Geçen günkü "Kanı sevmiyorum ama damarlarımda taşıyorum" makalemde kan bağı ve akrabalığa değinmiştim. Tekrardan bu konuyu işlemiyeceğim. Ancak, buna paralel düşen üç akrabalıktan bahsedeceğim ve siyaseten istenirse kan bağı ve akrabalık nasıl bir akrep oluyor ona değineceğim.
Birincisi; bir devletin temeli ordu, millet ve istihbarattır.
TC Devletin başı olarak –halihazırda- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Sonra genel kurmay başkanı gelir.
Bu protokol sıralaması önce;
Genel Kurmay başkanı, Cumhurbaşkanı, başbakan ve sıralama öylece giderdi.
Bu protokol AKP Recep Tayyip Erdoğan’la bozuldu.
Sıralama değişti. İlk başta Cumhurbaşkanı, hemen yanında Milli İstihbarat Başkanı ve sonra Genel Kurmay başkanı dizildi.
Doğrusu da buydu ve öyle de oldu. Dünyanın her yerinde askerler siyasiler bağlı ve onlardan sonra gelirdi. Türkiye’de ise Mustafa Kemal (Atatürk) Asker olduğundan hem Genel Kurmay hem cumhurbaşkanıydı ve bu gelenek devam etti.
Biz gelelim MİT’in başındaki Hakan FİDAN’a.
Bu yenilikten MİT’te payını aldı ve MİT başkanı Hakan Fidan’ın da sırları sır olmaktan çıktı.
Adıyla sanıyla ve cismiyle konuşulur oldu.
Herkes tabi ki "Kim bu Hakan FİDAN?" demeye başladı.
En son güncellemeye göre:
Hakan Fidan, merak edenler için en sade ve güvenilir kaynağım: https://tr.wikipedia.org/wiki/Hakan_Fidan
Burada Van’lı olması akla "Kürd mü?" sorusunu getirir elbette.
Ve Kürt olma ihtimali fazla. Hatta aşiret mensubu ama Ankara’da doğar ve orda hem meslek hem kariyerine devam eder. Onun Kürdlüğü asla devletin çok önemli kadamelerine engel olmaz.
Yani "çok müteber Kürt" olması bir avantaj olur.
Peki Hikmet FİDAN ile soyadı benzerliğinden akrabalığa dayandırma nerden çıktı?
Hakan Fidan’ı ne gördüm ne karşılaştım. Ama adı geçen Hikmet FİDAN benim 1970’ten 1975’e ve daha sonra arkadaşlık ve dostluğumuz yıllarca sürdü. Onun ailesini tanıdım. Köylerinde iki yıl öğretmenlik yaptım.
PKK ve Abdullah Öcalan tarafında (2005) katledilmeden belli bir zamana kadar ilişkim vardı.
Hikmet Fidan Öcalan ve PKK’sına muhalif olarak katlidildikten sonra Hakan FİDAN ile akrabalığı pişirilip PKK basını tarafından servis edildi.
Hikmet Fidan; Mardin-Ömerli- Merzika (Güzelağaç) köyünden. Babasının adı Süleyman, Anası Adlê.
FİDAN her yerde var. Ama Hakan Fidan ve Hikmet FİDAN bilinçli olarak akraba (amca çocukları) gibi gösterildi. Maksat Hikmet "Zaten eskiden beri MİTÇİ bir ajandı"nın altını doldurmak ve böyle bir algı yaratmak için. Ve başarılı olundu da. Ben birkaç kez buna yazılı değindim. Ama atı alan Üsküdarı çoktan geçmişti. Şimdi ben hayır Hikmet FİDAN ile Hakan Fidan akraba değildir, desem de bir faydasının olacağını sanmıyorum. Hatta Hikmet’a FİDAN yerine HİKMET SüLEYMANOĞLU da desem bir yararı olacağını sanmıyorum.
Ancak siz bu soyadı benzerliği olan iki örnek vereyim:
AKP üyesi ve bir zamanların Milli Eğitm Bakanı Hüseyin ÇELİK vardı.
Bu Hüseyin Çelik’in bir de öz amca oğlu olan Selahattin ÇELİK var.
Biri AKP, Diğeri PKK kurucusu.
Selahattin Batman’da, Hüsnü Van’da büyüdü.
İmkan ve olanak buldular. Okudular. üniversiteyi bitirdiler. Belki yıllarca birbirlerini hiç görmediler bir sağa, diğer sola düştü. Biri TBMM, biri dağa gitti.
Bir gün olsun bunların akrabalığından bahsetmedi.
Ve gidip Hüseyin Çelik’e –kazara- Selahattin Çelik’i sorsaydı kesinlikle ‘’Tanımıyorum’’ diyecekti.
Son olarak kendi ailemden bir örnek vereyim.
Amcam Halil’in Cemil’den sonra okuyan kardeşi (amcam oğlu) Şemsettin Gülmüş var.
Birbirimize yakınız ve hep ilişkimiz oldu.
1976’lara kadar siyasi olarak onu etkilemeye çalıştım. Yanlız o normal vatandaş, namazında, niyazinda, karınca incitmez olarak işine, gücüne aile reisi olmayı seçti.
Şimdi aynı ana ve babadan olan; aynı kanı taşıyanlar da birbirlerin yakın da uzak da olabilirler. Hele de dinî ve ideolojik kimliklerini birinci tercih olarak alanlar zıt kutuplarda yer alıp; birbirlerine silah da çekebilirler.
Ama Hakan Fidan ve Hikmet Fidan’ın ( soyadı benzerliğiyle) vurmak; kelimenin tam anlamıyla soysuzluk ve alçaklıktır.İşte bu nedenle siyaset kurallları ve ahlakı çok düşürüldü. Hele de bu Ortadoğu coğrafyasında çukurlaştı. Ve nefret derecesinde tiksindim.
Avrupalılar bunu nisbeten belli ahlak kurallarıyla yerine getiriyor.
Bu anlamıyla yüzümüz biraz batıya ve Avrupa’ya dönük olsa; Dinî inancı hadi neyse de, kimi Mekke’ye kimi Vatikan yönünü dönsün.
Ama dürüst siyasiler; siyasi kıbleniz, orası da Avrupa olsun, derim.
6 Eylül 2020
Almanya-Essen