Tarih: 22.07.2020 14:51

‘Hafter, Türkiye’ye uzlaşı teklif edebilir’

Facebook Twitter Linked-in

Yunus Emre İşci'nin hazırlayıp sunduğu 'Ters Açı' programının Kıbrıs Barış Harekatı 46.yıl dönümü özel gündemine konuk olan gazeteci Ramazan Bursa, harekatın tarihsel sürecini ve Libya'da yaşanan gelişmeleri değerlendirdi:

Kıbrıs Türkiye'nin toprak bütünlüğüyle, güvenliğiyle doğrudan ilintilidir. Bakınız, Annan planı diye bir plan vardı ve adada referandum yapıldı. Saadet Partisi bu planının kabul edilmemesi için fevkalade bir gayret sarfetti. Aynı dönemde Sudan bölündü. Sudan Devleti bir bütündü, ikiye bölündü. Sudan ve Güney Sudan diye iki tane devlet ortaya çıktı. Oradaki en önemli petrol yataklarının bulunduğu bölge ise uluslararası yönetimlere devredildi. ABD bir taraftan Sudan'da istikrarı sağlamak için ülkeyi bölerken ne hikmetse Kıbrıs'ta ise istikrarı sağlamak için, barışı tesis etmek için ki; 1974'ten bu güne kadar çatışma yaşanmamış, savaş yaşanmamış, bir gerginlik olmamış bir adada barışı sağlamak için adayı birleştirmeye kalkıyor. Buradan hareketle baktığımız zaman adada bilhassa 2004 sonrası AK Parti Hükümeti'nin Kıbrıs politikasında Annan Planı'nı desteklediğini görüyoruz. Ve 1974'te kendi ellerimizle kurmuş olduğumuz devletin ortadan kaldırılması için adımlar atılıyor ve politika olarak benimseniyor. Bu oldukça hatalı bir politikadır. Hatta GKRY'nin tüm adayı temsilen Avrupa Birliği'ne alınması ve NATO'ya alınmasının tartışılması aslında Avrupa'nın ve Siyonizm'in adada bir baırş bir istikrar peşinde olmadığı, bilhassa adayı tamamen kontrol altına almak suretiyle Türkiye'nin ve bölgenin güvenliğini tehdit edecek şekilde adaya hükmetme gayreti içerisinde olduğunu görüyoruz. Ve adada da Müslüman varlığının ortadan kaldırılması amaçlanıyor. Bu da çok net bir şekilde karşımızda duruyor.

Türkiye'nin Libya polikasına değinen Bursa, yakın süreçte Haftersiz bir Libya konuşuyor olabiliriz diyerek şu bilgileri paylaştı:

Libya'ya baktığımız zaman Suriye'deki benzeri bir vekalet savaşının Libya'ya taşınmak istendiğini görüyoruz. Fakat bilinmesi lazımdır ki Libya'da iktidar olacaksanız aşiretlerin desteğini almak zorundasınız. Ve aşiret sistemi Suriye'ye kıyasla çok daha katıdır orada. Eğer siz vekalet savaşlarının Libya'ya taşınmasını sağlarsanız ve orada vekalet savaşları başlarsa bu 50 yıldan aşağı bitmez. İkinci olarak Türkiye'nin Libya'daki varlığı elbette önemlidir. Türkiye'nin Suriye ve Libya politikasını değerlendirdiğimiz zaman birçok eksik olmakla beraber Suriye'den kısmen de olsa biraz ders alınmış olduğunu görüyorum. Diğer taraftan Mısır neden böyle davranıyor? Mısır ordusu diğer İslam ülkelerine kıyasla daha güçlüdür. Fakat Mısır ekonomik anlamda zayıf düşmüştür ve bugün ciddi bir ekonomik kriz içerisindedir. Sisi iktidarının devam etmesi için körfezin desteği şarttır. Bilhassa Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin destekleri. Öte taraftan politik olarak Sisi'nin arkasında ABD vardır. Böyle kıskaca alınmış bir Mısır'dan bahsediyoruz. Dolayısıyla ben Mısır'ın Türkiye ile Libya'da karşı karşıya gelip bir savaşa gireceğini düşünmüyorum. Fakat Mısır'ın Libya'daki aşiretleri eğitme noktasında, bir takım askeri danışmanlar göndereceğini söyleyebilirim. Ama kesinlikle fiili bir savaşa dönüşeceği kanaatinde değilim. Sahadan bir takım bilgiler verecek olursak Mısır'ın son on gün içerisinde aşiretler üzerinde bir takım çalışmalar yapmak üzere tecrübeli bir istihbarat birimini Libya'ya gönderdiği bilgisini aldık. Diğer taraftan tüm baskılara rağmen Tunus Hafter'i desteklemedi. Bu da önemli bir durum. İkinci bir istihbarat ekibinin ise Mısır'dan Tunus'a gittiği yönünde. Tunus'un Hafter'i desteklemesi için Tunus'ta çalışmalar yapmak üzere giden bir ekip. Diğer taraftan ise Hafter'in gelinen noktada Türkiye ile bir uzlaşıya varmak için bir takım vasıtalar aracılığyla Türkiye'ye haber gönderdiği bilgisi var. Yani önümüzdeki günlerde Türkiye ile Halife Hafter arasında dolaylı bir iletişim yolu açılırsa bu şaşırtıcı olmaz. Bu Libya açısından da iyi olur. Hafter'in bu talebi Rusya yönlendirmesiyle olmuş olabilir. Sonuç olarak böyle bir talep olması halinde bölgenin istikrarı açısından Türkiye'nin bu görüşmeye sıcak bakması gerektiği kanaatindeyim.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —