02. 10. 2018 Salı
- ?Her şeyimizle hazırız...
- Bizim hakkımız...
- Bizdeki tesisler ve altyapı çok gelişmiş...
- Muazzam bir dosya hazırladık. Cumhurbaşkanımızın çok büyük desteği var. 2016 olmadı ama, sekiz yılda seksen yıllık ilerleme sağladık?.
Bunlar 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası´nın ev sahipliği için yapılan başvurudan sonra iktidarın dile getirdiği sözler. İlgili Bakanın, Futbol Federasyonu yetkililerinin, v.s.
2024´ün ev sahipliğini kazanamayınca, Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu sanki o sözler ona ait değilmiş gibi:
?Ülkemizin kaybettiği bir şey yok?.
Madem kaybettiğimiz bir şey yok, bu mantıkla, ev sahipliğini bize verselerdi, hiç bir şey kazanmamış olacağımıza göre, o zaman kazanmak için neden o kadar yırtındık?..
Aynı konuda Tayyip Erdoğan daha da ileri gidiyor:
?Neticede masraftan kurtulmuş olduk?.
Ev sahipliği için madem ?masraf? yapmak gerek, Erdoğan o zaman neden ?çok büyük destek? veriyor?.. Her türlü imkanı seferber ediyor?.. ?Masraf? yapmak için mi?..
Madem ?her şeyimizle hazırız?, neden hala ?masrafa? gerek var?
Almanya karşısında 2024 futbol organizasyonunu elde etmiş olsaydı, ?Türkiye Avrupa´nın yıldız ülkesi, güvenilir ve gelişmiş ülkesi? gibi sözleri aynı kişilerden duymak sürpriz olmazdı.
Öyle olunca böyle, böyle olunca öyle, tipik AKP politikası. Halk yutuyor ya, sen ona bak.
?Öyle ve böyle? politikası her alanda işliyor.
20 Ocak 2011´de Tayyip Erdoğan:
?2023 yılında ülkemizde kişi başına düşen gelir 25 bin dolar olacaktır, biz bunu hedefliyoruz ve başaracağımıza inanıyorum?.
Zaman ilerledikçe, ?hedef? biraz şaşıyor. 23 Mart 2017´de Tayyip Erdoğan:
?2023 yılında ülkemizde kişi başına düşen gelir 22 bin dolar olacaktır, biz bunu hedefliyoruz, İnşallah hedefimize ulaşacağız?.
Hedef 25 bin dolardan 22 bin dolara düşüyor.
Ekonomik krizle birlikte yeni bir ekonomik program hazırlanıyor. Hazine ve Maliye Bakanı, Yüksek Askeri Şura üyesi Damat Berat Albayrak on beş gün önce yeni ekonomik programı açıklarken:
?2021´de kişi başına düşen gelir 10.973 dolar olacaktır?.
Bir anda 25 binlerden, 22 binlerden 10 bin dolara iniyoruz. Gerçi, arada iki yıl fark var ama, 2021´den 2023´e kadar kişi başına geliri ikiye katlanmayacağına göre, nerede o sözler?..
Öyle olunca böyle, böyle olunca öyle, tipik AKP politikası. Halk yutuyor ya, sen ona bak.
-?Ekonomik savaş var, Amerika bize saldırıyor.
-Amerikan mallarını boykot edin.
-Krizi Amerika çıkardı.
-Yerli ve milli politikalarla, Allah´ın izniyle düze çıkacağımıza inanıyorum?.
Son aylarda hemen her gün, yandaşlarla birlikte hep bir ağızdan Amerika´ya ?giydiriyor? ve fakat devreye aniden bir ?Amerikan firması? giriyor. ?Krizi çıkaran Amerika´nın? bir firması, McKinsey.
Damat Albayrak´ın açıklamasına göre, yeni kurulan ?Kamu Maliyesi Dönüşüm ve Değişim Ofisi´nde on altı bakanlığın elemanlarıyla danışmanlık hizmeti? vermek üzere.
O ofiste ne gibi ?dönüşüm? olacak ve ?değişime? ne uğrayacak, orası belli değil. Ancak belli olan, ?bize savaş açan Amerikan´ın bir firmasının? o ofise yerleşecek olması.
Yerleşince, ne olacak?..
Firma ekonomiye ait her türlü bilgiye sahip olacak. Halktan ve muhalefetten saklanan bilgilere.
Sonra?..
?Dönüşüm ve değişim Amerikan firmasının istediği gibi olacak?.
Sen sabah akşam Amerika´ya küfür et, sonra ekonomini bir Amerikan firmasına teslim et. Ve onun dediklerini uygulamaya hazır ol.
Öyle olunca böyle, böyle olunca öyle, tipik AKP politikası. Halk yutuyor ya, sen ona bak.
Şimdi bazı sorular var:
-Neden bir yabancı firmaya ihtiyaç duyuluyor?
-Devletin değişik kademelerine sürekli ?danışman? alınıyor. O danışmanlar işe yaramıyorsa, neden alınıyor, yarıyorsa, neden yabancı bir firmaya başvuruluyor?
-O firmaya ayda ya da yılda ne kadar para ödeniyor?
-O firma ile hangi süreyle ?danışmanlık? anlaşması yapılıyor?
-Türkiye bir ekonomik kriz yaşadığına göre, firma Türkiye´yi krizden çıkarmak için herhangi bir söz veriyor mu? Sözleşmede böyle bir madde var mı?
-Vereceği ?tavsiyelerle? Türk Ekonomisini o firma yöneteceğine göre, Hazine ve Maliye Bakanlığı ve oluşturulan ofisler firmanın ?tavsiyelerini? yerine getirmenin dışında, ne yapmayı planlıyor?
Bir yabancı firmaya başvurmanın anlamı açık:
?Ekonomiyi krizden ben çıkartamıyorum, gel sen çıkart?.
Bu arada krizin giderek derinleştiği dün ?resmen? bir kez daha doğrulanıyor.
Elektrik ve doğalgaz gibi, iki temel mala yapılan zamla.
Ağustos, Eylül ve Ekim´de her iki ürüne yapılan arka arkaya zamlarla, toplam zam oranı yüzde 35´e ulaşıyor.
Bu iki ürüne yapılan zam her yerde geçerli, konutlarda ve sanayide. Konuta yapılan zammı doğrudan biz ödüyoruz, sanayiye yapılan zammı da satın alınan ürünler üzerinden yine biz ödüyoruz. Sanayi zammı demek, üretilen bütün mallara zam demek. Bu da, enflasyonun artması demek.
Ücret hemen bugün aynı oranda artmadığına göre, refahın düşmesi, geçimin biraz daha zorlaşması demek.
Bu kadar zamları görünce, insan ister istemez Erdoğan´ın ?kriz miriz yok? sözünü anımsıyor. Madem kriz yok, üç aydır arka arkaya yapılan bu zamların anlamı ne?
Öyle olunca böyle, böyle olunca öyle, tipik AKP politikası. Halk yutuyor ya, sen ona bak.
Evet, halk yutuyor, yutuyor da, nereye kadar?..
***
ODTÜ Rektörü Kök´ün Açıklaması:
Önceki gün ?Ayşe´nin İkinci Tatili? başlıklı bir yazı yazdım. Yazıda Prof. Dr. Ayşe Ayata´nın ODTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanlık seçiminde 53 oyla birinci gelmesine rağmen, Ayata´nın değil, 23 oy alan bir başka adayın Dekan atanmasını eleştirdim.
Dün ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök arayarak, ?Ayşe Ayata´nın Dekanlığa adaylığını koymadığını? açıkladı. Dekanlık seçiminde iki adayın yarıştığını, bir adayın 23, diğer adayın 3 oy aldığını belirtti. Ayata´nın aday olmamasına rağmen, 53 oy aldığını ve yine aday olmamasına rağmen, ismini bu kayıtla YÖK´e bildirdiğini aktardı. Atamayı kendisinin değil, YÖK´ün gerçekleştirdiğini ekledi.
Aramızda çok nazik bir konuşma geçti, kendisine teşekkür ediyorum.