Tarih: 02.04.2021 15:04

Gençlik ve Deizm

Facebook Twitter Linked-in

Yazarımız Yusuf Yavuzyılmaz'ın, Vuslat Dergisi Mart 2021 tarihli sayısında yayınlanan yazısı...

Özellikle gençlerin deizme yöneldiği şeklindeki iddia, dikkatleri deizm üzerine yoğunlaştırdı. Bu konuda kapsamlı bir araştırma olmamasına karşın, yapılan sınırlı araştırmalar, özellikle üniversite ve lise gençliğinde kendini deist olarak tanımlayanların sayısında bir artışın olduğunu gösteriyor.

Kuşku yok ki, “Gençlerin neden deizme yöneldiği” sorusu üzerinde durulması gereken önemli bir sorudur. Daha açıkçası son din olan İslâm’da neyi eksik buldukları sorusu da önemli. Burada önümüze bir sorun alanı çıkıyor. Gençlerimize verdiğimiz din anlayışı neden onları tatmin etmiyor? İslâm tam ve mükemmel olduğuna göre eksik nerededir?

Bu soruların ışığı altında değerlendirdiğimiz zaman şunu açıkça görebiliriz: Deizme yönelen gençlerin, dînî anlatımdan tatmin olmadıkları, ya da kendi sorunlarına cevap bulamadıkları anlaşılıyor. O zaman dini anlama, yaşama ve örnek olma konusunda bir sorunumuzun olduğu ortaya çıkıyor.

 Kuşku yok ki, insan fıtratı iyiliğe, güzelliğe, doğruluğa elverişli olarak yaratılmıştır. O hâlde gençlerin “Niçin deizme kaydığı?” sorusundan önce, “Niçin dini anlatma biçimimiz onları tatmin etmiyor?” sorusunu sormak gerekir.

“Gençler niçin deizme kayıyor? Ya da dinde bulamadıkları neyi deizmde buluyorlar?” sorusunu doğru bir noktadan analiz etmek gerekiyor. Bu da deizmi tercih eden gençler üzerinde iyi bir saha araştırmasını gerektiriyor. Türkiye’de bu konuda bir eksikliğin olduğu görülüyor.

Diğer yandan Modernleşme (Batılılaşma/Çağdaşlaşma) şeklinde dile getirilen değişim modelinin dînî anlayışının deizm olduğunu da hatırlatmak gerekir. Yani modernleşme projesi deizme dayanır. Açıkçası Modernleşme projesinin başarılı olabilmesi için, hayata müdâhil olmayan bir din anlayışına ihtiyaç vardır.

Deizm, kilisenin baskısına karşı bir özgürlük arayışı olarak ortaya çıkmıştır. “Deizm, insan aklını ve tecrübesini değersizleştiren, kendinden başka dinlere hoşgörülü davranmayan ve kendi içindeki farklılıklara dahi tahammül edemeyerek dini parçalayıcı/ ayrıştırıcı bir mekanizmaya dönüştüren Hristiyanlığa karşı bir protesto hareketi olarak ortaya çıkan teolojik/ felsefî harekettir.”[1] Kilisenin bilim, düşünce ve felsefe üzerine yaptığı engellemeyi önlemek için aydınlanma filozofları, kiliseyi devreden çıkarmak için deizm düşüncesini devreye soktular. Bu anlayışın tezi şu: “Tanrı, yaratılışı tamamlamış ve varlığın işleyişine karışmamaktadır. Bu durumda kilise işlevsiz kalmıştır. Bundan dolayı aşağı yukarı bütün aydınlanma düşünürleri laik ve deisttir.”

Bu noktadaki en önemli sorun Hristiyanlığın baskıcı ve ötekileştirici anlayışına karşı tepki olarak ortaya çıkan deizmin İslâm dünyasındaki yayılışını nasıl yorumlanması gerektiğidir. Buradaki en önemli neden Batının Hristiyanlık tecrübesinin tüm dînî inançlara karşı genelleştirilmesidir. Batı Modernleşmesinin temelinde yer alan deizm, Batı dışı Modernleşme çabalarının da temel özelliği olmuştur. Dolayısıyla Batı dışı toplumların Modernleşmeci aydınları Batı tecrübesini iki din arasındaki farkı göz önüne almadan kendi toplumlarına uygulamaya çalışmışlardır.

Türk Modernleşmesinin temel aldığı laiklik kavramı, deist düşünce olmadan yürütülemez. Daha açıkçası laiklik ve deizm arasında kaçınılmaz bir bağlantı vardır. Laikliğin sağlıklı bir şekilde uygulanması için hayata karışmayan bir din anlayışına ihtiyaç vardır. Öte yandan Batı dışı Modernleşme çabaları (laik hukuk, laik eğitim, laik ekonomi) ancak hayata karışmayan bir Tanrı inancıyla mümkündür. Çünkü fıkhın egemen olduğu bir hayatta deizme yer yoktur. Ya da deizmin egemen olduğu bir sistemde din fıkıhsız bir ahlâkî sistem olarak görülmelidir. Ülkemizde devam eden ahlâk-din tartışmalarının da (Ahlâklı olmak için dine ihtiyaç olmadığı tezi) bir yönü buraya dayanmaktadır.  Çünkü deizm size, Tanrı’nın ilk yaratılışın dışında evrene müdâhele etmediği, evreni ve hayatı aklın kanunlarına göre düzenleme imkânı verir. Bunu sağlamak için fıkıhsız bir din anlayışına ihtiyaç vardır. Deizm Tanrı’yı kabul etmesine karşın, peygamberliği, kutsal kitapları ve âhireti kabul etmez. Bu anlamda deizm bir devlet projesidir.

Sonuç olarak şunu söylemek gerekir ki, Türkiye’de deizm bir Cumhuriyet Modernleşmesi projesidir. Çünkü modern, laik bir sistem kurabilmek için hayata karışmayan deist bir Tanrı ve din anlayışına ihtiyaç vardır.

 Türkiye’de deizmin özellikle gençler arasında yaygınlaşmasının sebeplerini şöyle sıralayabiliriz:

1-Modernleşme politikaları.

2-Dinin hayat ile olan bağlantısını koparan anlayışlar.

3- Dini temsil eden kişilerin tutarsız davranışları.

4- Gençlerin sorunlarına ve sorularına karşı ilgisizlik.

 5-Dinin araçsallaştırılması ve istismar.

6- Ailevî nedenler.

7- Din eğitimi sırasında yaşanan olumsuz olaylar ve şiddet.

8- Deizme ve ya ateizme eğilimli arkadaş çevresi.

9- Farklı cinsel tercihler yapan örgütlerin (LGBT) çalışmaları.

10- Boşanmış ve parçalanmış aileler.

11- İslâm dini ile bu dini temsil eden İslâm dünyasının durumu arasındaki çelişkiler.

12- İslâm dünyasındaki insan hakları ihlâlleri, mezhep savaşları, etnik çatışmalar, ekonomik dengesizlikler, yoksulluğun getirdiği travmalar.

13- Yalnızlık duygusu ve gelecekten umutsuzluk.

14- Tefekkür ve ibadete yer bırakmayan kent ve metropol yaşamı.

15- Dünyada devam eden sorunlara Müslümanların ve dinlerin çözüm üretememesi.

16-Dünya ve ülkemiz ölçeğinde kötülüklerin temelinde dinin gösterilmesine dönük propagandalar.

17- Dinlerin özünün ahlâk olduğu söylemi ile ibadetlerin önemsizleştirilmesi yaklaşımı.

18- İbadetlerde form (fıkıh/kural/biçim) ve içerik (ahlâk/irfân/içerik) dengesinin bozulması.

Gençlerin deizme kaymasındaki en önemli etken, dini kendi menfaatleri için araçsallaştıran kesimlerin varlığıdır. Özellikle 15 Temmuz’da Darbe Girişimi’ne kalkışan FETÖ’nün dini araçsallaştırma faaliyetleri, dînî anlayış üzerinde büyük sarsıntı yaratmıştır. Bu darbe girişimi sadece dînî yapılara olan güveni sarsmamış, bizzat dinin kendisi üzerinde kuşkuların doğmasına sebep olmuştur.

En iyi tebliğ, sözle değil, davranışla yapılır. Psikolojik bire gerçekliktir; insanlar ne söylediğinize değil, ne yaptığınıza bakarlar. Ne yazık ki, çok sayıda cemaat ve kuruluş, geçlere iyi bir örneklik yapamadılar. Dini temsil konumunda olanların, başka hesapların içinde olduğu algısı, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra yaygınlaşmıştır.

Dolayısıyla gençleri suçlamadan önce, onlara nasıl bir dînî anlayış sunduğumuzu gözden geçirmemiz gerekir. Dini kendi menfaatleri için araçsallaştıran kesimlerin varlığı ve yaygınlığı, dini temsil konumunda olanların yaptıkları hatalar, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin yarattığı travma, dini yaşama iddiasında olan bazı kişilerin tutarsız davranışları gibi faktörler insanları dinden soğutma konusunda etkilidir.

1-Şaban Ali Düzgün, Deizm: Doktrin ve Öncü İsimler, Yetkin Düşünce Dergisi, sayı: 5, s: 97.

Kaynak:Vuslat Dergisi




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —