GERÇEKÇİ BİR GELECEK UFKU

GERÇEKÇİ BİR GELECEK UFKU

Geçmişlerinin olağanüstü kahramanlıklar, olağanüstü iyiliklerle dolu olduğuna inanan islam dünyası toplumları, bu yanlış/abartılı inaçları sebebiyle, geçmişleriyle hesaplaşmayı hiç düşünmüyorlar. Bu tür bir hesaplaşma yapamayan, yapmak istemeyen toplumlar-kültürler, bu tercihleriyle belirsiz bir varoluş tarzını seçmiş oluyor. Kendi kendilerini belirsiz bir varoluş tarzına hapseden İslam toplumları, varoluşlarını sürdürebilmek için tarihi ve dini millileştiriyor. Günümüzde Türkiye’de yoğun olarak yaşandığı üzere tarihi, özellikle de Osmanlı tarihini ve aziz İslam'ı millileştiriyor, Türkleştiriyor, devlet ideolojisi temelinde konumlandırıyor. Bu durum, Osmanlı İmparatorluğu sıırları içerisinde yaşayan farklı etnik ve dini unsurların bütünüyle tarih dışı sayılmaları sonucunu doğuruyor. İslam dünyası toplularında bunlar yaşanırken, Batı dünyasında da, tarih, ideolojik/politik amaçlarla, kolonyalist irade-güç tarafından açıkça araçsallaştırılıyor.

Günümüzde İslam dünyasında her ulus-devlet, ötekileştirici bir dil/söylem/siyaset aracılığıyla, "beka" retoriğini gündemde tutmaya çalışıyor. Her ülkede, bilinç kırımı ve kıyımı pahasına “beka” retoriği hamaset yoluyla halkların dikkatine sunuluyor. Ulus-devlet'lerin "beka”sı için, İslam, biinç vetecrübe alanının dışına çıkarılarak, duygusal alana, folklor alanına hapsediliyor, tarih de, islam da, propoganda malzemeleri olarak araçsallaştrılıyor.  Her ulus-devlet’te, politik yönetimler kutuplaştırıcı politik karşıtlıklarla ayakta kalmaya çalıştığı için, bu karşıtlıklar her zaman adalet sınırlarının ötesine geçebiliyor. Bu konularda kişisel güdüler belirleyici olabiliyor.

İslam dünyası toplumlarında, günümüzde, politik kadrolar, iktidarlar, iktidarlarını sorunsuz sürdürebilmek için, çoğu kez, pragmatik putperestliklere başvurabiliyor. Pragmatik putperestlikler, her ülkede, bugün gündelik/sıradan gerçekliğin somut bir parçası haline geldiği halde, politik iktidarlar, diktatörlükler, islamı araçsalaştırmaya devam ettikleri için, bu iktidarlar, diktatörlükler, istismarcı hareketler/yapılar olarak tanımlanmaları gerekirken, malesef, "siyasal islamcı" yapılar/hareketler olarak yaftalanıyor, etiketleniyor . İslam dünyası toplumlarında yaşanagelen bir gerçekliğin bu ölçüde hayasızca çarpıtılması, büyük bir zulümdür.

İslam dünyası toplumlarında, bağımsız -eleştirel düşünce adamları, bağımsız-eleştirel düşünce akımları/okulları/ hareketleri oluşmadığı için, İslamın araçsallaştırılması, sınırsız bir biçimde istismar edilmesi gibi çok hayati konular, kamusal bilince, kamusal gündeme yansıtılamıyor. Ahlaki özgürlüklerini kaybeden Müslüman aydınlar/düşünürler, asıl konuşmaları/tartışmaları gereken konuları tartışmaktan imtina ediyor. Ahlaki özgürlük kaybının, ahlaki bir felçle, ahlaki bir kötürümlükle sonuçlandığını kimse farketmiyor.

Hangi toplumda olursa olsun, milliyetçi-sağ popülizmlerin dili-söylemi, niteliksel inşa'ya, tefekküre, niteliksel dönüşüme geçit vermiyor. Tüm farklılılkları ortadan kaldıran koronavirüs küresel krizinin mutlak iktidarı sırasında bile, bütün toplumlar piyasa ekonomisi yaklaşımına mı, yoksa,  sosyal devlet yaklaşımına mı öncelik vermeleri gerektiğine bir türlü karar veremiyor.

Salgınların neden olduğu  çok yönlü yıkımlar ve ölümler, hiç bir eleştirel tefekküre yol açmadığı için, bütün bu yaşananlar ancak, bir istatistik konusu olarak değerlendirmeye alınabiliyor.

Bütün bir insanlığa karşı, küstahça bir sorumsuzluk sergileyen modern dünya düzeni ağır krizlerle karşılaştığında insanlıktan sorumluluk bekliyor. Hayal bile edemediğimiz, hangi düzlemde ele alabileceğimizi, hangi yaklaşım temelinde açıklayabileceğimizi bilemediğimiz küresel krizler, salgınlar, doğa olayları sırasında bilimin-bilimciliğin otoritesi bir kez daha tahkim edilir mutlaklaştırılırken; din'in, özellikle de aziz islamın otoritesi, bir kez daha, maalesef uluorta tahfif edilebiliyor, takbih edilebiliyor. İslam dünyası ülkelerinde hamaset popülizm temelinde      şekillenen bir kültür, hangi alanda olursa olsun, küresel bir kriz karşısında, tarihsel bir sorumluluk alamıyor, tarihsel yorumlar, çözümlemeler, açıklamalar yapamıyor.