Türkiye otoriterleşen ve kişi başına geliri 8 bin dolara düşen bir ülke haline gelmişti…
Şimdi maalesef mafya-siyaset ilişkileri sorunu de ortaya çıktı.
Türkiye’nin bir “hukuk güvenliği” sorunu vardı, şimdi ‘mafyöz ilişkiler’ gölgesi düştü.
Masa üstünde Mario Puzo’nun ‘baba’ kitaplarıyla ‘sübliminal’ mesajlar veriliyor!
Ve iddialar hakkında bir türlü soruşturma açılmıyor.
Müfettiş soruşturması açılsa, İçişleri Bakanlığı müfettişleri “etkin soruşturma” yapabilir mi?! Etkin, yani tarafsız ve etkili…
Savcılar adli soruşturma açsa, bir gecede HSK eliyle sürülmeyi göze almadan “etkin soruşturma” yapabilirler mi?
Geldik günün haberine: HSK’ya üye seçmede iktidar ve muhalefet uzlaştı.
HSK SEÇİMLERİ
Türkiye’de yargı bağımsızlığını ihlalin mekanizması HSK’dır; HSK üyelerinin tamamen iktidar tarafından belirlenmiş olmasıdır: 13 üyenin 7’sini “Meclis seçti” idi ama AK Parti ve MHP seçmişti…
Dört üyesini partisinin Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanı seçmişti. Kalan iki üye ise yine partili Cumhurbaşkanınca atanan Adalet Bakanı ile yardımcısıdır.
İcraatı meydanda… Cumhurbaşkanı bir savcıyı AYM üyesi yapmak isterse HSK derhal o savcıyı Yargıtay’a üye yapıyor… Yargıtay’da da hemen aday seçiliyor... Cumhurbaşkanı’na da bir imzayla AYM’ye atamak kalıyor.
Fakat 2018 genel seçimlerinde Cumhur İttifakı böyle yerlere üye seçmek için gereken “beşte üç” çoğunluğu (360 sandalye) kazanamadı…
HSK’ya üye seçmek için muhalefetle uzlaşmak zorunda kaldı…
EVET AMA YETMEZ
AK Parti önce İYİ Pati’ye uzlaşma teklif etti: 7 üyeden beşi Cumhur İttifakı’na, ikisi İYİ Parti’ye…
Akşener reddetti, Millet İttifakı dışında hareket etmeyeceğini, iki üyenin DE çok az olduğunu söyledi.
İktidar Kılıçdaroğlu’ ile görüştü, o da Millet İttifakı dışında olmaz, 2 üye de yetmez diye cevap verdi.
Sonunda Meclis’in seçeceği 7 üyeden dördünü Cumhur İttifakı, üçünü Millet İttifakı belirlemek üzere uzlaştılar.
Doğruları söyleyen ama sözleri uygulamaya pek yansımayan Adalet Bakanı Gül memnun. “Demokratik olgunlukla ve çoğulcu bir anlayışla” HSK üyelerini seçilmesinin iyi olacağını söylüyor. Doğru ama uygulamada ‘çoğulculuk’ gerçekleşmeyecek.
Çünkü 3 üye muhalefetçe seçilse de kalan 10 üyeyi iktidar seçecek; Meclis grubunun oyları ve partili Cumhurbaşkanı’nın atamaları ile…
Hiç yoktan iyi ama HSK’nın iktidar yanlısı yapısını değiştirmeye yetmeyecek.
SİYASET KARIŞMASIN
İktidarın bu defa uzlaşmak zorunda kalmasının başka bir iyi tarafı da şu: Millet İttifakı bir şart koştu; partilerle ilişkisi olmuş adaylar seçilmesin.
İktidar bunu da kabul etmek zorunda kaldı; iyi oldu.
Halbuki Cumhurbaşkanı, bir uzlaşma arama gereği olmadığı için, partisinden aday olmuş veya bakan yardımcısı gibi siyasi görevlerde bulunmuş isimleri yüksek yargıya atamakta tereddüt etmiyor.
Keşke Bakan Gül’ün söylediği “demokratik olgunluk ve çoğulculuk” iktidarın prensibi olsa…
Kendini güçlü gördüğü anda “sadece bizden” diye bakıyor.
Önceki HSK seçimlerinde sayıları yeterli olunca, “demokratik olgunluk ve çoğulculuk” iktidarda hiç kimsenin aklına gelmemişti mesela.
AK Parti’nin güç tutkusuna başka bir örnek: Cemil Çiçek Başkanlığında Ekim 2011’de kurulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na AK Parti’nin verdiği taslak’ta HSK’nın 20 üyesinden 14’ünü siyaset belirliyor ama 6’sını hakim ve savcılar “tek oy” usulüyle seçiyordu…
Fakat CB Sistemi için MHP’nin desteğini alınca iktidar “siyasi olgunluk ve uzlaşma” ihtiyacı duymadı, CB sisteminde HSK’nin bütün üyelerini siyaset belirliyor.
BAĞIMSIZ, TARAFSIZ
Halbuki Anayasa şöyle diyor:
“Hâkimler ve Savcılar Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar.” (Md. 159)
Bunu sağlamak için Fransızlar 2008 anayasa reformuyla, siyaseti tamamen HSK’dan çıkardılar.
HSK’nun üyelerinin tamamını uzlaşmayla partiler seçse bile nihayet RTÜK modeli olur ki yine yargı için kesinlikle yanlıştır.
Türkiye’de adalete güven sağlamanın ön şartı, hakim ve savcıları atayacak üst kurulların siyaset değil, tamamen liyakate dayalı bir “yargı ağırlıklı çoğulcu yapı”yı gerçekleştirmektir. Bağımsız ve tarafsız yargının başka yolu yok.