Tarih: 18.12.2018 20:00

Gençlik Nereye?

Facebook Twitter Linked-in

İnsanın yeryüzünde ki yaşam serüveni bütün dinlerde, Allah´a nasıl kul olması gerektiği ve bu imtihanı nasıl kazanacağı ile ilgilidir. İmtihan bir dönemlik, saatlik değil  bir ömür boyudur. Her sınavın ağır ve zor soruları vardır. İşte insanın ömrünün en ağır ve zor sınavı gençlik dönemidir denilebilir. Çünkü gençlik çağı, buluğa erme, kişinin kendini anlama, anlamlandırma, iyi ve kötü mücadelesinde nerede duracağını belirleme kararlarının başladığı dönemdir. Aynı zamanda bedensel, ruhsal, sosyal gelişmesinin ve kişiliğinin oluşmasın da hassas/kırılgan bir dönemdir.

Gençlik çağı, bir yandan bunalımlar, çatışmalar, kaygılar, yanılgılar, çelişkiler ve kararsızlıklarla, gencin gerek kendisiyle ve gerekse çevresiyle çatışma, yıkıcılık dönemi iken, diğer yandan, tatlı hayallerin, tutkuların ve idealizmin filizlendiği, kendini ispat ve kimliğini bulma çabalarının yoğunlaştığı bir dönemdir. Bu yüzden, toplumun içinde bulunduğu buhranlardan en fazla etkilenen kesim de yine gençlik kesimidir. Tam da bu çalkantılı dönemde kurulu olan düzene isyanın başladığı, geleneğin sorgulandığı, yıkıcılık ve reddetmeyle  beraber toplumsal olanın yeniden inşa edildiği bir süreç başlar; sorgulama, akabinde gelişme, ilerlemeyi sağladığı gibi yanlışın ortaya çıkmasına doğrunun belirlemesine de katkıda bulunur. Bu çatışma ve gelgitler arasında genç, heyecanıyla, dinamizmiyle, hareketliliğiyle, doğru ve yanlışlarıyla aslında farkında olarak veya olmayarak geleceğin şekillenmesinde katkıda bulunmuş olur.

İşte tam da bu nedenlerden dolayı iktidarlar, siyasi ve sosyal hareketler gençlik üzerine tasarrufta bulunma, gençliği yönetme ve yönlendirme arzusu taşır. Buhran ve kargaşa dönemlerinde gençliği kuşatma arzusu daha da güçlenir. Bu nedenle tarihimizin son yüzyıllık dönemi nesil, kültür ve medeniyetin nasıl olması gerektiği ve nasıl inşa edileceği üzerinde tartışılmış. Ve herkes kendince bir nesil tasavvuru, hayali yapmıştır. Mehmet Akif´in ?Asım´ın Nesli? Sezai Karakoç´un ?Diriliş Nesli? hatta Fethullahçıların ?Altın Nesil? hayalini bu bağlamda okumak gerekir. Çünkü nesle hükmeden, geleceğe hükmeder ya da inşa eder. Temel sorun hükmetmek ya da inşa etmektir. Hükmetmek yozlaştırır, güdükleştirir, kısırlaştırır, mankurtlaştırır. İnşa etmek ise, var eder.

GENAR araştırma tarafında 8000 genç üzerine yapılan ?Türkiye´nin Gençleri? araştırmasını bu bağlamda değerlendirmek gereklidir. Belki bir anket üzerinde her şey etraflı değerlendirilmez ama olguyu anlama ve anlamlandırmak için önemli bir bilimsel veridir.  

Çalışmada gençlik üzerine yapılanlar araştırmada Türk gençliğinin genel profili, değer yargıları, eğitim ve iş hayatına bakışı, kültür-sanat faaliyetlerine katılımı, Sivil toplum kuruluşlarına üyelik, STK´lardan beklentileri, bilgi edinme kaynakları, politik tutum belirlemelerine etki eden faktörlerin neler olduğu, boş zamanlarını nasıl değerlendirdiği, kendilerini nasıl tanımladıkları, ülkeleriyle ilişkileri ve ülkelerine ilişkin yargıları, bu yargıları belirleyen faktörlerin neler olduğu bilimsel verilerle ortaya konulmaktadır.  

Öte yandan gençlerin Türkiye´nin mevcut durumu ve geleceği ile ilgili düşünceleri, ülkenin geleceğinde kendilerini nerede gördükleri, beklentileri ve taleplerinin neler olduğu da bu araştırmanın ulaşmak istediği önemli sonuç olarak belirtilmiştir.

Şunu belirtmek gerekiyor ki gençliği içinde bulunduğu durum;  dünyanın, ülkenin, toplumun, ailenin, teknoloji, kültür ve sosyal yaşamın dışında değerlendirilemez. Yani ?gençlik´ salt kendinden bağımsız, biyolojik ve sosyal- psikolojik bir dönem değildir. Tüm kültürel ortamın da şekil verdiği ve etkilediği bir durumdur.  Bu nedenle bu anketteki verilerin toplumsal durumumuza da ayna tuttuğu denilebilir.

Türkiye´de 2017 itibarıyla 15-24 yaş grubunda yaklaşık 13 milyon kişi bulunuyor. Türkiye İstatistik Kurumu´nun (TÜİK) "İstatistiklerle Gençlik 2017" araştırmasına göre, geçen yıl itibarıyla Türkiye nüfusunun yüzde 16,1´ini 15-24 yaş grubundaki genç nüfusun oluşturduğu açıklanmıştır.

Ankette gençlerin %87,6´sının ailesiyle yaşadığı ve bu ailelerin aylık toplam gelirini incelediğimizde yaklaşık olarak %89,1´inin 4001? 4500 TL gelir düzeyinin altında olduğu görülmektedir. Bu bize şunu gösteriyor ki aile merkezli güçlü bir toplumsal yapımızın tüm olumsuzluklara rağmen devam ettiği ve gençlerin yoksul aile ortamında yaşadığı anlaşılmaktadır. Bu yoksulluk ve yoksunluk durumu gençlerin gelecek vizyonunu etkilemektedir.

/resimler/2018-12/18/2007293188123.jpg

 

Yapılan araştırma anketinde gençlerin yüzde 31,2´si milliyetçi, yüzde 29,6´sı Atatürkçü, yüzde 16,8´i muhafazakar, yüzde 12,6´sı dindar, yüzde 11´i ise demokrat olduğunu belirtmiştir. Bu oranın içinde yüzde 6,5´i İslamcı, yüzde 6,3´ü laik olarak kendini tanımlamıştır. Bu verilerde gençlerin siyasi, sosyal ve kültürel olarak nerede durdukları ve nasıl bir kimliğe sahip olduklarını görebiliriz. İki yüzyıldır bu toprakları milliyetçilik, ulusçuluk ideolojisiyle dönüştüren batılı zihnin modern seküler, laik bir toplum ve nesil oluşturma açısında başarıyı yakaladıklarını söyleyebiliriz. Gençlik ve toplum nazarında İslam´ın ve İslamcılığın artık pek bir şey ifade etmediği görülmüştür. Sadece kültürel ve geleneksel bir Müslümanlığın ve kimliğin bir çeşitlilik olarak var olduğu söylenebilir. Bu bağlamda Müslüman davetçinin üzerindeki yükümlülüğün arttığını ve beklemeden sabırla davet çalışmasını sürdürmesi gerektiği sonucu çıkmaktadır. Davetçi, gençliğin dilini de yakalamak ve kendisini yenilemekle sorumludur.  

Gençlerin  yüzde 56.3 kendini oldukça dindar görüyor. Kendini dindar gören gençlerin içinde bir dine inandığını ibadetlerin tümünü yerine getirmeye çalıştığını ifade eden gençlerin oranı %15.2, oldukça dindarım diyenlerin oranı %4.4, hiç dindar ve dindar değilim diyenlerin oranı %9.9.

Nitel Araştırma sonuçlarına göre Dini Açıdan Gençlik: Katılımcıların, gençlerin dini yaşamına yönelik düşünceleri ise, dinden uzaklaşmaya başlamış; kafası karışık, doğru bilgilere ulaşamayan, bilinçsiz şeklinde çoğunluk göstermekteyken, kimi katılımcılar da günümüzdeki gençliğin dini yaşamını daha özgür ve laik bularak olumlu değerlendirmelerde bulunmuşlardır

15 ? 30 yaş grubunda gençlerin %94,4´ü herhangi bir STK´ya üye olmadığını, %5,6´sı ise üye olduğunu belirtmiştir. Bunların %2,5´i ise aslında STK olmayan kurumlardır. Yani sorumluluk yüklenen, toplumsal iyiliğe katkıda bulunan genç oranı %3´tür. Davet ve tebliğ çalışması yapan STK´ların gençliği kuşatacak proje ve planlarla üzerine düşen sorumluluğu yeniden yenileyerek sürdürmelidir. Çağın dilini ve üslubunu yakalamalıdır. Müslüman kimlik ve neslin inşası uzun süreli ve sabırlı çalışmalarla olur. Önemli olan sürdürülebilirliği sağlamaktır.  

Nitel Araştırma sonuçlarına göre çalışmaları beğenilen başlıca STK´lar sırası ile Kızılay, Lösev, Tema ve Tügva olarak belirtilmiştir. Bu verileri değerlendirdiğimizde gençliği kuşatan İslami STK´ların çalışmaların oranının %1 veya 1,5 olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca gençlerin seküler derneklere kaydığı ve dini STK´ların rağbet görmediği, gençliğe yön ve ufuk kazandırmada eksiklerinin oluğu görülmektedir.

Gençlerin STK´lardan temel olarak beklentileri, gençlere sahip çıkmaları, topluma hizmet etmeleri, ailelere ve gençlere maddi ve manevi destekte bulunmaları ve aktif olmalarını istemektedirler.  Gençlerin üye oldukları STK´larda üstlendiği başlıca görevler ise; ağaç dikim, kan bağışı adına kan toplama, lise yönetim koordinatörlüğü şeklinde sıralanmıştır. Gençlerin üstlendiği görev ve sorumlulukları değerlendirdiğimizde; gençleri daha çok yardım odaklı çalışmalarda bulunduğu bu yardım çalışmalarında sınırlı olduğu görülmektedir. Düşünce, üretim, proje derinlikli çalışmalarda bulunmadığı görülmüştür. Derinlikten yoksun, düşünce üretmeyen bir nesil ve gençlik acaba insanlığın krizde olduğu ve yeni bir dünyanın inşa edilmesi gerektiği bu zamanlarda gençlik nerede durmaktadır?

/resimler/2018-12/18/2007464750828.jpg

Gençlerin günlük hayatta ilgili duydukları konular arasında ilk sıralarda; ekonomi, bilgi ve iletişim teknolojileri ile ilgili gelişmeler ve spor haberleri yer almaktadır.

Hayatta mutlu olmak için en önemli faktörler: Para %26.7, güç %15.8, statü 6,2 saygınlık %21,1aşk %4,7 aile-çocuk %23,1´dir. Mutluluğu ve huzuru güç odaklı, arzu merkezli, ekonomik çıkar üzerine kurulu bir nesil şimdi ve geleceği kuşatmış durumdadır. Tam da kapitalist sömürünün iştahını kabartan bir olgu ile karşı karşıyayız. Tüketen, asalak ve narsist duyguların esir aldığı bir insan prototipi toplumumuza hâkim olmaya başladığını söyleyebiliriz.

Nitel araştırma sonuçlarına göre Psikolojik Açıdan Gençlik: gençliğin mevcut durum ve gelecek yaşamına yönelik ruhsal açıdan değerlendirmeleri genel olarak; umutsuz, amaçsız, psikolojik sorunları olan, baskı altında ve yarış içinde şeklindedir.

Kültürel Açıdan Gençlik: Katılımcıların kültürel açından gençliğe yönelik değerlendirmeleri ise, internetin etkisi altında, Batıya özenti, kültürel etkinliklere yeteri kadar takip edememe, geçmişe göre daha açık fikirli olsa da bunu açıklama konusunda yeteri kadar desteklenmeme şeklinde çoğunluk göstermektedir

Sosyal medyada kendinizi rahat ifade edebiliyor musunuz? % 83,3 Evet. Sosyal medya kullanımı sizi mutlu ediyor mu?% 87,6. Sosyal medya, internet ve TV´de geçirilen zaman: Sosyal Medya 3,03 saat, İnternet 3,20 Saat Televizyon 2,58 Saattir. Sosyal medya kullanma nedenleri arkadaşımla/çevremle iletişime geçmek için %76,3, fotoğraf, video vb. paylaşımlar için 37,7 ve yeni arkadaş edinmek için %30,5´tir. Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla birlikte toplumun ve bireyin sosyal ilişkileri ve iletişim tarzı değişmiştir. Birincil ilişkiler, samimi ve yüz yüze iletişim yerine daha ikincil, mekanik, resmi ve gerçeklik doğrusunun tartışıldığı ilişki tarzları oluşmuştur. Özellikle sosyal medya ile birlikte maskelenmiş, sanal bir ilişki tarzı meydana gelmiştir. Bu ilişki tarzının oluşturduğu gençlik ve insan tipi ise sahih olmayan, sahte, samimiyetsiz bir kimlik doğurmuştur. Samimi duyarlı evrensel değerlerle ümmetçiliği sentezleyen takva ve ihlası kuşanan bir gençliğin oluşması için örneklikler oluşturulmalıdır. Gençler saygı ve değeri gördüğünde doğru ve sahih olana kalplerini açacaklardır.

Modern gençlik kendisini siyasi yelpazenin solunda, geleneksel gençlik ise sağında tanımlamaktadır. Modern gençlik içerisinde en baskın siyasi görüşler; milliyetçi, Atatürkçü´dür. Geleneksel gençlik içerisinde en baskın siyasi görüşler; milliyetçi, muhafazakâr ve dindarlık. Geleneksel gençlik hükümet politikalarına karşı daha olumlu yaklaşmaktadır. Modern gençlik ise Avrupa Birliği konusuna daha olumlu bakmaktadır.

Gençlere göre Türkiye´nin en önemli ilk üç sorunu;  ekonomi, işsizlik ve terör´ dür. Gençlerin en önemli ilk üç sorunu;  iş sahası eksikliği, eğitimde yaşanan sorunlar, madde bağımlılığıdır. İşsizlik, eğitim, madde bağımlılığı temel sorun olarak belirtilmiştir. Gençlerin %31.3´ü sık sık sigara içtiğini, %4.9´u ise sık sık alkol kullandığını belirtmiştir. Gençlerin %4.1´i yalnızca bir kez, %1.2´si ara sıra, %1.1´i ise sık sık uyuşturucu kullandığını belirtmiştir. Madde bağımlılığı gençlerin sorunları arasında üçüncü sırada yer almaktadır. Madde bağımlılığı gençleri esir almış durumdadır. Bağımlılık gencin sorumluluk almasına ve kendini gerçekleştirmesine engel olduğu gibi aile bireyleri arasında sağlıklı bir iletişimin oluşmasına engeldir. Uyuşturulmuş ve uyuşuk bir zihin ve toplumsal yaşam biçimi sömürülmeye ve medeniyet kurmaya engeldir.

Özelde İstanbul geneli için 250 katılımcı ile gerçekleştirilen derinlemesine görüşmeler sonucunda elde edilen verileri genel olarak değerlendirdiğimizde, günümüz gençliğini dine ve siyasete mesafeli, milli değerleri yeteri kadar yaşatamayan, ekonomik ve psikolojik endişelere sahip bir nüfusu olarak tanımlamak mümkündür.

Gençlerin en temel problemi eğitim sistemindeki aksaklıklar, bitmeyen sınavlarla mücadele etmek zorunda kalmak, ailelerin beklentilerini karşılayamama, Eğitim, istihdam edinememe veya çalıştığının karşılığını maddi-manevi görememe şeklinde yaygınlık göstermektedir. Ayrıca şunu eklemek gerekir ki; eğitim hayatı ilkokuldan üniversiteye kadar yirmi yıl bir gencin ömrünü almaktadır. İlk çocukluk evresini eklediğimizde eğitim hayatı bittiğinde artık bir genç orta yaşlı olmaya yaklaşmış oluyor. Bu eğitim sistemi hem yapbozlarla hem de kuru, sıkıcı, ezberci ve hayattan kopuk bilgiler nedeniyle üreten, sorumluluk alan bir zihin oluşturmaktan ziyade, izleyen ve risk almayan bir zihin üretmektedir.

Ankette gençlerin kendilerini herhangi bir gruba ait görmediği, gelecek hakkında olumsuz, ruhsal açıdan değerlendirmeleri genel olarak; umutsuz, amaçsız, psikolojik sorunları olan, baskı altında ve yarış içinde şeklindedir. Ekonomik olarak dışa bağımlı olduğu kültürel olarak internetin etkisi altında, batı´ya özenti, kültürel etkinliklere yeteri kadar takip edememe, geçmişe göre daha açık fikirli olsa da bunu açıklama konusunda yeteri kadar desteklenmeme şeklinde çoğunluk göstermektedir.

Eğitim, işsizlik, madde bağımlılığı ve ankette ifade edilen diğer verileri göz önünde bulundurduğumuzda gençlik vurdumduymaz, benmerkezci, sanal, değer ve ahlaktan yoksunlaştırılmış durumdadır. Gençleri tuzaklanmış cezbedici seküler merkezli bir dünyadan ancak onlarla istişare ederek, değer vererek, derinlikli okumalarla vahiyle buluşturduğumuzda öze dönüş gerçekleşebilir.

O halde ihtiyarlık gelmeden gençliğin kıymeti bilinmelidir. Hiçbir gölgenin olmadığı kıyamet gününde arşın gölgesinde serinleyecek imanlı bir gençlik, gençken günahtan sakınmakla olur. Arzularına davet eden Züleyhalara ?ben Allah´tan korkarım? diyen ve İbrahim gibi putlara başkaldırarak tek başına ümmet olabilen bir gençliğe destek olunmalı, katkıda bulunmalı ve onlara değer verilmelidir. En büyük hazinemiz olan gençliğin yanında durmak STK´ların temel amacı olmalıdır. Peygamberane bir sabır, direniş, samimiyet cesaret ve riski omuzlayan gençler söz sahibi olursa, gelecek neslin oluşmasına katkıda bulunacaktır. Bu ağır imtihanı kuşananlar cenneti kazanacaktır.

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —