Gelir dağılımında kötüye doğru gidişin hızlanarak büyümesi, aykırı siyasilerin kurtarıcı olarak görülmesini sağlıyor. Oxfam´ın 2016 yılına dair değerlendirmesinde, eğer eşitsizlikle mücadele etmek için gereken önlemler bir an önce alınmazsa bireylerin öfkesinin daha çok büyüyeceğini, ABD´de Donald Trump´ın başkan seçileceğini belirtmişti. Kurum bir diğer değerlendirmesinde ise İngiltere´nin Avrupa Birliği´nden ayrılmak için referandumda Brexit´ten yana tavır alması gibi köklü siyasi değişikliklerin olacağını söyledi. Nitekim yapılan seçimler Oxfam´ın haklılığını ortaya koydu. Gelir adaletsizliği bozulmasının insanların yeni arayışlara itmesi pek çok ülkede de yeni söylem ve çözümlerin ortaya çıkmasına neden oldu.
İtalya: İtalya´da sistem karşıtı duruşuyla ana akım siyasete tepki olarak doğan 5 Yıldız Hareketi (M5S), ülkede geçen pazar günü yapılan genel seçimden 32,6 oyla meclisin tek başına en büyük partisi olarak çıkmayı başardı. Komedyen Beppe Grillo ve internet girişimcisi Gianroberto Casaleggio tarafından 2009 yılında kurulan M5S, kendini bir ?siyasi parti´ olarak değil, ?hareket´ olarak tanımlıyor. İtalya´da ekonomik krizin ağır yükü, siyasetteki yozlaşma ve yolsuzlukların etkileriyle ortaya çıkan M5S, yolsuzluk ve sistem karşıtı olarak dikkat çekiyor. AB´ye de eleştirel bir tutumla yaklaşan M5S, son dönemde söylemlerini yumuşatmış olsa da ?kısmen AB karşıtı´ olarak biliniyor.
Almanya: Almanya´da AB´deki ekonomik krize tepki olarak 2013´te Almanya için Alternatif (AfD) partisi kuruldu. AfD, AB´deki ortak para birimi euroya ve borç krizindeki ülkeler için hazırlanan kurtarma paketlerine karşı çıktı ve Avro Bölgesi´nin dağılmasını talep etti. Avrupa´daki sığınmacı krizi ve özellikle Fransa´daki terör saldırılarının ardından izlediği yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığı politikalarıyla dikkati çeken AfD, 2015´in ikinci yarısında sığınmacı krizinin derinleşmesi ve Almanya´nın eylül ayında sığınmacılara kapıları açması üzerine, aşırı sağcı söylemlerini daha da sertleştirdi. 24 Eylül 2017´de yapılan genel seçimde de yüzde 12,6 oy alan AfD, 92 milletvekilliyle üçüncü büyük parti olarak mecliste yerini aldı ve bütçe komisyonunun başkanlığını aldı.
Hollanda: Hollanda´da mevcut siyasi partilerin İslam´a ve yabancılara tolerans gösterdiği gerekçesiyle muhalefet yapan Geert Wilders, 2006´da aşırı sağcı Özgürlükler Partisini (PVV) kurdu. Avrupa´da sığınmacı akının artmasıyla oyları da artan PVV, geçen sene yapılan genel seçimlerde sandıktan ikinci büyük parti olarak çıktı. Diğer partiler de oy kaybetmemek için aşırı sağ açıklamalara ve uygulamalara yöneldi.
OECD: Toplumlar bölünüyor
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) gelir dağılımındaki çarpıklığın toplumları bölme tehlikesi karşısında uyarıda bulundu. OECD Genel Sekreteri Angel Gurria, geçtiğimiz yıl Berlin´de gerçekleştirilen bir konferansta yaptığı konuşmada, ?Benzersiz duruma gelen gelir eşitsizliği sosyal bütünlüğü tehdit ediyor? dedi. OECD´ye göre gelir eğimi son 50 yılın en yüksek düzeyine çıktı. OECD ülkelerinde yaşayanların en zengin yüzde 10´unun geliri en yoksul yüzde 10´un gelirinin 9 katına çıkmış bulunuyor. 25 yıl önce zengin kesimin geliri en fakir yüzde 10´un 7 katını buluyordu.
Yunanistan: Yaklaşık 10 yıl önce birçok AB ülkesini sarsan ekonomik krizin daha derinden ve uzun bir süre hissedildiği Yunanistan´da ise yaşanan gelişmelerin siyaset sahnesinde etkileri de açık şekilde görüldü. Siyasi yelpazenin merkez sol ve merkez sağından kriz sırasında hükümette olan partilerin halk desteği hızla erirken, Radikal Sol Koalisyon (SYRIZA) bu süreçteki seçimlerde oylarını hızla yükselterek yüzde 36,3´lük oyla iktidara geldi. Erken seçimle partisindeki ?radikal? grupları saf dışı bırakarak kabuk değişimine giden Başbakan Aleksis Çipras, iktidardaki yeni döneminde kreditörlerle uyumlu bir çizgide ilerlemeyi tercih etti. Bu durum ona oy kaybı olarak dönmeye başladı. Son anketlere göre oy oranı yüzde 21´e gerileyen SYRIZA, ana muhalefet partisi Yeni Demokrasi´nin yaklaşık 10 puan gerisinde bulunuyor.
Çek Cumhuriyeti: Ekim 2017´de yapılan seçimlerde Gayrimemnun Halk Hareketi (ANO) siyasi geleneğe sahip birçok partiyi geride bırakarak birinci oldu. 2011 yılında Slovak asıllı iş adamı Andrej Babiş´in öncülüğünde kurulan ANO, 2013´te yapılan milletvekili seçimlerinden ikinci büyük siyasi güç olmayı başararak Sosyal Demokrat ve Hristiyan Demokrat partilerle 3´lü koalisyon hükümetinin ortağı oldu. Çekçe ?evet? anlamına gelen ANO hareketi, Genel Başkanı Babiş hakkında çıkan birçok yolsuzluk iddiasına rağmen yükselmeyi sürdürdü. Popülist-liberal ve AB´nin birçok uygulamasına kuşkuyla yaklaşan Babiş´in liderliğindeki hareket, 2017´de yapılan seçimlerden yüzde 30´a yakın oyla sol ve sağdan köklü partileri geride bırakarak ilk sıraya yerleşti.
İspanya: Podemos (Yapabiliriz), 2011-2012 yıllarındaki işsizlik ve geçim sıkıntısı nedeniyle yapılan geniş çaplı gösterilerin ardından 2014´te kuruldu. Liderliğini 39 yaşındaki Pablo Iglesias´in yaptığı sol parti, kemer sıkma önlemleri, eşitsizlik, işsizlik, ekonomik sorunlar ve yolsuzluklara karşı söylemle kısa sürede dikkat çekti. Üye sayısı ilk 20 gün içinde 100 bini geçen parti, kuruluşundan sadece 4 ay sonra yapılan Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde bir milyon 200 bin oyla (yüzde 8) 5 koltuk elde etti. Podemos, 20 Aralık 2015 seçimlerde yaklaşık yüzde 21 oyla 350 sandalyenin 69´unu alarak parlamentoya üçüncü parti olarak girdi. 26 Haziran 2016´da yapılan erken seçimde, Podemos oy oranını koruyup sandalye sayısını 71´e çıkardı. Ancak bu kez Halk Partisi (PP) yüzde 28 olan oy oranını yüzde 33´e, parlamenter sayısını da 123´ten 137´ye yükselterek daha iyi bir sonuç elde etti. PSOE´nin güven oylamasında çekimser kalmasıyla PP hükümeti kurarken, Podemos için de gerileme süreci başladı.