Türkiye siyasetinde kısa bir süre sonra özellikle AKP´nin kuruluşunda öncü rol oynamış ve bir dönem kritik görevler üstlenmiş isimlerin yeni oluşumlarını konuşuyor olacağız. Bu ?oluşumlar´ için şimdiden siyasetin etkin aktörleri pozisyonlarını belirlemeye başladı.
Bir yanda Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli´nin ?İstanbul´da seçimler yenilenmeli-Cumhur İttifakı´ndan başka ittifaka gerek yok´ açıklamasının içine yerleştirdiği olası yeni parti/yeni oluşum konularındaki ?görüşleri´:
?Tam da böyle bir zaman aralığında, siyasette yeni arayışlar görülmekte, sözde manifestolar yayımlanmakta, yeni hükümet sistemi doğrudan doğruya hedef alınmaktadır. Milli vicdanda hiçbir karşılığı olmayan siyaset eskilerinin muhasım odakların dikkatini çekme gayretleri, Türkiye düşmanı yabancı dostlarının tavsiye ve tembihleriyle hareketlenmeleri bayağı bir operasyonun tezahürüne delalettir.?
Öte yanda eski HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş´ın geçtiğimiz günlerde BBC Türkçe´ye verdiği bir söyleşideki kritik bölüm:
?Sayın Abdullah Gül uzun süre cumhurbaşkanlığı yaptı. Ben de o sıralarda partimin eş başkanlarındandım. Birçok konuda düşüncemiz uyuşmasa da diyaloga açık uyumlu tarzıyla, kendi yetkilerini ve sınırlarını dikkate alan tutumuyla saygın bir yönetim anlayışı vardı. Kendi beyanlarına göre aktif siyasette yer almayı düşünmüyormuş. Ama ülkedeki dehşet boyutlarına ulaşan hukuksuzluklara karşı daha açık bir tutum sergilemesinin Türkiye demokrasisinin hayrına olacağı kanaatindeyim.?
Bu cümleleri okuduğumda aklıma Gül´ün Cumhurbaşkanlığı sırasında Çin ziyaretine giderken (25 Haziran 2009) heyetine ilk kez bir DTP´li vekili aldığı günler geldi. O vekil DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş idi. Aynı heyette şimdi İyi Parti Genel Başkanı olan o tarihte MHP´li Meral Akşener de vardı. O geziye katılanların naklettiklerinden biliyoruz ki 6 gün boyunca farklı görüşler de olsa aynı ortamlarda bulunuldu, diyalog kuruldu. Aradan çok uzun yıllar geçti. Gül şimdi kurucusu olduğu partinin şu anki yönetenleri ve yönetim şekliyle araya ciddi bir mesafe koydu. Akşener MHP´den ?kavgalı´ bir şekilde koptu, yeni parti kurdu. Demirtaş 2.5 yıldır hapiste.
Meclis´in halk adına söz/etki sahibi olduğu günlerden giderek daha çok ?tek ses´e mahkûm olunan Cumhurbaşkanlığı sistemine? O günlerden bugünlere?Şimdi bırakın aynı heyette yer almayı AKP-MHP ittifakı HDP´lilerin neredeyse tamamını en hafif deyimiyle ?kriminalize´ ediyor. Zaman zaman hedef gösteriyor. Sadece HDP değil, resmen ilan edilmemiş bir ittifakı sandığa taşıyarak özellikle büyükşehirlerde başarı yakalayan CHP de ?hedefte´ bir süredir. Ve bu hedef gösterilme hali Çubuk´ta bir faciaya dönüşmek üzereydi neredeyse?
Peki Demirtaş´ın deyimiyle ?ülkede dehşet boyutlara ulaşan hukuksuzluklara karşı´ Gül daha açık bir tutum sergileyecek mi? Bu sorunun peşine düştüm. Ama işi sadece ?yeni parti kuracaklar mı?´ boyutuyla değil daha farklı yönleriyle de araştırdım. Kaynağım Türkiye´nin yakından tanıdığı, AKP´de de bir dönem önemli görevler üstlenmiş bir siyasetçi. Hem şu anki AKP yönetimini geçmişten beri tanıyor önemli kısmıyla hâlâ irtibatı var, hem Gül kanadını iyi tanıyor/konuşuyor/haber alıyor.