İstila, Esaret ve Direniş Yurdu: Doğu Türkistan
Doğu Türkistan, Çin’in kuzeybatısında yer alan; stratejik konumu, zengin yeraltı kaynakları ve köklü kültürel yapısıyla dikkat çeken bir bölgedir. Yaklaşık 1,8 milyon kilometrekarelik yüzölçümüne sahip olan bu geniş coğrafya, başta petrol, doğal gaz, kömür ve nadir elementler olmak üzere birçok değerli kaynağa ev sahipliği yapmaktadır. Aynı zamanda, Çin’in küresel vizyonunun simgesi olan “Bir Kuşak Bir Yol” projesinin kilit noktalarından biri olmasıyla da jeopolitik önemini korumaktadır. Bu nedenle Çin, bölge üzerindeki egemenliğini yalnızca siyasi araçlarla değil, aynı zamanda demografik dönüşüm ve kültürel silinme yoluyla da pekiştirmeye çalışmaktadır.
1949 yılından bu yana Çin Halk Cumhuriyeti’nin kontrolü altında bulunan Doğu Türkistan, bu tarihten itibaren sistematik bir asimilasyon politikasıyla karşı karşıya kalmıştır. Çin yönetimi, bölgeyi “Sincan” — yani “işgal edilen topraklar” — adıyla yeniden tanımlamış ve bu coğrafyayı tarihinden, kimliğinden ve inancından koparmayı hedeflemiştir. Yalnızca dini özgürlükleri değil; dil, eğitim, seyahat, ifade ve temel insan haklarını da kapsamlı şekilde sınırlandırmıştır. Kur’an öğretimi yasaklanmış, ibadet edenler fişlenmiş, başörtüsü takan kadınlar ve sakallı erkekler potansiyel “tehdit” olarak görülmüştür. Çocuklara daha doğmadan “yasak” kelimesinin ne olduğu öğretilmiş, insanlar gözlerini açtığı andan itibaren “Sincanlı” olduğuna ikna edilmeye çalışılmıştır.
Bugün Doğu Türkistan, sadece gözden uzak bir bölge değil; küresel güç dengelerinin, ekonomik çıkarların ve vicdanların test edildiği bir aynadır. Bu aynaya bakmak, sadece Doğu Türkistanlıların değil; insanlığın tüm fertlerinin sorumluluğudur. Çünkü sessizlik, çoğu zaman zulmün en gür ortağıdır. Biz de Genç Öncüler Dergisi olarak kardeşlerimizin yaşadığı zulme sessiz kalmamak, bu zulmü daha çok insana duyurmak için dosyamıza “Doğu Türkistan’ı” taşıdık ve “İstila, Esaret ve Direniş Yurdu: Doğu Türkistan” diyerek 213. sayımızı istifadenize sunduk.
Bu sayımızda yazarlarımızdan Belkız Mahitapoğlu, “Doğu Türkistan’a Dair Genel Bilgiler” başlıklı yazısı ile okuyucuyu karşıladı. Ayşe Nihal Ocaktan, kronoloji sayfasını hazırladı ve tarihe bir ışık tuttu. Muhammed Kesman, “Doğu Türkistan’ın İslamlaşması; Doğu Türkistan’ın İslamlaştırması” başlıklı yazısında bölgenin 3 tarihsel sürecini ele aldı. Mehmet İnanç, “Doğu Türkistan'da Çin Zulmü ve Asimilasyon Politikaları” başlıklı yazısını kaleme aldı. Beyza Ekici, “Sansürlenen Gerçeklerin Gölgesinde Doğu Türkistan” başlıklı yazısında gerçeklik ve sosyal gerçeklik konusunu inceledi. Zeynep Sude Yaşaroğlu, “Made in Chine” başlıklı yazısında boykota değindi. Zehra Mahitapoğlu Köksal, “Doğu Türkistan’dan Unutulmaz Simalar” başlığı ile portre sayfasını hazırladı. Hakan Ladikli ise “Çok Kutuplu Dünya’da Türkiye ve Çin” başlıklı yazısı ile aramızda yerini aldı. Ayrıca Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz de bizzat yaşadıkları, maruz kaldıkları baskı ve zulmü röportaj sayfamızda okuyucularımız ile paylaştı.
Dosya dışında ise Oğuzhan Kiriz, “Haremeyn’e Gitmeden Önce” başlıklı yazısı ile Esad Enes Kuran ise “Ana Yurda Dair Bir Gözlem, Özlem ve Söylem” başlıklı yazısı ile katkıda bulundu. Etkinlik sayfası için Maria Akra, gerçekleşen üniversite iftarlarını derledi. Bu sayımıza katkıda bulunan tüm yazarlarımıza, röportaj teklifimizi kabul eden Doğu Türkistanlı kardeşlerimize teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Mart ayında yaşadığımız bir kaybı da okuyucularımız ile paylaşmak isteriz. Hizmet ve dava yolunda kendimize örnek aldığımız, maddi-manevi desteğini kuruluşumuzdan bugüne kadar her daim gördüğümüz kıymetli büyüğümüz Hayrettin Can amcamız Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Hayrettin amcamıza Allah’tan rahmet, ailesine, yakınlarına, dava arkadaşlarına ve tüm sevenlerine sabırlar diliyoruz.
Genç Öncüler olarak her koşul ve durumda hakkı dile getirip istikamet üzere olma sorumluluğumuzu yerine getirme gayesiyle bu ayki dergimizi siz değerli okuyucularımızın idrak ve beğenisine sunuyoruz. Her sözümüzün başı Allah’ın adı ile ve yine her sözümüzün sonu Allahuâlem olmak üzere.