Haber Duruş: Öncelikle MHP´nin meclise sunduğu af teklifi konusunda görüşünüz genel olarak nedir?
Av. Ahmet Sait Öner: Af konusunun siyasi ve hukuki boyutlarını ayrı değerlendirmek gerekir. Siyaset bu meselelere yaklaşım biçimini belirler ve kendince bir çözüm sunar. Toplumsal meseleler bu bağlamda hukukun değil, siyasetin alanına girer. Hukuk tüm bu doneleri ele alır ve normlarla beraber bir hukuk sistemine dönüştürür. Bir kanunlaştırma hareketine girişir.
Yukarıdaki izahtan hareketle MHP´nin bir af paketi ile gündem oluşturması siyaset açısından gayet normal ve uygun bir tutumdur. Pek tabi bu tür adımların aynı anda bütün toplumsal unsurları memnun etmesi beklenemez.
AF haksız yere ceza almışların tahliyesine yönelik bir adım değildir. Bunun iyi anlaşılması gerekir. Haklı ya da haksız bir kişi, hüküm giymişse artık o kişi yönünden adalet tecelli etmiş demektir. Nihayetinde adaletin mutlak tecellisi beşeri düzlemde mümkün değildir. Bu nedenle azami adalet tesisi gibi bir ölçüyü kovalamak gerekir. İşte ?AF? bu nedenle yapılanı hoş görme, ya da bir kısım, gerçekte masum ama hüküm yemiş kişileri kurtarmak için çıkarılmamaktadır.
Cezaevlerini tıklım tıkım da doldursanız, mevcut cezaevleri sayısını ikiye de katlasanız hukuk düzenini bu şekilde sağlayamazsınız. Suçu önleme; suçluyu ıslah ve suça götüren nedenlere eğilme hepsinden daha kıymetlidir. Maalesef şu anda Türkiye´de bir suç patlaması yaşanmakta. Bunun temel çözümü insanları cezaevlerine koymak olmadığı gibi af da değildir.
Haber Duruş: Bu af teklifi ile Türk ceza kanununu birlikte değerlendirdiğimizde nasıl bir durum söz konusu?
Av. Ahmet Sait Öner: AF teklifi Türk Ceza Kanunu´ndaki bazı suç tiplerini kapsam dışı bırakıyor. Ayrıca cezaların infazında 5 yıllık bir indirim öngörüyor. Türk Ceza Kanunu´nda yer alan devletin birliğini ve ülkenin bütünlüğünü bozma, hükümete karşı suç, insanlığa karşı suçlar, kasten adam öldürmenin nitelikli hallerini düzenleyen (Canavarca hisle veya eziyet çektirerek, üstsoy, altsoy, eş veya kardeşe karşı işlenen öldürme suçları gibi) 82. maddenin bazı fıkraları, işkence, cinsel saldırı ve çocukların cinsel istismarı gibi birtakım suçlar af kapsamı dışında tutulmuştur.
Haber Duruş: Teklifin 19 Mayıs 2018´den önceki suçları kapsadığı belirtilerek, bu tarihe kadarki suçlarda 5 yıl şartlı indirim öngördüğü dile getiriliyor. Bu durum halk üzerinde hukuka, adalete olan güven duygusunu daha da zedelemez mi?
Av. Ahmet Sait Öner: Kanaatimce hukuka, adalete olan güven duygusunu öncelikle yargı kararları ve bu yargı kararlarına kaynaklık eden hukuk sistemi zedelemektedir. ?Adaletin kestiği parmak acımaz´ sözü adil bir çabanın varlığı ile anlam bulur. Adalete olan güven duygusu bu anlamda tesis edilen bir duygudur. Türkiye´de elbette işleyen bir hukuk sistemi var. Ancak FETÖ/PDY operasyonları mevcut sistemi olumsuz etkiledi. Bağımsız yargı algısı, ihraç edilen ve bir ideolojinin müntesibi olan yığınların ayyuka çıkması ile bozulmuş oldu. Bunun yanında siyaset ile hukuk bu dönemde fazla iç içe girmiş oldu. Örneğin hakimler FETÖ/PDY örgüt üyesi olarak tutuklamaya sevk edilmiş bir şüpheliyi salıvermeden önce iki defa düşünmek zorunda kaldılar. Daha öncesine gidersek 28 Şubat dönemi yargılamaların 12 Eylül yargılamaları vs. bu yargılamaların tamamı halk nezdinde hukuk düzenine olan güveni sarsan yargılamalar olarak tarihe geçmiştir. Yukarıda yargı kararlarına kaynaklık eden hukuk sisteminden bahsetmiştim. Türk hukuk sistemi için ?yatağında akmayan su´ misalini kullanıyorum. Toplumun dini inançları, kadim geleneksel anlayışlar, tarihi ve coğrafi unsurları kapsamayan bir hukuk sistemine tam olarak güven duyulmasını bekleyemezsiniz. Hadisenin bir de bu boyutu bulunmaktadır.
Salt MHP´nin sunduğu teklif zaviyesinden meseleye yaklaşacak olursak; özellikle suçun mağdurları açısından, onlar için böyle bir tasarı kabul edilemez. Af tasarılarının toplumsal uyum açısından böyle bir handikapı var. Ancak toplum denilen mefhum bir bütündür ve ?idare´ bu bütünün iradesinin teşekkülüne denir. Bir nevi toplumsal uzlaşı da denen devlet bu toplumsal uzlaşının bir ürünü olarak, bir erk olarak böyle bir yetkiyi toplum namına kullanabiliyor.
AF tasarılarında toplumsal infiale yol açmış suçları kapsamaması gerekir ki, bu konuda siyasi iradenin genelde bu hassasiyeti gösterdiği görülmektedir.
Haber Duruş: Tasarıda devlete karşı işlenen suçlarda af yok vurgusu varken, bireylere karşı işlenen suçlarda cezada indirim yapılması mağduru daha da mağdur eden bir hareket değil mi? Bu tarz suçlarda af yetkisinin mağdurda olması daha adil bir davranış olmaz mı?
Av. Ahmet Sait Öner: Bu soruya evet veya hayır şeklinde net bir cevap vermek mümkün değil. AF, Anayasanın 87. Maddesinde anayasal yetki olarak düzenlenmiştir. Bu yetkinin kullanımı TBMM´ye aittir. TBMM bu yetkiyi kullanırken devlete ve bireye karşı kullanılan suçlar yönünden tamamen salahiyet sahibidir. Dolaysıyla bireyin temsil organı olan TBMM bu yetkiyi birey namına kullanmış oluyor. Yani devlet ve birey ayrımı esasen bu denklemde yok.
Mağduriyet bağlamında indirimin suçtan zarar görenler üzerinde bir negatif etki bırakacağına değinmiştik. Nihayetinde suçtan zarar gören kişiler cezayı bir anlamda bu zararın telafisi gibi görüp değerlendiriyorlar.
Af yetkisinin mağdura verilmesi bahsi ayrı bir hukuki tartışma-değerlendirme konusudur. Af yetkisinin padişahta olduğu tarihi örnekler de var, kul hakkına giren suçların af yetkisinin mağdura, mirasçılara bırakıldığı örnekler de var. Burada mesele en başta belirttiğim hukuk düzenini ilgilendiren bir meseledir. Mevcut hukuk düzeni kişiye af yetkisi tanımamaktadır. Oysa suçtan zarar görene belli sınırlarda böyle bir af yetkisi verilmesi düşünülebilir. Nitekim ara bulucu, uzlaşma kurumu gibi müesseseler hukuki ihtilafları mahkemeye taşımadan çözmeyi hedefleyen müesseselerdir. Türkiye Batı menşeli kanunlaştırma hareketleri ile İslam hukukunda ve tarihinde var olan bu ve benzeri uygulamalardan uzaklaşmıştır. Ancak toplumda hala örneğin adam öldürme ve yaralama suçlarında olduğu gibi kan parası- diyet alındığı bilinmektedir. Tüm bu hususların bir röportaj yahut makale konusu edilemeyecek kadar derin ve teferruatlı olduğu gerçeğini de gözden kaçırmamak gerekir.
Haber Duruş: Cezada indirime gidilen suçlar ile gidilmeyen suçlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Av. Ahmet Sait Öner: Türk Ceza Kanunu´nda devlete karşı işlenen suçlar sayılmıştır. Af teklifi henüz kesinleşmemekle beraber devlete karşı işlenen suçların af kapsamı dışında tutulduğu anlaşılıyor. Yine cinsel saldırı, çocuğun cinsel istismarı, işkence, nitelikli adam öldürmenin bazı halleri kapsam dışında. Dolaysıyla burada daraltılmış bir genel af söz konusu.
Son dönem FETÖ/PDY örgütüne yönelik operasyonlarda örgüt üyesi olarak tutuklanan ve mahkûm edilen bir hayli kişi var. FETÖ/PDY örgüt üyeliği suçlamasına yönelik yargılamaların çok sağlıklı yapılmadığını düşünüyorum. Yine yukarıda dile getirdiğim gibi 28 Şubat dönemi yargılamaları da maalesef hukuka birçok aykırılığı bir arada bulunduran yargılamalar. Ancak burada toplumsal ayrışma siyasilerin de reflekslerini etkiliyor. Yani FETÖ/PDY örgüt üyeliğini affedip PKK örgüt üyeliğini af kapsamı dışında tutamazsınız. Bakıyorsunuz hem PKK örgüt üyelikleri hem de FETÖ/PDY örgüt üyelikleri yine İŞİD vb. örgüt üyelikleri suçlamalarında birçok haksız kararlar var. O halde örgüt üyelikleri yönünden de bir değerlendirme yapmak ve bu cezaların infazında indirime gitmek suretiyle af müessesesini uygulamak bir gereklilik olarak ortaya çıkıyor.
Haber Duruş: Affın sürekli gündeme geliyor olması cezaların caydırıcılığını engelleyen bir durum değil mi?
Av. Ahmet Sait Öner: Ben öyle düşünmüyorum. Yani kişiyi suça iten nedenler arasında af uygulamasının olmadığı açık. Kaldı ki sürekli gündeme gelse bile son af düzenlemesinin üzerinde 18 yıl geçtiğini görüyoruz. Bugün Türkiye´de maalesef suç patlaması yaşanıyor. Küresel düzlemde de durum böyle. İnsanlar cinnet geçiriyorlar. En basit bir tartışma ölümle sonuçlanabiliyor. Kişiyi suç işleyecek noktaya getiren sebeplere odaklanmak gerekir. Bu mercekten baktığımızda manevi değerlerin yitirilmesi, aile kurumunun dağılması gibi nedenlerin suç işleme oranını arttıran temel nedenler olduğu görülmektedir. Bu nedenle af konusunun gündem olmasının cezaların caydırıcılığını engellediğini düşünmüyorum.
Haber Duruş: Af müessesesini bir daha gündeme getirmeyecek bir düzenleme yapılacak olsaydı bu ne olabilirdi? Yani sizin af müessesesi yerine koyabileceğiniz bir başka kurum öneriniz var mı?
Av. Ahmet Sait Öner: Af insanlık tarihi ile yaşıt bir müessesedir. O yüzden yerine koyacak başka bir kurum önerim yok. Kadim zamanlardan beri birey diyet bedeli mukabilinde af yetkisini kullanmış yahut umum, aşiret benzeri şekilde bu kurumu işletmiştir. Yine kral, padişah her zaman bu yetkiyi kullanagelmiştir. Burada bireyi de bu müessesenin tarafı yapacak bir af modeli üzerinde konuşulabilir. Adil bir toplum, adil bir yönetim, adil bir insan modeline yaklaştıkça bu gibi kurumlara daha az ihtiyaç duyulacaktır.
Haber Duruş: Bir toplumda affın konuşuluyor olması, ceza evlerinde yatakların yetmiyor olması, suça meylin arttığını mı gösterir, yoksa toplumda eğitimin yetersizliği, psikolojik sorunların artışı ve ekonomik bunalımlar, devletin toplumu kanalize edememesi gibi nedenler ortada duruyorken af temelli bir çözüm mü?
Av. Ahmet Sait Öner: Cezanın bir gayesi suçlunun ıslahıdır. Ancak verilen cezalar suç işleyenleri ne kadar ıslah ediyor? Ciddi istatistiki araştırma ve analizler yapılması gerekir. Hangi suç tipi daha çok işlenmektedir. Ceza evlerinde yatan hükümlülerin suç piramitleri çıkarılmalı. Sonra bu suça iten nedenler araştırılmalı. Sosyolojik, psikolojik ve sair nedenler ortaya konmalı. Çünkü ceza tek başına adaleti tesis etmediği gibi af da adaleti tesis etmez, toplumsal huzuru da sağlamaz. Bir bütünsellik içerisinde ve verilerle meseleye yaklaşmak çözüm konusunda bize daha çok yol aldırabilir.
Ceza hukukuna sadece verilen hapis cezalarının matematiksel hesabı şeklinde yaklaşamayız. Elimize hesap makinesini alıp adalet dağıtamayız. Bu anlamda Türkiye´de hukuk düzeni henüz oturabilmiş değil. Çünkü toplumun değerler bakımından dinamikleri ile hukuk düzenin ön gördüğü yasal düzenlemeler arasında birtakım uyumsuzluklar var. Bu sorunun önemli bir nedeni topluma içeriden değil de dışarıdan bakılması. Dışarıdan bir göze elbette ihtiyaç var. Ancak özüne yabancılaşan bir bakış bizim toplum yapımıza zarar verir.
Zamanın ve coğrafyanın hukuku değişiklik gösterir. Türkiye´de zina, erken yaşta evlilik, imam nikahı, linç kültürü vesair hususlara salt küresel bakışla yaklaşamayız. Tüm bu hukuk düzeni ile ilgili meselelere tarihi, coğrafi, kültürel mercekler tutmazsak meselelerimizi hakkıyla çözüme kavuşturamayız. Burada öncelikle hukuk düzeninin tarihi, coğrafi, kültürel kodlar gözetilerek tesis edilmesi gerekir. Asıl yara buradadır ve bu yara her defasında yeniden kanamaktadır.
Haber Duruş: Türkiye´nin bu dönemde öncelikli sorunu, tartışılması gereken konu ekonomik kriz olması gerekirken, MHP neden af konusunu sürekli gündemde tutuyor veya affın gerçekleşmesinde ısrar ediyor?
Av. Ahmet Sait Öner: Bu konuda bir hukukçu olarak verecek cevabım yok. Siyasi irade burada birden fazla argümanı göz önünde bulundurmuş olabilir. MHP´nin cezaevinde yatan Çakıcı gibi kişileri hedef gözeterek affı gündemde tuttuğu ileri sürülmekte. Olabilir de olmayabilir de. Ben bununla ilgilenmiyorum. Af bir toplumun sosyal dokusuna müspet manada katkı sağlıyorsa çıkarılabilir. Adaletin, sosyal bütünleşmenin gelişimine katkı sağlıyorsa bu irade alkışlanır. Mevcut tablo bu konuda maalesef iyi değil. ?AF´ konusuna gelinceye kadar konuşulması gereken çok meselelerimiz var. Hz. Ömer döneminde zekât verilecek kişinin bulunamamasından bahsederiz. Tabloya bakarsanız cezaevlerinin tıklım tıklım dolduğunu görürsünüz. AF deyince yüzbinlerden bahsediyoruz. Bir ceza evinde yatan Suriyeli sayısının 1200 olduğunu biliyorum. Mesele sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının meselesi değil. Bir insanlık meselesidir. Günlük politik yaklaşımlarla bu sorunlarımızı çözemeyiz.
Haber Duruş: MHP Meclis´e af teklifinde bulundu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bu teklife sıcak bakmadıklarını ?devletin, devlete karşı işlenmiş suçları affedebileceğini? daha önce açıklamasına rağmen, yerel seçimlere az bir süre kalmışken ?gelsin bakalım, görüşelim? gibi ılımlı bir açıklama yapıldı. Bu tavır değişikliğini neye bağlıyorsunuz?
Av. Ahmet Sait Öner: Siyasi argümanlar açısından böyle izahatlar normaldir. Belki affın kapsamı da genişletilebilir. Örneğin devlete karşı işlenen suçların bir kısmı bu kapsama dahil edilebilir. Bunları ilerleyen süreçte göreceğiz.
Haber Duruş: Birçok hukuk profesörü affın doğru bir adım olmadığını, affın toplumda sosyolojik yansımalarının da olacağını belirtti. Affın yerine yeniden adil bir yargılanma olmasını, gerçekten suçsuz olan insanların cezalarının kalkması talep ediliyor. Yeniden yargılanma konusunu, Türkiye Barolar Başkanı Metin Feyzioğlu da dile getirmişti. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Av. Ahmet Sait Öner: Türkiye´de her dönem kendi mağdurlarını da beraberinde getirdi. 28 Şubat darbe sürecinin mimarları tutuksuz iken 28 Şubat dönemi birçok masum kişi tutuklu-hükümlü kaldı ve birçoğu infazını tamamladı. Yine Sivas davası bu konuda önemli bir örnek olarak karşımızda duruyor. 25 yıl geçti üzerinden ama o davanın yargısının etkisi hala sıcaklığını koruyor. O dönem bir çok operasyon yapıldı. Ne yazık ki olay ideolojik kamplaşma aracı kılındı. Kimse dönüp yargılamanın adilliğinin muhasebesini yapmadı, yapamadı. Neden? Bu ülkede Alevi, Kürt, Kemalist, İslamcı her ne derseniz deyin konu adalet olunca bu tanımlamaların bir önemi olmamalıdır. Ama maalesef Sivas davasında da böyle olmadı. Birçok haksız uygulamalar, haksız tutuklama ve hükümler var o davada. Adaletin tecellisinden çok Aziz Nesin´in temsil ettiği değerler ile onunla örtüşen ya da çatışan değerlerin yarışına dikkat kesildi. Sonuç; Sivas davası bir yandan haksız yere ömürleri ceza evinde çürüyen insanların davasının adı iken öbür yandan toplumsal yapıyı bölen derin çatlağın adı oldu.
Yeniden yargılama temelde olumsuz bir durumun göstergesidir. Olması gereken yeniden yargılamaya ihtiyaç duyulmamasıdır. Ama Türkiye´de hukuk düzeni bir yap boza dönüşmüş durumda. Bunun çözümü için bir kere yargının dönemsel değil bütünsel ve sürekli bağımsızlığına ihtiyacımız var. Ben PKK, FETÖ/PDY, İŞİD, 28 Şubat davaları gibi birçok örgüt ve süreç yargılamalarında yeniden yargılamaya ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Adalet tesisinde birilerinin gönlünü hoş etmek için davranıp konuşmaya, lafı eğip bükmeye hacet yoktur. Siyaseten herkes farklı düşünebilir ama mevzu adalet olunca renkler, diller, dinler yektir. Bu yüzden yargılamanın yenilenmesi konusunda bana var sana yok şeklinde değil de bütünsel yaklaşımla ilerlemeliyiz. Türkiye´nin bölünmüş bir toplum ülkesi olduğunu bir şekilde hoş ve normal görmemiz isteniyor. Ben buna karşıyım. Türkiye farklı bir toplum yapısına sahiptir ancak asla bölünmüş bir toplum yapısına sahip bir ülke değildir, olmamalıdır. Adalet işte tam bu noktada bizi birleştirip, bütünleştiren bir harç gibidir.
Haber Duruş: Genel siyasi suçlar af kapsamında olacak mı olmayacak mı? Bu af tasarısı binlerce FETÖ damgası yemiş mağduru kapsayacak mı?
Av. Ahmet Sait Öner: Bu konuya cevap vermiş olduk sanırım. Bunu ilerleyen zamanlarda göreceğiz. Ben af kapsamının bu bağlamda genişletilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu arada siyasi suçlu olarak gösterilen bir kısım insan için Affın bir anlamı yoktur. Yani onlar için AF değil adalet vurgusu daha fazla önde geliyor. Çünkü Affı kökten reddediyorlar.
Haber Duruş: Af meselesinin gündeme gelmesiyle beraber akıllara ?Rahşan Affı? geldi. Bu af gerçekleşirse aynı sonuçları mı doğurur?
Av. Ahmet Sait Öner: Devlet affı ile toplum, birey affı örtüşmeyebilir. Tam olarak da hiçbir zaman örtüşmeyecektir. Elbette ceza evinden çıktıktan sonra yine suç işleyecek kişiler olacaktır. Ama bu örnekler üzerinden bir genelleme yapılmamalıdır. Bu konuda medya çok kötü bir sınav vermekte. Özellikle bu tarz haberler kamu vicdanını etkileyecek şekilde servis edilmekte. Medyanın bu konuda daha dikkatli davranması gerekir.
Betül Bozan