laftır:
‘Galiçya ne yana düşer kumandanım?’
Peki bu olay -bu sefil, acınacak maceradan dahi hamaset, yiğitlik destanı devşirme dışında- bizim cenah tarafından bir kere olsun sorgulanmış mıdır sizce?
Bu maceranın müsebbipleri onca kaybın bir gün olsun hesabını vermişler midir?
Peki kime karşı yapılmaktadır bu jest?
Kapitülasyonları kaldıralım sözü geçince büyük elçileri İstanbul’da deliye dönen ‘asla rıza göstermeyiz’ diye ter-ter tepinen Almanlara karşı yapılmaktadır bu jest.
Denir ki Enver Paşa için:
‘Almanya ile iş birliğine giren Enver Paşa bir Alman gibi düşünebilecek kadar Alman hayranıydı.’
Ülke elden gitmektedir ama bizim kumanda heyeti sırf Galiçya ile de yetinmez ve Almanlara yaranmak için üstüne üstlük aynı yıl içinde (1916’da) artık sınırdaş olmadığımız Dobruca ve Makedonya’ya da ordular-birlikler gönderme kararı alır ki bu da ayrı bir sefilliktir. (Merak edenler Galiçya’yı, Dobruca’yı, Makedonya’yı araştırsa iyi olur.)
Sırf komuta heyeti mi?
O zamanın kanaat önderleri de aynı kafadadır:
Pantürkist Yusuf Akçura ‘Almanya’nın gelecekte Asya’nın kültürünü pozitif olarak değiştirebileceği’ne inanmıştır.
Mehmet Akif dahi Almanlarla ilgili şu dörtlüğü yazabilmiştir:
‘’Değil mi anasın sen, değil mi Almansın
O halde fikir ile vicdana sahip insansın
Bilir misin ki senin şarka meyleden nazarın
Birinci def’a doğan fecridir zavallıların’’
Galiçya’da Avusturyalı ve Alman komutanlar Türk askerlerini Rus ordusunun yoğun top atışlarına karşı ‘’TOP HAKKI’’ yani kurbanlık kıtalar olarak kullanırlar.
Alman müttefiki Avusturya askerlerinin Türk askerine ‘KANONENFUTTER’ yani ‘TOP YEMİ’ demelerinin sebebi budur.
Galiçya bölgesinde 8 ayrı ülke sınırları içinde 17 ayrı yerde Türk şehitliği vardır diyorlar oraları ziyaret edenler.
Varın siz hesap edin buradaki kayıpları ve gerisini?
Ama o zavallı askerlerimizin, o gencecik fidanların esamisi okunmamıştır, kaybı dert edilmemiştir.
Neydi mottomuz:
SÖZ KONUSU VATANSA GERİSİ TEFERRUATTIR.
Harika değil mi?
Amerikalı bir siyasi daha yakın zamanda mealen demiş ki:
‘Türklerin en önemli ihraç ürünü askerleridir.’
1990’lara hatta 2000’lere kadar Amarikan’ın kör takipçileri, yandaşları olanlar bu lafa homurdanmışlardır koftiden!
Yanlış mı söylemiş, haksız mı söylemiş peki?
Suç söyleyende mi söyletende mi?
Demek ki yüz yıldır aynı noktada patinaj yapıyoruz!
Ah benim güzel ülkemin saf ve temiz insanları, bunları ne zaman gündem yapıp da hesabını soracaksın? Hiç yaşanmamış gibi sana durmadan tekrar yaşatılan bu namussuz ve alçakça oyunların bir sağlamasını da yapar mısın bir gün gelir de acaba?
Bu bölümü şu soru ile bitirelim:
Niçin bunca korkunç yıkımlara, cinayetlere, yolsuzluklara, adaletsizliklere imza atan ve yüzbinlerce gencimizi bir HİÇ uğruna bozuk para gibi hesapsızca harcayan o zalim İttihat ve Terakkicilerden ille de milletimizin büyük önderleriymiş gibi bir destan çıkarılmaya çalışıyoruz acaba?
Yoksa onların yöntemleriyle gençlerimizin, günümüzde de ‘’TOP YEMİ’’ olarak kullanılmaya devam olunacağını çok iyi bildiklerinden olmasın?
Tarihî günlerle ilgili bütün nutuklara, devlet adamlarımızın, memurlarımızın, siyasilerimizin o milliyetçi memleketçi söylevlerine bir bakın hele…
Nasıl da bu garabet geçmişle, bu kepazeliklerle hamasî bir dille, iğrenç yalan ve yakıştırmalarla övünüyorlar bir görün n’olur!
Bir toplum geçmişinden hiç mi ders çıkarmaz?
Bu ülkenin münevverleri -kurulmuş robotlar gibi- tarihimizin her trajik olayından, hemen her yanlışından, her yıkımından ille de birer destan çıkarmak için yırtınırlar…
Bunlara da bir bakın ne olur!
Bunun adı nedir bilemedim.
‘Türke Türk propagandası’ demişti rahmetli Çetin Altan.
Bu boş övünmelere ne kadar çok ihtiyacımız varmış meğer!
Tarihimizi bile ak ve kara diye ikiye böldük!
Büyük marifet!
Kimisi çıkıp ille de padişahlarla övünür, kimisi onlara söver.
Kimisi çıkıp demokrasisi asla oluşamamış cumhuriyetle övünür, kimisi aptal uydurmalarla yerin dibine sokmaya çalışır, küfreder.
Yok mudur bunların dürüst, bilimsel, objektif bir ortalaması?
Niye bir kısırdöngü içinde didişiriz dururuz ve tarihî yanlışları hiç değiştirmeden, ders almadan niye tekrar edip soluruz?
Veee…
Niye asla vü kat’a kendimizi sorgulayamayız?
Hep dışa yöneliktir bakışımız, dikkatimiz, enerjimiz, hamlemiz?
Ve buna rağmen niçin hep kırık notla, yenilgilerle, kayıplarla dolu doludur karnemiz?
NOT: Geçmiş sayılarda o hain, gaddar İngiliz sömürgenlerinin tarihî mecburiyetlerle bize istemeden de olsa destek çıkmalarından bahsetmiştim.
Bir açıklama daha eklemek isterim:
İngilizler Kapitülasyonları kaldırmada çok yardım etmişler!
Osmanlı borçlarının büyük kısmı Almanlara olan borçlardır, bu borçları sildirmişler.
Diğer Avrupa devletlerine ve tabii kendilerine olan borçları da çok makul şekillerde taksitlendirmişlerdir.
Oysa en yakın müttefik pozisyonunda iken Almanlar Kapitülasyonların kaldırılması lafına karşı dahi tahammül edemeyip köpürmüşlerdir.
Uğruna I. Dünya Savaşına girdiğimiz, o köpüren Almanlar için biz Sarıkamış’ta, Çanakkale’de, Galiçya’da, Makedonya’da, Dobruca’da yaklaşık 500 bin (yarım milyon) askerimizi, canımızı, vatan evladını TOP YEMİ yapmaktan imtina etmemişiz.
Garip değil midir bunlar; sorgulanası, üzerinde düşünülesi değil midir?
Ama heyhat düşünmüyoruz.
Bize övünmek için şehitler lazımdır daima.
Gerisi teferruattır bizim için!
Kaynak: farklibakis.net