İnsanın kontrolü dışında gerçekleşen ve fiziki, ekonomik, sosyal kayıplara sebebiyet veren doğal afetler birey ve toplumları dayanışma ekseninde bir araya getiriyor. Yaşanan afet karşısında vicdani duyarlılığını kaybetmemiş tüm insanlar ideolojilerini, düşünce ve yaşam farklarını bir tarafa bırakıp insanlıkta birleşiyor ve açılan yarayı sarmaya çalışıyorlar. Kim ne derse desin bu dünyanın kazananları iyilikte birleşenler ve manevi kazançları ile iki dünyada saadeti yakalayanlar olacak. Materyalist zihniyete sahip ruh hekimleri dahi kabul ediyorlar ki; iyilikte bulunmak ve iyilik için çaba sarf etmek insana kelimelerle ifade edilemeyecek bir motivasyon, bir güç, bir moral kazandırıyor.
Yardıma ihtiyaçlı olana karşı merhamet hissetmek ve yardımda bulunmak insani bir durum ve bu vesile ile kişi hem ruhen olgunlaşıyor hem de nefsini terbiye ediyor. Yani dua etmek, tevekkül etmek gibi insanlara iyilik etmek de tabiatımıza uygun bir davranış ve aynı zamanda bir ihtiyaç… Yoksa bir kişinin dünyanın en ücra köşelerinden kalkıp savaşın yıkıntıları arasında kalan bir çocuğa el uzatmasını nasıl açıklayabilirsiniz? Asırlık bir kadının evini mültecilere açıp sahip olduğu bütün imkânları bu insanlara ikram etmesini nasıl açıklayabilirsiniz? Bir adamın ceketini çıkarıp yoğun kış mevsiminde soğuktan titreyen bir hayvanın üzerine örtmesini nasıl açıklayabilirsiniz? Bir kadının yetim bir çocuğu alıp onu sevgisi ile ısıtmasını nasıl açıklayabilirsiniz? Yoksulları taşıyan bir trene yiyecek fırlatan kadınların bu tavrını nasıl açıklayabilirsiniz? Dünyanın her yerinde ihtiyaç sahiplerine el uzatmak için oluşturulan kurum ve kuruluşlar mevcuttur ve bu kuruşların nasıl ortaya çıktığını açıklayabilecek bir ifadeniz yoktur, zira insanın tabiatı iyiliğe meyyaldir ve iyilik sürekli hale getirilmelidir.
Bilindiği üzere art arda devam eden afetlerle karşılaşıyoruz ve yöneticilerin bir organizasyona, lojistik ve insani kaynağa, araç ve gereçlere güç yetiremediği süreçte mağdurların imdadına yardım kuruluşları ve insani hassasiyet taşıyan kişiler koşuyor ve insanlar farklılıkları bir tarafa bırakıp ihtiyaca odaklanıyorlar. Burada sel baskını ve yangın vakalarında ilgili bakanlıkların yaşanan afetlerle ilgili öngörüsüzlüklerine, araç ve gereçlerin yetersizliğine, arazide önlem ve kontrol çabalarının yetersizliğine değinmek istemiyorum, burada yaşanan felaketler karşısında merhamet duygularını kaybetmeyen insanların farklılıkları bir tarafa bırakıp, güç birliği yapmalarına ve bunun verdiği güvene işaret etmek istiyorum ki, bu oldukça önemli…
Yardımlaşma duygusu insanın doğasına kodlanmış, ihtiyaç hâsıl olduğunda ortaya çıkıyor ve birbirlerini hiç tanımayan insanlar organize olup iyilikte birleşiyor ve yaraları birlikte sarıyorlar.
Allah’ın hikmetidir; kanadı kırılmış bir kuşun imdadına, evinin kapısından iyi niyetle çıkmış bir adam rastlıyor ve onun kanadını sarıp yarasına merhem oluyor. Allah o kuşun tedavisi için o adamı vesile kılıyor ki, bu aynı zamanda manevi bir kazançtır. Bugün dünyayı her ne kadar kötüler hâkimiyet altına almaya çalışsalar da kazananlar iyiler olacak zira dünya onların duaları ile ayakta duruyor, bu bir gerçek!