Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Halikarnas Balıkçısı Bodrum’dan Entel Dantel Bodrum’a

Zeynep Kılıç Yazdı;

Halikarnas Balıkçısı Bodrum’dan Entel Dantel Bodrum’a

Kaldığı koğuştan üç asker kaçağı gencin gözünün önünde idama götürülmesi üzerine Hüseyin Kenan mahlasıyla “Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmağa Nasıl Giderler” adlı bir yazısından dolayı istiklal mahkemelerinden yargılanıp Bodruma sürülür Cevat Şakir Kabaağaçlı. Suçlama, “Şeyh Said ayaklanmasının bastırıldığı günlerde halkı askerlikten soğutmaktır. Bu tek parti döneminin âdetindendi ister duygu olsun ister fikir olsun yazıya düştüklerinde ekseriyetle adamlar mahpusluk olmuş hatta idamlık olmuştur.  Hayatı boyunca çok gelgitleri olmuştur Cevat Şakir’in. Yurtdışına çıkmış, oradan evlenmiş dönmüş, babasıyla husumeti olmuş, cinayete  yalan yanlış karışması, bir ara derviş hanelere düşmesi vs vs..  Bodrum’da yaşadığı dönemde arkadaşları ile ilk Mavi Yolculuk fikrini ve uygulamasını gerçekleştirmişlerdir. Bu mavi yolculuklarda anlatıldığına göre yanlarına aldıkları şeyler: Peynir, su, istanköy peksimeti, tütün ve rakı idi. Mavi yolculukta gazete okumaz radyo dinlemezlerdi. Amaç dünyadan kaçmak ve şehirden uzak olarak kafayı dinlemektir. Haftalarca denizde kalınır sadece acil ihtiyaçları temin etmek için karaya çıkılırdı. Cevat Şakir İstiklal mahkemelerin hâkimi şu Kel Ali lakabıyla bilinen Ali Çetinkaya tarafından Bodrum’a tatile değil sürgüne gönderilmişti. Mavi, deniz, doğa, onun ilham kaynağı olarak sanatına da yansımıştır. Günümüzde de tabir edildiği gibi beyaz Türkler mi desek artist Kürtler mi desek Arap şeyhi şuyuhu mu desek bilemedik kim desek demesek, artık yaz geldi mi hatta bazıları yaz gelmesini bile sabırsızlıkla beklemeden erkenden kaçamak yapıyorlar Halikarnas balıkçısının Bodrumuna. Gerçekten de Bodrum denince şahsen benim belki de birçoğumuzun ya da okurların sanatseverlerin aklına Halikarnas balıkçısı, edebiyat, sanat gelir. Çünkü mekânlar sanat ile anılır sanatçıyla ölümsüzleşir adeta. Sanatın, sanatçının bir misyonu vardır. Sanatçı davası olan, derdi olandır. Sanatçı kıvranan, acı çeken, ilham alan ve ilham olunandır. Topluma sanatıyla, eserleriyle örnek olan rol model oluşturandır. Elinde genel itibarıyla kalemi, diviti var magafon değil, dilinde nağmesi şiiri var, rastgele şarkı türkü niyetine söylenen değil, varmak istediği bir hedefi müstakim dosdoğru çizdiği bir istikameti vardır. Sanatçı sanatının gerçek aşığıdır, şıpsevdi değildir, ayakları yere basandır hop on hop off inip çıktığı, atladığı yer ışık patlamasın altında allı pullu bir sahne değil. Tıngırtıya mıngırtıya eyvallahı yoktur, anlam mana doludur. Har vurup harman savuran değildir. Haddi var, hududu var sanatı için her şey mubah kılan değildir. Haremi var, üzerinde hayâdan bir elbise taşır, tavazzuh sahibidir laubali değil. Güngörmüş, dünya görmüştür, gezmese tozmasa bile,  görmemişlerden değildir. Dinlersin dertlenirsin, dinlersin ders alırsın, izlersin ibret alırsın, kimi bir hoş sedayla bırakmış gök kubbede izini, kimi taşı dantel gibi nakış nakış işlemiş, kimi şiiriyle hala iki dudak arasında varlığını korur mırıldatır okşar gönülleri. Kimi, resmiyle gözünün içine bakar gibi seninle sohbet eder adeta nasihat verir öğüt verir. Mimarisiyle, mekanlarıyla ilham kaynağı olur nefes olur kozmos olur kaos değil.

Ama günümüzde Bodrum denince insanların aklına sanata-edebiyata ilham olan mavi, deniz, doğa, değil de elitlerin, zenginlerin, ekseriyetle ses sanatçısı, oyuncu, şarkıcı, türkücü, çalgıcı kaplıcasına dönen Bodrum akla gelmektedir (gerçi kaplıcanın da bir mahremiyeti var). Ve bunların peşinde yaban avcısı gibi dönen magazin, paparazzi avcıları. Kim nerde kiminle yakalandı, Kim kiminle sabahladı kim kiminle geceledi. Kim kiminle sevişti kiminle koklaştı. Kimin eli kimin cebinde olduğunu şaşıran perişan paparazziler.  İster istemez “Edep yahu edep” dedirtiyor. Gecenin bir vakti sokakta her halinden vasat olduğu belli olan orta yaşlarından biraz da zayıf, çelimsiz üstü başı dağılmış, kafayı çekmiş ayyaşın teki geçiyordu. Rakı şişesi elinde bir illeri bir geri bir sağa bir sola yalpalarcasına arada bir  şişeyi tepesine kafasına dikiyor bir yandan da o kafayla trajikomik bir şekilde nasihat dağıtıyordu: İnsan gibi yaşayııııııııııııııın laaaaan inssssssaaaan gibiiiiiiiiiiii…diye haykırıyordu. Taciz vakaları olduğunda bu beyefendiyi andırırcasına asın, kesin, öldürün diye bol keseden ahkâm kesenler, ferman biçenler, sular durulduğunda ne vaziyetteler Allah’u âlem. Bunlar bu vaziyetin, bu kaosun hangi evresindeler acaba… Kavram daralmasıyla olacak ki “Z” kuşağı mı “Alfa” mı dedikleri yeni nesil artık sanatçıyı böyle anlar olmuş ve dikkatleri farkında olsun ya da olmasın kontrol edilemez bir şekilde yedi yirmi dört beyinlerine giden telkinlerle rol model seçtikleri bu hoşbeş görünen garip âleme kaymaktadır. Sanata sanatçıya ilham olan Bodrum’dan magazine mesken olan Bodrumdur var olan artık. Temenni odur ki Bodrum’a gidenler de bir ilham alsalar da doğadan denizden incisiyle, Mercanıyla… Size musahhar (boyun eğdirilen) kılınan denizinden ve içinden akıp giden dağ gibi gemilerden, nefese nefes olan mavisinden. Börtüsüyle böceğiyle yeşilinden. Hilmi’ne şiirine düşse şarkısına, türküsüne, diline vursa haline ahvaline yansısa.

 Neşet etse bir Neşet usta gibi: Sen beni görünce mutlu mu sandın ömrümü boş yere çalan dünyada ah yalan dünyada yalan dünyada yalandan yüzüme gülen dünyada…

Ya da Veysel’ce aşka gelseler de: “Nice güzellere ey yâr bağlandım kaldım. Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum. Her türlü isteğim ey yâr topraktan aldım. Benim sadık yârim kara topraktır. Koyun verdi kuzu verdi süt verdi. Yemek verdi ekmek verdi et verdi. Kazma ile döğmeyince kıt verdi. Benim sadık yârim kara topraktır. Âdem’den bu deme neslim getirdi.
Bana türlü, türlü meyve yetirdi. Her gün beni tepesinde götürdü. Benim sadık yârim kara topraktır kara topraktır…”

Derviş Yunus gibi divane olup divana dursalar: ilim ilim bilmektir, diye. İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin, Ya nice okumaktır, Okumaktan murat Kişi Hak’kı bilmektir, Çün okudun bilmezsin, Ha bir kuru ekmektir. Okudum bildim deme çok taat kıldım deme eğer Hak bilmez isen Abes yere gelmektir…

Kaynak: Farklı Bakış



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER