Münbiç´te operasyona hazırlanan Türkiye, işlerin iyi gittiği söylenen bir noktada sürprizle karşılaştı. ABD´nin Suriye´den çekilme kararının ardından bölgede PYD/YPG güçlerinin daha kolay tasfiye edileceğine ilişkin yorumlar artmıştı ki, Washington´un çıkışı, endişeleri depreştirdi.
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, "Bizimle tam koordinasyon olmadan Türkiye´nin Suriye´de askeri operasyon düzenlemesini istemiyoruz" dedi.
Ardından "Kürtleri korumaya yönelik anlaşma imzalanmadan ABD askerlerinin çekilmesi gerçekleşmeyecek" ifadesini kullandı.
Dünya da biliyor ki, ABD bölgede özerk ve silahlı bir Kürt varlığını, stratejik bir mesele olarak görüyor. Bunun birkaç nedeni bulunuyor. Kürtler, Sünni ya da Şii Arap kamplaşmalarının dışında konumlanıyorlar. Daha seküler bir yaklaşımları var, bu nedenle Batı´nın sempatisini üzerlerinde topluyorlar.
İsrail´e bir potansiyel müttefik sayılıyorlar. Başta Türkiye olmak üzere bölge ülkeleri, Kürt siyasi hareketini bir bölünme tehdidi olarak görüyorlar. ABD desteğini sonlandırabilmek amacıyla yoğun bir diplomatik ve askeri çaba sarf ediyorlar.
Türkiye, en uzun sınırlara sahip komşu olarak ve etkin askeri gücüyle, kalıcı hamleler yaptı. Afrin, Cerablus müdahaleleri Ankara´nın ağırlığını artırdı.
Nerede duracak?
Kritik bir mesele de "Kürtler" sözcüğünden neyin anlaşıldığı. Ankara, PYD/YPG´yi Kürtlerin meşru temsilcisi olarak kabul etmiyor. Zorbalıkla ve silahlı baskı yoluyla bölgedeki muhalefeti ezdiğini belirtiyor. Bu nedenle onları muhatap olarak görmüyor.
Ankara, Washington´a bu tavrını defalarca belirtmesine, zaman zaman "haklısınız" şeklinde yanıtlar almasına rağmen Amerika, PYD/YPG´ye desteğini sürdürüyor. "Kürtler" derken asıl olarak onları gördüğünü söylemekten geri durmuyor.
İki ülke arasındaki köklü yaklaşım farkı yerinde duruyor? ABD süper devlet olmanın, askeri ve ekonomik gücünün verdiği rahatlıkla kendi bildiği yoldan yürümeye kararlı görünüyor.
Ancak, Türkiye gibi bölgede tayin edici güce sahip, dinamik bir ülkenin bakış açısını da tamamen yok sayamıyor. Bölgedeki dengelerin Türkiye olmadan yerine oturamayacağını da hesaba katıyor.
Peki bunun sonu nereye varacak?
Birçok yorumcunun üzerinde birleştiği nokta şu: Çözümün ilk aşaması olarak PKK, Türkiye´ye yönelttiği silahları bırakacak. Bir tehdit olmaktan çıkacak. Onu YPG/PYD izleyecek. Kuzey Suriye´de, farklı siyasi-etnik grupların da temsilinin gerçekleşebileceği ve bu grupların kendilerini ifade edebileceği, Kuzey Irak benzeri bir yapıya doğru bir süreç başlayacak.
Bu, Suriye´nin toprak bütünlüğü içinde gerçekleşecek. Sonunda buradan bir çözüm çıkacak... Olur mu? Göreceğiz...