Güdülebilir talep ve histerik kıvranmalar

Gökhan Özcan- 12.03.2018

Güdülebilir talep ve histerik kıvranmalar

Dünya dev bir alışveriş merkezine döndü. Birkaç tuşa dokunarak, bir iki şifre girerek, istediğiniz ürünü sanal sepetlerde biriktirerek, ürünlerin özelliklerine bakarak ve saatler boyu ürünler arası karşılaştırmalar yaparak dünyanın her yerinden, her markasından, her mağazasından alışveriş yapabilir, istediğiniz neredeyse ulaşabilir, seçtiğiniz her şeyi evinizin kapısına kadar getirtebilirsiniz.

 

Evden eve dolaşan rengarenk periyodik ürün kataloglarını takip edebilir, o kataloglardan temizlik malzemesinden kozmetiğe, saklama kabından imitasyon takıya kadar sayısız sayıda tercih yapabilir, yaptığınız alışveriş kadar puan, ödül, promosyon ve sair avantalar kazanabilirsiniz. Sabah erkenden kalkarak, her köşede bulunan ve ihtiyaçlarınızı ucuza getirmekle meşhur marketten haftanın ürünlerini kapışabilir, bulamayınca deli divane olup market market dolaşabilirsiniz. Bütün bunları ve buna benzer başka alışveriş hallerini büyütüp büyütüp yaşama biçiminiz haline getirebilirsiniz. Bütün bu alışveriş sarhoşluğunu hayatınızın yegâne rengi ve heyecanıymış gibi görebilir, kabul edebilirsiniz. Bir yeni üründen daha yeni bir ürüne... Son model bir teknolojiden, daha son model bir teknolojiye... Daha hiç kimsede olmayan ıvır zıvırdan, daha hiç kimsenin haberdar dahi olmadığı ıvır zıvıra... Bu sihirli mutluluk çarkının tek bir sırrı var; kesintisiz olması, hiç durmadan devam etmesi... Bu döngü bir yerde bir şekilde kesintiye uğrarsa o zaman durum vahim; 7/24 alışverişe ayarlı, her daim aç bünyelerde ciddi felaketlere yol açabilir bu hesapta olmayan kırılma... Olayın metafizik boyutları var, şaka değil! Satın almak, sahip olmak güdü(m)leriyle başladı bu iş ama kalmadı orada. Bugün artık alışverişin sürekliliği esas... Hiç durmamacasına... Bir süre alışverişsiz kalınsa başlayan dayanılmaz histeri nöbetleri, iç kasılmalar, derin kıvranmalar... İnsanoğlunun modern çağda icat ettiği en etkili uyuşturucu türü bu belki de! Diğer uyuşturucular vücudu telef ederken, bu vücuda hiç dokunmuyor, sonu gelmez bir tatminsizlikle insanı içinden tüketiyor, çürütüyor.

?Neye ihtiyacın var?? dedi cebinden kredi kartını çıkaran. ?Bilmem, kataloğa bir bakayım? dedi sevindirik olan.

Alvin Toffler bundan yarım asır evvel geleceğe bakarak şöyle karamsar bir tespit yapıyor: ?Gelecekte insanlar, seçenek yokluğundan değil, felç edici bir seçenek fazlalığından mustarip olabilirler. Süper-endüstriyel toplumlara özgü böyle bir açmazın, yani seçenek bolluğunun, kurbanlarına dönüşebilirler.? Toffler´in o tespitinde altını çizdiği açmaz bugün bizim gerçeğimiz... Kendimizi içinde her şeyin bulunduğu herhangi bir devasa mağazada bütün bu çeşitliliğin altında ezilirken düşünelim... Her şeyi birden istemek aslında neyi istediğini bilememekten çok farklı bir şey değil! İmkân sandığımız şeyin bizim için esaslı bir tıkanmaya dönüşmesi gerçek bir dram! Ya da mesela sınırsız sayıda çeşitle donatılmış bir açık büfe kuyruğunda beklediğimizi varsayalım... Dünyadaki en obez insanlardan biri olsak bile, asla istediğimiz kadarını yiyemeyeceğiz. Midemiz patlayacak hale gelse bile doyma hissini hiç yaşayamayacağız. Çünkü bütün bu bolluğu bize tatmin duygumuzu elimizden alarak verdiler.

?Canım bir şey istiyor ama ne olduğunu bilmiyorum? dedi krizde olan. ?Muhtemelen henüz piyasaya çıkmamış bir şeydir? dedi lafı gediğine koyan.

Asırlardır hayatının içinde olan şeylerden birkaç saniyede vazgeçebilen ve daha önce hiç görmediği herhangi bir şeyi, aynı bir kaç saniye içinde hayati ihtiyaçlar listesine yazabilen ve o olmadan artık yaşayamayacağına inanabilen insanlarız artık biz. Bu bilinç kaybı; bize bir şeyler pazarlayanları küçük ve sığ dünyalarımızın hakimi kılarken, bizi de her türlü zihinsel, düşünsel, duygusal operasyona alabildiğine açık hale getiriyor.

İhtiyacını, muhtaçlığından hiç ayrı düşmeden karşılayabilen insanlar da var.

?Yiyip yiyip de bir türlü doymayanın? dedi meczup, ?hamdetmek nereden aklına gelsin!?