Eski Hamas Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal, Kürdistan ve Filistin meselelerinin bir birinden farklı olduklarını belirterek, “Elbette bağımsızlık arzusu Kürtlerin hakkıdır, bunu söylemek onların hakkıdır” dedi. Meşal, Kürt meselesinin “Türkiye, İran, Irak, Suriye çerçevesinde çözülmesi gerektiğini” söyledi.
Filistin İslami Direniş Hareketi’nin (Hamas) halen yurt dışı sorumluluğunu yürüten eski Hamas Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal, Rûdaw TV’de yayınlanan özel röportajda Bestun Osman’ın sorularını yanıtladı.
İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun başkent Erbil’de sivil yerleşim yerlerini hedef alan füze saldırısına ilişkin soruyu yanıtlayan Meşal, saldırının İran ile İsrail arasındaki çekişmenin bir sonucu olduğunu savundu.
İran’ın Erbil’e füze saldırısı
Medyada, İran’ın Suriye’de öldürülen bazı adamlarının intikamını almak için bu saldırıyı gerçekleştirdiği şeklindeki haberleri hatırlatan Meşal, “Şimdi Kürdistan’da elbette tavrınızı belirleme hakkınız var, orası sizin ülkeniz, güvenliğinizden kendiniz sorumlusunuz, siyasetin keşmekeşliğini ve karmaşıklığını biliyorsunuz. Fakat biliyorsunuz, İsrail hepimizin düşmanı, etnik farklılık gözetmeksizin tüm Müslümanların düşmanı, Kürdistan’ın, tüm Irak’ın ve genel olarak İslam ümmetinin düşmanı. Fakat ülkemizin istikrarını ve güvenliğini nasıl koruyabileceğiniz konusu, Arap ve İslam dünyası düzeyinde uzlaşılması gereken bir durum” dedi.
Meselenin Kürdistan Bölgesi ile İran arasında “çözülebileceğini” vurgulayan Meşal, “Siz bunu Irak’ın egemenliğine yönelik bir saldırı olarak görüyor musunuz” sorusuna, “Kürdistan hükümetinin olaya kesin bir cevabı varsa, asıl mesele bunu siyasi yollardan, İran hükümetiyle doğrudan çözmektir. Her devletin güvenlik ve huzurunu, çıkarlarını koruması gerektiğini anlıyorum elbette. Fikir ayrılıklarının olduğu bir durumla karşı karşıya kaldığımızda asıl mesele ilgili tarafların konuyu tartışmasıdır. Birlikte ve argümanlarını ve bilgilerini paylaşarak sorunu çözmeleridir” yanıtını verdi.
Hamas, Kürdistan davasına nasıl bakıyor?
Halid Meşal, Kürt ve Filistin halkları arasındaki ilişki ve benzerlikler ve Hamas’ın Kürdistan davasına bakışına ilişkin soruya şu yanıtı verdi:
“Birincisi, Kürt halkı saygın bir millettir. Onlar İslam ümmetinin bir parçasıdır ve biz onlara saygı duyuyoruz, tarihleriyle gurur duyuyoruz. Kürdistan ve Kürtler tarihe asil duruşlar kaydetmiştir. Selahaddin Eyyubi bu topraklardan gelerek Filistin’i haçlılardan kurtardı, Mescid-i Aksa’ya giderek İslam dünyasını birleştirdi. Şam’da ve Mısır’da haçlılara karşı durdu; bu yüzden Kürtler ve Kürdistan’ın kendi tarihi var ve bizimle Kürtler arasında bir köprü haline gelen bu tarih ile gurur duyuyoruz. Filistin ve Kudüs’ü Haçlılardan kurtaran Selahaddin idi. Bu tarih her zaman hafızamızda canlıdır.
Bugün de elbette Kürt halkı çok mazlum ve zulme uğramış bir halktır. Biz bu duyguyu çok iyi anlıyoruz. Ama kardeşim, zulme maruz kalma konusundaki kıyaslama evet doğru, biz de Kürtlerle gurur duyuyoruz. evet onlar bizim akrabalarımız, kardeşlerimiz. Ama fark şu ki, biz Siyonizm denen topraklarımızı ve kutsal alanlarımızı işgal eden işgalci bir düşmanla karşı karşıya kaldık. İsrail, bir tek Filistinlilerin düşmanı değil, Kürtler dahil tüm Arapların ve Müslümanların düşmanıdır. Şimdi mazlum Kürtlerin çıkarlarını, güvenlik ve egemenliklerini gözetmeleri kendi haklarıdır. Kanımca, bölgemizin siyasi devletlerinin bir parçası oldukları için taleplerinin tek bir ümmet ve ülkelerimizin birliği çerçevesinde olmasını temenni ediyorum. Bu müdahil olmak istemediğim bir konu. Neden mi? Çünkü tabloyu şöyle görmek istiyorum; Ülkelerimizin birliği ve barışının korunması, Kürt, Arap, Türkmen, Şii ve Sünni Müslüman ümmetinin yanı sıra Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasındaki karşılıklı anlayış ile sağlansın. Biz bir ümmetiz. Tüm bu farklı bileşenlerle birlikte yaşıyoruz. Bu mozaiğin ülkelerimizin birleşmesi ve bu ümmetin tüm bileşenlerinin üzerindeki zulmün kaldırılmasıyla korunacağını umuyorum.”
Kürdistan’ı “işgal edilmiş” görüyor mu?
Meşal, “Filistin topraklarını işgal edilmiş olarak görüyorsunuz, Kürdistan’ı da işgal edilmiş olarak görüyor musunuz” sorusuna, “Konuyu olduğu gibi kabul edemem. Çünkü Kürdistan bir parçası Irak, diğer parçaları Türkiye, İran ve Suriye devletleri sınırları içerisinde bir ülke. Şimdi buna işgal mi diyelim? Bu bir siyasi coğrafya ve son yüzyıllarda oluşmuştur” yanıtını verdi.
Devamında, “Elbette bağımsızlık arzusu Kürtlerin hakkıdır, bunu söylemek onların hakkıdır” diyen Hamas Lideri, “Ancak diğer tarafta bize farklı bir hikaye anlatan ve kendi görüşüne sahip başka siyasi statüler de var. Kürtlerin isteklerini, özgürlük haklarını, kendilerini ve kimliklerini ifade etme taleplerini mevcut siyasi sistem çerçevesinde nasıl toparlayabiliriz? Bunu diliyorum ama bizim durumumuz farklı, Filistin başkasının ülkesi olmamıştır. Tarih boyunca Arap ve İslam dünyasının tam merkezinde yer aldı. Bu nedenle biz Arap veya Müslüman bir müşterek ile çelişki halinde değiliz, onlarla ırk, din veya mezhep farkımız yok. Okyanısların ötesinden gelen ve dini amaşlarla topraklarımızı işgal eden bir düşmanla karşı kaşrıyayız” diye ekledi.
Meşal, “Kürdistan konusunda, evet geçmişte farklı bir durum olduğu doğrudur, ancak bugün bölgedeki siyasi oluşumların bir parçasıdır. Bunu İsrail’in Filistin işgalini tanımladığım gibi işgal olarak tanımlayamam” ifadelerini kullandı.
Selahaddini Eyyubi’nin Şam ve Kahire’yi yönettiğinde bunu bir “Kürt statüsü” adı altında yapmadığını, belirten Meşal, “Keşke geçmişe dönebilsek, ister Kürt, ister Arap, ister Türk olsun, yeniden tek bir İslam ümmeti olabilsek. Önemli olan tek bir İslam devletinin parçası olmamızdır” dedi.
Bugünkü siyasi haritanın İngiliz ve Fransızlar arasındaki Sykes-Picot anlaşması ile hazırlandığını belirten Halid Meşal, “Bu bölgeyi parçalara ayıran kesinlikle Sykes Picot’du. Dolayısıyla artık Kürtlerin talepleri var, bu mesele bölge ülkeleri ile Kürtler arasında çözülebilir” değerlendirmesinde bulundu.
Kürtlerin “kendi kaderini tayin hakkı”
Meşal “Bunu işgal olarak adlandıramam. Ama aynı zamanda Kürtlere ‘proje ve talep sahibi olamazsınız da diyemem, buna engel olamam. Bu nedenle, bölgedeki devletlerle mutabakat çerçevesinde çözülmesini umuyorum, çünkü bölgenin daha fazla bölünmesi bizi daha da zayıflatacaktır. Bu da, sonunda ABD ve İsrail’in boşluktan faydalanmasına izin verecektir” diye konuştu.
“Kendi kaderini tayin hakkı ne olacak” sorusuna, Meşal, “Madem bu Kürtlerin talep ve arzusu, umarım gerçekleşir” diye yanıt verdi.
Kürdistan Bölgesi’nde 2017’de gerçekleştirilen Bağımsızlık Referandumunun hatırlatılması üzerine Meşal, “Suriye’nin bazı bölgelerinde Türkmenler var, Türkmen oldukları için kendi kaderini tayin hakkının olması gerektiğini söyleyebilir miyiz? Onlar da bir millettir. Türkmenler bir millettir ve Araplardan farklıdır” dedi.
Meşal, “Kaderinizi belirleme hakkınız olduğuna ve bu hak için yıllarca mücadele ettiğinize inanıyorsunuz. Bu buna karşı çıkmıyorum. Ancak bölgenin siyasi haritasına baktığımda, bölgeyi daha da parçalayacak bir çatışmaya götürecek Kürtlerin ve Türkmenlerin kendi kaderlerini tayin etmelerini istiyor muyum? Hayır” diye konuştu.
Arap ülkelerinin İsrail ile yakınlaşması ve Kürtler
Kürdistan’ı, halkını ve liderliğini çok sevdiğini söyleyen Meşal, “İsrail’in bölgedeki her ülkede dayanak noktası elde etmek istediğini, her zaman tehdit kaynağı olduğunu ve bu nedenle İsrail’in komplolarına ve oyunlarına karşı” dikkatli olunması gerektiğini öne sürdü.
Arap ülkelerinin İsrail ile yakınlaşmasını da örnek gösteren Meşal, “Elbette İsrail, Mısır ile ilişkilerini normalleştirdi, ancak Mısır bundan bir fayda görmedi. Tam tersine İsrail şimdi Nil Nehri üzerinde, Etiyopya’daki baraj yoluyla Mısır’a karşı komplo kuruyor. Öte yandan Süveyş Kanalı’na alternatif yeni bir kanal açmaya çalışıyor, tüm bu eylemler Mısır’ın ulusal çıkarlarını ve güvenliğini baltalamak için tasarlandı. Aynı şey Ürdün için de geçerli. Ürdün de bu ilişkiden fayda görmedi. Maalesef şu anda bölgedeki bazı Arap ülkelerinde İsrail ile bir normalleşme dalgası var. İsrail, bu bölgenin gerçek yabancısı olmasına rağmen, kendisini bölgenin ortağı gibi resmetmek istiyor. Kürt halkına, Kürt ulusuna ve hükümetine mesajım, İsrail’in oyunlarına ve entrikalarına karşı dikkatli olunması, Siyonizmin Kürdistan’a sızmasına izin vermemesidir. Allah’ın izniyle Kürdistan, İslam ve Arap dünyasının bir parçası olarak kalacaktır; onlar gurur kaynağımızdır” diye konuştu.
Arap dünyasının bir kısmının zamanında Osmanlı’yı işgalci gördüğünü ve bu yüzden Osmanlıya isyan ettiğini belirten Meşal, “Filistinli, Arap ve Müslüman olduğum için Osmanlı dönemini Arap vatanının işgali olarak mı değerlendireyim? Hayır, bunu bir işgal olarak görmüyorum, neden? Çünkü ben de o geniş ve büyük İslam devletinin bir parçasıydım. Osmanlı devletinin son günlerinde hatalar yapıldığı, Suriye’de, Filistin’de ve diğer yerlerde zulüm ve ihlallerin yapıldığı doğrudur. Ancak Siyonist İsrail veya Haçlılar gibi bir işgal olması ile farklıdır” dedi.
Halid Meşal kimdir?
Batı Şeria’da Ramallah’ın kuzeyindeki bir köyde doğdu. 1967’deki Altı Gün Savaşı’nda ailesiyle beraber Kuveyt’e göç etti.
Öğrencilik yıllarında Yaser Arafat ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nün Filistin Sorunu’ndaki üstünlüğüne karşı çıktı. Bu amaca yönelik olarak Filistinli Öğrenciler Birliği adlı öğrenci grubunun liderliği için El Fetih’le rekabet eden İslamcı Hak Bloğunu kurdu. 1987’de Hamas’ın kurulmasından sonra örgütün Kuveyt temsilciliğini üstlendi.
1991’de Ürdün’e taşındı. Eylül 1997’de suikast girişimine maruz kaldı, zehirlenmek istendi. Ürdün’ün 1999’da Hamas liderliğini ülkeden çıkarmasından sonra Suriye’nin başkenti Şam’a geçti. 2012 Arap baharıyla Şam’ı da terkederek Katar’a yerleşti ve hala bu ülkede yaşıyor.
Halid Meşal, Hamas’ın kurucularından Şeyh Ahmed Yasin’in öldürülmesinin ardından 2004’ten sonra hareketin bir numaralı ismi oldu.
Kaynak: Farklı Bakış