Tarih: 24.07.2018 12:46

Günlük gazetelerin asırlık din hocaları

Facebook Twitter Linked-in

24. 07. 2018 Salı

Gazetelerde ahkâm kesen hocaları takip ediyor musunuz?

Gerçekten okuyucuyu sahih anlamda bilgilendirip aydınlatmak mı bu muhteremlerin amacı?

Niyetleri bu olabilir, fakat sonuçları itibarıyla baktığımızda neye hizmet ettikleri tartışma götürür cinstendir.

Fetvacı hoca gazetesinin fildişi kulesinde ağzından çıkanı kulağı duymadan konuştukça konuşuyor. Hariçten gazel okuyor.

Toplumun inanç sıkıntılarından habersiz.

Gerçi ahkâm kestiği gazetesinden de kafasını şöyle bir kaldırıp sağa sola baktığı da yok. Baksaydı, ilk önce yazdığı gazetenin günah galerisine gözü takılır ve bir fetva da ona verirdi. Müstehcenlik, faiz, gıybet, teşhircilik ve bir sürü para getiren günahlar çarşaf çarşaf arz-ı endam ederken bu zat-ı muhteremler hiç oralı olmuyorlar. Varsa yoksa başkası ve öteki.

Eğer yakmaya, yakılmaya o kadar teşne iseniz ?buyurun buradan yakın!´ demek geliyor insanın içinden:

?İtikadı doğru olan Müslümanlara Ehl-i sünnet vel-cemâ´at veya Sünnî denir. Sünnî olanlar, ibadet yapmakta dört mezhebe ayrılmışlardır. Bu dört mezhepte bulunanlar, birbirlerinin Ehl-i sünnet olduklarını bilirler ve birbirlerini severler. Dört mezhepten birinde bulunmayan kimse, Ehl-i sünnet olmaz. Ehl-i sünnet olmayanın da, kâfir veya bidat ehli olacağı, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin Mektûbâtında, Dürr-ül-muhtârın Tahtâvî hâşiyesinde, El-besâir li-münkîr-it-tevessül-i bi-ehl-il-mekâbir kitabında vesikaları ile yazılıdır.?

Yukarıdaki ifadeler Türkiye gazetesinin fetva sayfasından alınma.

Fetvacı hoca ağzından çıkandan o kadar emin ki kulağını hiç kullanma zahmetine bile katlanmıyor.

Mezhep kavgalarından İslam dünyasının neler çektiğini hiç kale bile almadan mezhepsel yorumları dinin önüne geçirmekte bir beis görmemiş.

Az buçuk ilahiyat bilgisine sahip olanlar mezheplerin amaç değil araç olduğunu bilir.

Dilcilerin metinlerde dil yanlışlarını aradıkları gibi birileri özellikle dinî iddia sahibi gazetelerin sayfalarında yer alan din yanlışlarını ortaya çıkarsa fena mı olur?

 Böylelikle iğneyi kendine, çuvaldızı başkalarına batırmış olurlar.

LAYIKLIK (LİYAKAT) ELDEN GİDİYOR!

?Laik´ ve ?layık´ kelimeleri Anadolu insanının dilinde hep birbirine karıştırılarak bugünlere gelmiştir.

Aslında yerinde çağrışımları da yok değil bu karışıklığın.

Layık olduğumuz bir laiklikle muhatabız yıllardır.

Tanımsız ve de neredeyse tanımlanması teklif bile edilemeyecek bir laiklik anlayışı ile sınanıyoruz.

Laik olmak ile layık olmak (liyakat) karmaşası hâlâ hayatımızın değişik cephelerinde sürüyor.

Laikliğin yerli yerinde tanıma kavuşmasının tarihi ile liyakatin (layık olmanın) bir ahlaki esasa bağlanmasının tarihi neredeyse eş zamanlı.

Torpille, bir yolunu bularak bir yerlere gelen kişiler oturdukları makamın kendi hakları olduğunu pekâlâ ateşli bir şekilde savunabiliyorlar.

O işe ehil olmalarını sorgulamak ne haddinize. Şu günlerde en çok üzerine yazı yazılan konular arasında ?liyakat´. ?Laiklik elden gidiyor!´dan, ?layıklık (liyakat) elden gidiyor!´a  doğru bir evrilme var.

Laikliğin doğru düzgün bir tanımını yapamadık yıllardır, iyisi mi hiç olmazsa şu layıklık (liyakat)´ın esaslı bir tanımını yapalım bari.

Sabahleyin erkenden kalkan mıdır layık?

 Atı alıp Üsküdar´ı geçen midir liyakat sahibi?

Yalakalık tahsil etmiş insanların semere devşirme hakkı mıdır yoksa?

Layıklık elden gidiyorsa, elimizden başka ne gelir?

Kaynak.milligazete.com.tr




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —