Tarih: 13.12.2021 15:30

Halkın açlığıyla doymak

Facebook Twitter Linked-in

Hani, Amerikan filmlerinde, seri katilleri konuştururlar ve onların bazısı, akan kanın sıcaklığını severmiş, bazısı öldüreceği kurbanın yalvarmasına bayılırmış, bazısı ölürken çıkardığı sesi dinlermiş.

Karaborsacılar da halkın açlığını seyrederken, basında karaborsacılar hakkında verilen haberi okurken, politikacıların çaresizliğini dinlerken keyif alıyorlar herhalde ki karaborsacılık devam ediyor.

Gökler ve yerler Allah’a aittir.

Göklerde ve yerlerde olanlar da Allah’ındır.

Sekiz milyar insan da Allah’a aittir.

İnsanın dışındaki canlıların tamamına yakını, günü birlik yaşarlar.

Yani, depolama, biriktirme bilmezler.

Yalnız insan ve karınca gibi birkaç tane canlı türü depolama yapar.

İnsanların çoğunluğu da depolamayı iyi niyetlerle yaparlar.

Yusuf aleyhisselam örneğinde olduğu gibi, 7 yıl sürecek bolluk yıllarının ardından kıtlıklar başlayacağını söyleyen Hazreti Yusuf, tedbir olarak toplumun menfaati için ilk defa depolama yapmıştır. (Yusuf Sûresi’ni oku)

Günümüzde sekiz milyar insandan kazananlarla kazanamayanları dengelemek, insanca yaşayabilmek (Havaici asliyyesini) temin etmek için çok kazananların:

“Mallarında belirli bir hak vardır,

(İhtiyaç sahiplerinden) isteyene, istemeyene. (Bak: Mearic Sûresi ayet 70/24-25, En’am Sûresi ayet 6/141, Zariyat Sûresi ayet 51, En’am 141,) buyurarak malının içinde olan fakirin hakkını vermeyi emreder.

Sınai mamuller, zirai mahsuller, mallar ve canlı hayvanlara ve paraya sahip olanlar, yine kendilerini, akıllarını ve bileklerini yaratan Allah’ın emri, onun elçisinin açıkladığı oranda, farz olanı zorunlu olarak vermek mecburiyetindedirler.

Ayrıca sadaka olarak da gönülden geldiği gibi verebilirler.

İki ay önce Birleşmiş Milletler’e bağlı Dünya Gıda Programı'nın direktörü David Beasley, “Dünyadaki en zengin beş patronun servetinin, yüzde ikisiyle dünyanın açlık sorununun çözüleceğini” söylemiş.

Sekiz milyarın Müslüman olduğunu düşünün, o beş zenginin yanına dünyadan beş bin zengin daha ilave edin ve bunların zekâtlarını düşünün, bütün fakirler, “İnsan onuruna yaraşır bir asgari ücret”le yaşamaya devam ederler.

 Sevgili Peygamberimiz şöyle ifade etmiş:

“Kimin hizmetinde bir (din) kardeşi çalışıyorsa ona yediğinizden yediriniz, giydiğinizden giydiriniz, gücünün yetmediği işi ona yüklemeyiniz, eğer yüklerseniz siz de ona yardım ediniz” dedi”  (Buhari, Sahih, K. İman, bab 20, K. Itk, bab, el abidü ihvanüküm no: 15)

Yani Hazreti Ömer’in devlet başkanı olarak aldığı ücret ile Medine’de yaşayan sade bir insanın aldığı asgari ücret aynı idi.

Zengin işadamlarımız da işçisine maaş verirken kendi yediği ve içtiğini ölçü olarak alsın.

Rabbimiz, yeminini bozan bir Müslüman’ın kefareti için üç gün oruç tutması veya üç fakiri doyurması gerektiğini haber verdikten sonra üç fakiri her birinin günlük yiyeceğini belirlerken:

“… Bilerek yapılıp bozulan yeminin kefareti; ailenizi doyurduğunuz yemeğin orta hallisiyle on fakiri doyurmaktır…” (Maide Sûresi ayet 5/89)

Diyanet İşleri Başkanlığının Ramazan ayında belirlediği fıtra rakamı, en azını belirler. Bundan aşağısı olmaz, yukarısının sınırı yoktur.

Rabbimizin bildirdiği durum ise kıyamete kadar işçilerin ve iş bulamayan fakirlerin bir günlük yiyeceğin sınırını patron kendi ailesiyle kıyaslasın, işçisini veya iş yapamaz durumda olan fakirleri kendi ailesindenmiş gibi kabul etmesini istiyor.

Rabbimize karşı bu itaati, işçilerimize ve fakirlerimize karşı bu nezaketi gösterelim.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —