Tarih: 05.01.2018 16:32

Gül-Arınç ikilisi neyi amaçlıyor?

Facebook Twitter Linked-in

Gezi kalkışması günlerinde, Afrika´da resmî ziyaretlerini sürdüren dönemin Başbakanı Erdoğan´ı takip ediyorduk. O sıralarda dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, dönemin Cumhurbaşkanı Gül ile görüşmüştü. Ardından üçüncü köprü ve üçüncü havalimanına karşı çıkan Gezi´cilerle görüşen Arınç´ın canlı yayında özür dilediğini, dönemin Cumhurbaşkanı Gül´ün de "mesaj alındı" diyerek göz kırptığını haber almıştık.
Bu, çetin bir mücadele sırasında Erdoğan´ın ilk kez yalnız bırakılışı değildi, son da olmayacaktı.
17-25 Aralık operasyonu sırasında da FETÖ´nün çamurlu elleri önce devlete sonra da Erdoğan´ın oğlu üzerinden kendisine uzanmıştı.
Montajlanmış ses kayıtları internet üzerinden yayılıyor, CHP lideri Kılıçdaroğlu tarafından Meclis´te dinletiliyordu.
Dahası, MİT TIR´ları üzerinden uluslararası alana yayılacak devlete kumpas operasyonu da gerçekleştirilmişti.
Devlete yerleşen FETÖ´cüler, Türkiye Cumhuriyeti´ne topyekûn savaş açmıştı.
30 Mart seçimlerine bir hafta kala, hâlen Türkiye Cumhuriyeti´ni temsil eden Cumhurbaşkanı Gül´e sızan ses kayıtları soruldu. Gül ne demişti: "Beni dinledilermi bilmiyorum ama dinleseler de mesele değil. Benim korkacak bir şeyim yok." Evet, devlet delik deşik edilmişken, ´dinleseler de mesele değil´ demiş ve ´dava arkadaşları´nı işaret ederek, "korkacak şeyleri olan düşünsün" imasını yapmıştı.

***

Tüm saldırılar bir bir atlatıldı. En sonunda, 15 Temmuz darbe girişimi gerçekleşti. Gül, Erdoğan´ın hayatta olduğunun ve mücadele edeceğinin anlaşıldığı, daha önemlisi halkın sokakları doldurup şehit olarak direnmeye başladığı o tarihi telefon konuşmasından yarım saat sonra canlı yayına bağlanabildi. Kendisine Erdoğan´ın konuşması hatırlatılmasına rağmen, Erdoğan´ın adını anmadı; "Milletimiz saflarını sık tutsun" minvalinde sözler söylemekle yetindi. Darbeden önce FETÖ´cüler için ´cübbesini giyerek savunmak istediğini´ söyleyip onlara kol kanat geren Arınç ise darbe tehdidi atlatıldıktan çok sonra yüzünü gösterip, "Bana hain demeyin, ahmak deyin" diyebildi.
O günden bu yana Başkanlık referandumunda ´Hayır´ı savunarak, Erdoğan´ı yalnız bırakan, darbeden sonraki millî birlik nişânesi olan Yenikapı mitingine ve Ak Parti´nin kuruluş kutlamasına davet edilmesine rağmen katılmayan Gül, belli konularda da itinayla sustu.
Örneğin ABD´nin YPG´ye yardımları, Türkiye´ye ABD ve bazı AB ülkeleri tarafından uygulanan silah ambargosu, onlarca şehit verdiğimiz Fırat Kalkanı harekâtı, Katar´a uygulanan ambargo ve Türkiye´nin direnişi, Almanya ve Gül´ün Kraliyet Nişanı´nı aldığı Hollanda´nın Dışişleri Bakanı ve Aile Bakanı´nın uçaklarını döndürüp yollarını kesmesi, bunu protesto eden vatandaşlarımıza köpeklerle polisin saldırması, Türkiye´nin Arakanlılara insanî yardımı ve Erdoğan´ın tüm dünyada ses getiren Kudüs mücadelesi hakkında hep sessiz kaldı. ABD´de millî bankamızın eski yöneticisi hakkında verilen hüküm hakkında da şu ana dek tek kelime etmiş değil.

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne dek ne Gül´ün ne de Arınç´ın kendisine köstek olduğu veya sustuğu konularda yorum yapmıştı. Ancak FETÖ´cülerin, CHP ve HDP´nin yüksek sesle karşı çıktığı KHK hakkındaki muhalefetleri, bardağı taşıran son damla oldu. Çünkü Erdoğan biliyor ki FETÖ ile mücadele kendi mücadelesi değildir; milletinin ve devletinin bekâ mücadelesidir.
Bu yüzden şimdiye dek nefsine ağır gelse de yutkunduklarını ilk kez dile döktü ve "Yazıklar olsun" dedi.
Eski yol arkadaşının, kendisini, HDP´li vekil Garo Paylan´ın "Bu girdaptan çıkarmayı vaat eden herkesle çalışmalıyız;
Abdullah Gül´e de ihtiyaç var" diyerek sahip çıktığı birisi haline getirmesine isyan etti. CHP, HDP ve İyi Parti bir yana FETÖ´nün kendisini alkışlamasına karşı sesini yükseltti.
"Erdoğan´ın alternatifi benim" hırsı, bazılarının başını öylesine döndürdü ki kimisi hâlen makâmındayken, kimisi makâmından gönderilmesine rağmen, kimisi emekli olduğunu açıklamasına rağmen Erdoğan´ın düşürüleceği hayaliyle koltuk rüyaları görmeye devam ediyor. Gezi kalkışmasından beri belli çevrelerin ellerini ovuşturarak beklediği, "Erdoğan´ın ´son kullanma tarihi´ geçti" diyerek çevrelerini tahkim ettikleri bu parolayı Cumhurbaşkanı ilk kez deşifre etti.
Ateşinde ısınmadığımız ama dumanından gözümüzü kör eden bu ´davaarkadaşları´, bundan sonra ne yönde hareket edeceklerini milletin ne kadar umursadığını fark etmişlerdir umarım.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —