CHP´nin seçim kampanyasında attığı yenilikçi bir adım, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu´nun animasyon olarak yer aldığı ve tümüyle dijital dünyaya özgü terimlerin kullanıldığı bir videonun sosyal medyada paylaşılması oldu. Kılıçdaroğlu, bu videoda ?Snapchat´te efektler çoğalsın, curling hak ettiği ilgiyi görsün? diye konuşuyor.
Keza SP, Cumhurbaşkanlığı adayı Temel Karamollaoğlu´nun süpermen benzeri bir kimlikle karşımıza çıktığı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan´ın kullandığı üzerinde ?Türkiye´ yazılı bir aracı uçurumdan aşağı düşmekten son anda kurtardığı bir animasyon videoyu sosyal medyaya sürdü.
Hürriyet, dün bu adımları duyurduğu haberine ?Muhalefet gençlere onların diliyle seslendi? başlığını atmıştı.
Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim kampanyası çerçevesinde ramazanda gençleri Beştepe´de sahurda ağırlıyor, yine sahurda Ankara´da bir öğrenci yurdunu ziyaret ediyor, ayrıca teknoloji toplantılarında genç öğrencilerle bir araya gelerek onların sorularını yanıtlıyordu.
Adayların ve siyasi parti liderlerinin bütün bu çabaları, önümüzdeki pazar günü yapılacak seçimde gençlerin desteğine ne kadar önem verdiklerini gösteriyor.
*
Haksız da sayılmazlar. Bu seçimde ilk kez oy kullanacak 18-19 yaş aralığında 1 milyon 78 bin genç var. Ayrıca, 1 Kasım 2015 genel seçiminden sonra seçmen vasfını kazanıp ilk kez 16 Nisan 2017 anayasa referandumunda sandığa giden, bugün 19-21 yaş aralığında bulunan kesimin sayısı da 1 milyon 342 bin dolayında. Bu seçimde toplam seçmen sayısı 59 milyon 369 bin.
TÜİK verilerine baktığımızda, 2017 anayasa referandumunda 18-24 yaş arasındaki seçmen kitlesinin sayısı 8 milyon 553 bin dolayındaydı. Bu rakam, 16 Nisan´da sandığa giden toplam seçmenin yaklaşık yüzde 15.5´ine tekabül ediyordu. Bu, kuşkusuz büyüklük olarak hafife alınabilecek bir kesim değil.
İşte bu yaş grupları içindeki gençlerin pazar günü sandıkta nasıl oy kullanacakları, bu seçimin yanıtı en çok merak edilen soruları arasında.
*
Bu soruya yanıt ararken, 16 Nisan referandumundan sonra yapılan araştırmalar bize bir nebze fikir verebilir. Bu araştırmalar ?hayır´ grubu içindeki gençlerin oranının, ?evet´ grubundaki gençlerin oranından ?az bir farkla´ fazla olduğunu gösteriyordu.
Örneğin, İPSOS´un araştırmasına göre, ?hayır´ oyu kullanan seçmenlerin yüzde 20´si 18-24 yaş aralığındaydı. Buna karşılık ?evet´ oyu kullananların yüzde 16´sı ?18-24´ yaş aralığı içindeydi. Keza KONDA´nın araştırmasına göre, ?hayır´ cephesinde 18-32 yaşları arasındaki seçmenlerin oranı yüzde 32 iken, aynı yaş grubunun ?evet´ diyenler içindeki oranı yüzde 28´e düşüyordu.
Aslında her iki araştırma da 16 Nisan halkoylamasında beliren benzer bir yönelişe, yani genç seçmenlerin ?hayır´cılar içindeki ağırlığının oran olarak ?evet´çi cephe içindeki ağırlığına kıyasla ?biraz önde´ olduğuna işaret ediyor.
*
Aynı kalıbın yaklaşık 14 ay sonra kendisini tekrarladığını varsaydığımızda, genç seçmenlerin muhalefet cephesi içindeki ağırlığının iktidar cephesine göre biraz daha belirgin olması, seçimin sonucunu etkileyebilecek bir ?kritik yoğunluk´ yaratabilir mi?
Kabul edelim ki, gençlerdeki böyle bir yöneliş bütün yaş kümeleri içinde tekrarlanmadığı sürece toplamdaki etkisi de sınırlı kalacaktır.
METROPOLL araştırma şirketinin başkanı Prof. Özer Sencar, seçim çalışmalarında, örneğin mitinglerdeki görünürlüklerinin yüksek olmasının gençlerle ilgili algıyı ön plana getirdiğine dikkat çektikten sonra şunları söylüyor:
?Muhalefet cephesinin gençler açısından bir miktar daha avantajlı olduğu ileri sürülse bile, buradaki kısmi üstünlüğün toplama etkisi zannedildiği kadar yüksek olmuyor. Çünkü diğer yaş kümelerinde daha dengeli bir dağılım olduğunda, onların da hesaplamaya girmesiyle genç yaş kümesinin etkisi azalıyor.?
Prof. Sencar, ?Dolayısıyla, gençlerin oyunun seçimin kaderi üzerinde tayin edici olduğunu söyleyebilmek güç? diye konuşuyor.
*
Bu durumda gençlerin belirleyici bir rol oynayabilmesi, ancak tercihlerinin -bütünü de etkileyecek derecede- kuvvetli bir şekilde adaylardan biri lehine yoğunlaşmasıyla mümkün olabilir.
Yönelttiğimiz sorunun yanıtını pazar akşamı alacağız. Yine de yarışın gerçekten at başı geçeceği bir senaryoda, her şeye rağmen çok minör farkların bile sonuca majör bir etki yapması ihtimali tümden dışlanmamalıdır.