Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Haksızlıklar ve Yanlışlıklara Direniş I

Ali Haydar Haksal Yazdı;

Haksızlıklar ve Yanlışlıklara Direniş I

İnsanlığın genel sorunu, yeryüzünde adalet ve hakkaniyetin olmayışı. Her milletin kendine göre bir tanımlaması, kabulleri ve inanışları var. İnsanlık için zulüm olan her durum, hâl ve davranış, yönetim biçimleri mutsuzlukların ve huzursuzların nedeni.

İnsanlığın ilâhî olandan, metafizikten uzaklaşışları, kendilerine göre bir hayat anlayışı kurgulamaları, genel anlamda kucaklayıcı ve bütünleyici olmuyor.

Zulmün asıl kaynağı ve nedeni hakkaniyetsizliktir. Batı düşüncesinin kendi inanışlarına, pozitivist, metafiziksiz bakışı insan merkezli oluşturdu. Bu insan da üst insan ve ırk olarak gördüğü kendileridir. Her ulusun ve çevrenin ırkı kendilerine göre üstündür. Ari ırkı üstünlüğü. Adaletleri de bunların anlayışı üzerine kurguludur.

Ya da insanlığı kuşatma altına alan emperyalizmin Katolik ruhunun baskınlığı. Sömürüye dayalı, insanların haklarını asla gözetmeyen kendileri için her şeyin geçerli ve mubah olduğu anlayışı.

Batı düşüncesinin ruhuna kapılanların ise onlardan farkı, onların ırklarından ve kültürlerinden olmamalarına karşın kendilerine, insanlarına, medeniyetlerine karşı benzer bir tutum içinde olmalarıdır.

Modernizm bunun asıl kamuflajını oluşturur. Bunlara bağlı gelişen hayat anlayışları, tarzları da gerekçeleri olur.

Emperyal sömürü zihniyetin, farkında olmadan onların su yolunda olmak, onlara yol açma bahtsızlığının elbette birçok nedeni var. Ki, bunun başlıca sorumlusu Müslümanların kendileridir. Temsilde ne kadar hakkaniyetlidirler, âdildirler, merhamet ve sevgi sahibidirler? Bu sorulara çözüm bulunmadığı sürece sadece kendilerinden olanlara merhamet etme bahtsızlığından kurtulamazlar.

İdeolojik ya da çıkara dayalı çevrelerin elbette kendilerine göre tutumları vardır. Onlar kendi dünyalarının savunucusudurlar. Onların yol ve yöntemine ve tuzağına düşülünce onlardan farklarının olmadığı, onlar gibi olunduğu gerçeği karşılık bulur.

Medeniyetimiz hak adalet, merhamet ve sevgi üzerine kuruludur. İnsanlığın hak adalet, merhamet, ahlâk ilkelerinin merkezi Peygamber Efendimizdir. Elbette ki bütün peygamberler aynı konumdadırlar. Fakat onların açtığı yol ve inançtan sapıldığından, Hak medeniyet ve düşünceyle bir alakalarının olmadığından hemen tamamı bir sapmadadır.

Peygamberimizin getirdiği İlâhî’dir, insan içindir. İnsanın hayrı ve iyilikleri içindir.

Bunların başında da Hak, adalet, merhamet, sevgi ve insanın kurtuluşu vardır. Bu medeniyette bir simgeye dönüşen Hazreti Ömer’in Müslüman olmadan önceki hâli, davranışı zulme dayalıydı. Müslüman olduktan ve İslâm özünü ve ruhunu kavradıktan sonra, Efendimizin onun hakkında vurguladığı: “Kalbine ve diline Hakk’ın” yerleşmesidir. Kaldı ki kendisi de zaman zaman mizacı gereği celallendiğinde onu sınırlayan Peygamberimizdir. Efendimizin ölümünden sonra da arkadaşları onu denetim altında tutmuşlardır.

İnsanların birbirlerine gereksinimleri var. Duygular kimi zaman insanı aşırılıklara götürebilir.

Yaşadığımız çağda insanlar Müslüman olabilir, inanışları gereği kimi akideleri yerine getirebilir. Temsil noktasında ne kadarıyla Müslümandırlar, ne kadarıyla temsil de hakkaniyetlidirler. Bu temel sorunun muhatabıyız bugün de.

Müslümanlar kendi topraklarında yabancıdırlar, medeniyetlerinin özüne uygun bir yaşayış içinde değildirler. Kitleler Müslüman gibi olsalar da bakış ve yaşayış bakımından ayrılıyorlar.

İnsanları bir arada tutacak, yakınlaştıracak, adalet, merhamet ve sevgi dil yoksunluğu uçurumları büyütmektedir. Taraflar kendi anlayışlarını egemen kılmak için bir çaba içindedirler.

Her kesimin kendine göre bir yaklaşım tarzı vardır.

Emperyalizmin tuzağında olup, ne yaptığının farkında olmayan yığınların davranış biçimleri mi ölçü olacak, yoksa kendi tarzımız ve üslubumuz mu?



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER