Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Hanau için üzülürken…

Bu haftalık ‘işin aslı’ konusuna ara vermemin sebebi acımızın büyük olması.

Hanau için üzülürken…

Bu haftalık ‘işin aslı’ konusuna ara vermemin sebebi acımızın büyük olması. Hem Almanya’da ve hem de Suriye’de şiddete kurban giden canlar. İdlib’ten gelen haberler içimizi yakıyor. Muhaliflerin başlattığı yeni operasyon ve ardından Rusya’nın Türkiye’yi tehdit etmesi. Havalanan Rus uçakları ve çıkmaza giren İdlib.

İdlib’te çıkmaza giren durumu an be an yaşarken, gece Hanau kentinden gelen acı haberle sarsıldık. Aşırı sağcı motifler içeren bir saldırı. 

5’i Türk olmak üzere 9 kişiyi öldüren cani, üniversitede iktisat okumuş bir vahşi-psikopat. Hanau kentinde bir büfeye saldırdı ve ardından nargile kafesinde insanlara ateş açtı. Sonrasında eve gelip 72 yaşındaki annesini öldürdükten sonra intihar etti. Polisin raporları bu doğrultuda.
Almanya’da karnaval zamanına denk gelen bu saldırı sebebiyle Frankfurt şehrindeki karnaval eğlenceleri iptal edildi. Köln kentindeki karnaval komitesi ve halk hain saldırıda ölenler için bir dakikalık saygı duruşunda bulundu.

Hanau kentindeki bu cani saldırı, bizleri yani Almanya’da yaşayan yabancıları çok olumsuz etkiledi, etkiliyor ve etkilemeye de devam edecek. Tek bir hasta ruhlu için bütün Alman toplumuna tepkili olacak değiliz ama artan Milliyetçilik ve aşırı sağın yükselişi endişe verici. Diyeceksiniz ki, sadece Almanya’da mı? Hayır, kuzey Avrupa ülkeleri ve İngiltere de yükselen sağcılık akımından nasiplerini almaktalar. Ve hatta ülkemiz yani Türkiye… Sanki Türkiye’de Miliyetçilik ve aşırı sağ az mı sanıyorsunuz? 

Üzülüyoruz. 

Hanau’da ortaya çıkan saldırı, insanların içindeki kinin ve nefretin dışa vurulmuş hali. Bugün Hanau belki yarın başka şehirler. Daha önce de ifade etmiştim, Almanya’daki Türkiyeliler için kamplaştırıcı politikalar yanlış ve bu yanlışlıktan hala dönülmüş değil. Daha kaç insanımız bu hain saldırılarda can verecek? Daha kaç aileye hain saldırılar sonrası ateş düşecek? 

Acaba Türkiye’nin bu konularla ilgili bir çalışması ve bu saldırılar üzerine çözüm için düşünceleri var mı? 

Var demeyi çok isterdim. Olmadığını hem İdlib’teki olaylardan, hem siyasetteki konuşulan konulardan ve hem de iktidarın çığırtkanlığını yapan medyadan anlayabiliriz. 

Çığırtkanlık yapmada sınır tanımayanlar kervanına uzun süredir katılan biri var ki, hadsizliğini aleni hale getirdi. İsim vererek yazmak hoş değil, evet. Ama anlayana…

İsim vermeden yazdıkça hadsizlik yapanlar kendilerinde güç buluyorlar. Hadsizlikler terbiye sınırlarını da zorlar oldu. 

Ahmet Hakan’ın dünkü yazısı ne olduğunu iyice ortaya serdi ve milyonlarca insanın sabrını fazlasıyla zorladı. 

Sözümona makul düşünen biriymiş gibi, Gezi olayları ile ilgili fikirlerini yazarken bile ‘halktan görünür’ gibi yapar tavrı gülünçtü. İki tarafı da kabul etmezmiş gibi üçüncü taraf olduğunu sergilemeye çalışmasının basitliği, sayın Abdullah Gül’le ilgili yazdıklarında bayrak sallamış. 

İmam Hatip’li olduğuyla övünen şahıs galiba aldığı eğitimi çoktan unutmuş. İmam Hatip okullarında devletine, milletine hizmet etmiş olanlar için terbiyesizlik yapın diye mi öğretiliyor? 

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ilgili sınırları zorlayan cümleleri kendisini bağlar ve belki onun gibi düşünen iktidar çığırtkanlığı yapanları. Ama şurası bilinmelidir ki; Abdullah Gül temkinli olmasını basiretinden, sokak jargonuyla belirtilen ‘kasma’ halini edebinden, perde arkasında kalmasını devlet terbiyesinden almaktadır. 

Ahmet Hakan! 

Abdullah Gül bu ülkede Bakanlık, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı görevlerinde bulunmuş çok değerli bir devlet insanıdır. 

‘Kendini yukarıda, çok yukarıda bir yerde konumlandırmaya çalışma’ gayreti gibi bir duruma gerek yok, zaten orada olduğu için. Ama sen, sanırım başkalarıyla karıştırdın ya da başkalarına söyleyemediklerini Abdullah Gül üzerinden aktarmaya çalıştın. 

15 Ağustos 2017 tarihli yazımda ifade ettiğim bir tabir vardı: ‘Kadife kese içinde demir yumruk’.

Kadife yumuşak diye terbiye sınırlarını zorlamak, alınan ulufeler içinse; bu da İmam Hatip eğitimine uymayan bir davranış… 

Bütün bunlar yadırganmamalı belki de, İmam Hatip anlayışı her alana sirayet ettiği için, Ahmet Hakan’ın da bu tarzı yadırganmaz ve hatta kimileri tarafından çok beğenilir. Zaten beğenilmiş ve beğeniliyor ki, yeni görevi kendisine bahşedildi…

Sevgi ve bilgiyle kalın

Reklam



Anahtar Kelimeler: Hanau üzülürken…

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER