11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 3 Kasım 2017 günü Bahçeşehir Üniversitesi 9. Diplomat Okulu açılışında konuşmuştu.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 3 Kasım 2017 günü Bahçeşehir Üniversitesi 9. Diplomat Okulu açılışında konuşmuştu.
Yaygın medyada çok ilgi görmeyen konuşmanın metni, dün elektronik mesajlarla yayıldı ama Milli Gazete ve bazı internet siteleri dışında yine ilgi görmedi. Baştan sona okudum. 19. yüzyıl sonlarından günümüze uzanan küresel gelişmelerin, savaşlarının ve diplomasinin dönüm noktalarını büyük bir ustalıkla özetleyen Gül, konuşmanın metnini akademik bir üslupla oluşturmuştu. Ancak bir gazeteci gözüyle bakınca güncel konularda doğrudan AK Parti hükümetine mesajlar verdiğini düşünmeden edemedim. Neden mi? Başlık başlık sıralamak isterim.
Türkiye son zamanlarda dış politikada özellikle de ABD ve Avrupa Birliği ile ciddi sorunlar yaşıyor ve sorunlarının kaynağını söz konusu ülkelerde görüyor. Gül´ün bu konudaki tespitleri biraz farklı:
"Eğer bir ülkede güçlü demokrasi, güçlü ekonomi ve sağlam bir dış politika söz konusu değilse o ülkede karışıklıklar olur, bir ileri gidersiniz bir geri gelirsiniz...
?Dış politikasının güçlü olabilmesi için bir ülkenin önce evinin içinin düzenli olması lazım... ?Evin içi´ dediğimde sağlam bir siyasi yapı, kuvvetler ayrılığına bağlı demokratik bir sistem, hukukun evrensel şekilde eşit uygulandığı bir hukuk düzeni, güven veren, ayrım yapmadan sadece haklı ve haksız ayrımı yapan temel hak ve özgürlüklerin evrensel anlamda garanti altına alındığı bir ülke kastediyorum.?
?Temel insan hakları, bütün bunların garanti altına alınması bir ülkedeki huzurun birinci şartıdır.?
Türkiye, son dönemde dış politikada hep askeri söylemlerle gündeme geliyor. Cumhurbaşkanı´nın bazen Suriye, bazen Irak´la ilgili konularda kullandığı ?Bir gece ansızın gelebiliriz? sözü, Batı´da Türk dış politikasının yeni mottosu olarak görülüyor. Konuşma metnindeki bazı ifadeler, Gül´ün bu yaklaşımı doğru bulmadığını gösteriyor:
"Etki alanınızı ´Hard Power´ dediğimiz sert güçle, askerle mi oluşturmak daha sürdürülebilir yoksa daha yumuşak güçle mi oluşturmak daha sürdürülebilir? Türkiye uzun süre çevresini, bütün komşu ülkelerini kendisine hayran yapmıştı. Bunu yaparken de Türkiye´nin başarıları, siyasi başarıları, demokratik başarıları, hukuk reformları, ekonomik büyümesi çevresine ilham vermesiyle neticeleniyordu.?
?Çevrenizde ticaret yapacaksınız bir işbirliği yapacaksınız. Bütün bunlar için de istikrar gerekir, bölgede izlediğiniz doğru bir dış politika gerekir. Diplomasi mecbur kalıp da güç kullanmamak için var, tatlı dille meseleleri çözmek için var. Acı dille zorla meseleleri çözersin ama onlar çok kalıcı olmaz.?
İktidar partisinden siyasetçilerin son dönemde en sık kullandığı argümanlardan biri bütün gelişmeleri ?dış mihraklara? bağlamak. Gül, bu konuda da çok ilginç değerlendirmeler yapıyor:
?...Türkiye söz konusu olduğunda dünyanın birçok yerinde Türk düşmanı ve Müslüman düşmanı mihraklar, çevreler hep var, bunlar muhakkak var. Bunları bileceğiz, naif olmayacağız ama eğer her şeyi komplo teorilerine bağlamaya kalkarsak o zaman da o ülkeleri yönetenlerin hiç mi akılları yokmuş sorusunu sormamız gerekir. Allah herkese akıl vermiş. O ülkelerin yöneticilerinin, liderlerinin, sorumluluk taşıyanlarının hiç mi aklı yokmuş diye sorgulamamız gerekir."
"İç politikada çok ekstrem şeyler olabilir maalesef ama dış politikada hamaset, retorik, hesapsız konuşmalar bunların hiçbiri olmaz. Dış politikanın kendi üslubu vardır.?
Türkiye, ekonomisini büyütmek için her fırsatta doğrudan yatırım çağrısı yapıyor. Gül, yabancı yatırımcıların hangi koşullarda geleceğini şu şekilde tanımlıyor:
?Ekonominin güçlü olması ancak bir ülkede demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel insan hakları evrensel anlamda gerçekleşirse olur. Çünkü böyle ülkelere herkes koşarak gelir, parasını yatırır.?
Türkiye´nin 2003´ten sonra yapılan demokratik ve hukuki reformlarla bunu gerçekleştirebildiğini hatırlatan Gül, devamında şunları söylüyor:
?...Türk halkının tasarrufu ülkemizin hızlı büyümesi için maalesef yetmiyor. Dolayısıyla başkalarının tasarrufunu da Türkiye´ye getirip yatırım yapmak, yatırıma dönüştürmek gerek. Bu nasıl olur? Siyasi şartları, demokratik şartları, hukuki şartları gerçekleştikten sonra ekonomik şartlar zaten muhakkak onu takip eder.?
?Türkiye, petrol, gaz gibi doğal kaynakları olan bir ülke değil. Dolayısıyla Türkiye´nin esas enerjisi dinamik nüfusu, genç nüfusu, beşeri sermaye dediğimiz bu gücü. Ama bunu kurallarla, demokrasiyle, şeffaflıkla, iyi bir yönetişimle birleştirdiğimizde o zaman bu petrol ve gazdan çok daha kıymetli bir enerjiyi ortaya çıkartabiliriz. Muhakkak ki Türkiye´yi yönetenler bunun farkında olmalı?
Türkiye´nin dünyadaki algısının/görüntüsünün bozulduğuna dair tespitleri duymuşsunuzdur. Gül, bu konudaki tespitini, somut bir örnekle anlatıyor:
?2008´de oylama yapıldı ve 192 ülkeden 151 oy alarak ilk turda seçildik. Batı Avrupa adayı olmuştuk. Şimdi çok basit örnek size. İçeride demokrasisi güçlü, hukuku güçlü bir reformcu zihniyet, noksanlarının farkında olan, noksanlarını kapatmak için açıkça konuşan bir ülke bütün dünyada iyi portre çizer. Arap ülkelerinin tamamı oy vermişti. Afrika´dan biri hariç hepsi bize oy vermişti. BMGK´nın 5 daimi üyesi bize oy vermişti, öyle seçilmiştik. Daha sonra 2014´te başka bir teşebbüsümüz olmuştu. Maalesef görüntümüz bozulduğu için o zaman 60 oy almıştık ve seçilememiştik.?
Üzerinde bu sözlerin kime ait olduğunu yazmasam, AK Parti´yi kuran, parti saflarında Dışişleri Bakanlığı, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı görevlerinde bulunan birine ait olduğunu düşünür müydünüz?
AK Partililer muhtemelen görmemiştir. Bakalım Türkiye´nin dışarıdaki görüntüsünün 6 yılda bozulduğunu söyleyen Gül´e ne yanıt verecekler?
Konuşmanın tam metnini şu adresten okuyabilirsiniz:
?http://www.abdullahgul.gen.tr/konusmalar/371/91174/11-cumhurbaskani-sayin-abdullah-gulun-bahcesehir-universitesi-9-diplomat-okulu-acilis-konusmasi.html?