Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, 29 Mayıs’ta altılı masanın en kritik toplantılarından birine ev sahipliği yapacak. Bu hafta liderler turuna çıkacak olan Davutoğlu, beş genel başkan ile görüşmesinde muhataplarına dört metin taslağı sunacak. Belgelerin içeriğinde temel ilkeler ve hedefler, sandık güvenliği, ekonomik kurumların yapılandırılması ve geçiş sürecinde yapılacak düzenlemeler olacak. Davutoğlu’nun amacı altılı masayı artık daha somut bir aşamaya taşımak. Gelecek Partisi lideri aralarında KARAR yazarı Osman Sert’in de olduğu gazetecilere konuştu. “Tanzimat’tan beri Türkiye’deki siyasi geleneklerin hepsi bu masada” diyen Davutoğlu ‘kader seçiminde kimsenin kararsız kalmaması gerektiği’ görüşünde...
“Gelecek Partisi olarak kendi iddiamız var ama şunun farkındaydık. Türkiye’de büyük değişim tek bir partinin tabanı ve iradesi ile gerçekleşmeyecek. Böyle büyük dönüşümlerin olduğu süreçlerde tek bir parti, tek bir isim, tek bir programla değil toplumu kapsayan kuşatan bir yeni anlayışla yaklaşmak lazım. Bu farklı anlayışların da siyaset sahnesine kendi kimlikleri ile çıkması lazım. O kimliklerden koptuğunuz taktirde bu bir ittifak, iş birliği süreci olmaktan çıkar. Böyle süreçlerin bir mimari gibi düşünülmesi lazım. Temel doğru atılmalı. Sütunlar binayı tutuyor. Onlar doğru konulmalı. Nihai olarak da kubbe oluşmalı. Altılı masayı bir araya getiren ana motif parlamenter sistemdi. Hedef belli şimdi. Türkiye’de Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in dayandığı çerçevede bir değişim gerçekleştirmek. 29 Mayıs toplantısında parlamenter sistem hedefine odaklı iş birliği sürecini daha yapısal ve daha pratik sorunları da ele alan somut bir çerçeveye oturtmaya çalışacağız. Bu toplantı iş birliği sürecinin biraz daha yapısallaşması aşamasında önemli.”
İŞ BİRLİĞİNİ İZAH ETMELİYİZ
“Temel ilke ve hedefleri önemsiyorum. Altılı masa Türkiye’de Tanzimat’tan bu yana oluşmuş tüm siyasi akımları temsil eden bir masa. Her bir kitlenin de beklentileri, rezervleri, kaygıları var. Bu altılı masanın artık referans metinlere ihtiyacı var. İleride birisi bir şey dediğinde ‘birlikte şu kararı aldık’ diye bizim de göstereceğimiz ve kendimizi izah ederken kullanacağımız metinler olsun. Mutlak anlamda bir söylem birliği olamaz elbette o zaman partilere ihtiyaç kalmaz. Bizim alanda çok yoğun bir şekilde çok karşılaştığımız bir soru var. Size oy vereceğiz ama CHP ile birlikte olmayın. Çünkü on yıllarca bir CHP olgusu yerleşmiş. Sayın Kılıçdaroğlu’na da muhtemeldir ki daha önceden AK Parti’de yer almış olanlarla bir arada olmayın diyenler vardır. Şimdi biz burada kendi kitle tabanımıza bu işbirliğini izah etmemiz lazım. Bizim birbirimizin işlerini kolaylaştırmamız lazım. Bu metinler böyle bir işbirliğine yardımcı olur.”
İTİRAZDA İLKELERİ GÖSTERECEĞİM
“Hedefimiz 29 Mayıs’ta bir değil dört ön metin çıkarmak. Hedeflerimiz, ilkelerimiz belli ve bu ilkelere uyan partiler arasında da bir uyum var. Bu olduğu zaman bana sokakta ‘şu partilerle neden berabersiniz’ denildiğinde ‘kardeşim ilkeler şunlar. Senin burada itiraz edeceğin bir şey var mı onu söyle bana, başka birçok konuda ihtilaf edebiliriz ama bu ilkelerde beraberiz’ deme şansım olacak.”
“Seçime ayrı gireceğiz diye bir verilmiş karar yok. Seçime farklı partilerin ortak bir deklarasyon ile girmesi büyük bir toplumsal güven uyandırır. Cumhurbaşkanı adayları ayrı olsa bile şu anda masada Cumhurbaşkanı ortak olacak diye bir kanaatimiz var.”
MESELE OY ORANININ ÖTESİNDE
“Önümüzdeki seçim Türkiye’nin kader seçimi. Cumhuriyetin yüzüncü yılına girerken tarihi tartışmaların, yüzyıl önceki tartışmaların tekrar başlatıldığı tarihi kutuplaşmaların köpürtüldüğü bir ortamla seçime gidersek, bu iki kesimde mevcut psikolojiler ile bir karşıtlık üzerinden bir siyasi ikilim oluşturulursa Türkiye 2023’e birleştirici bir ruhla değil parçalayıcı bir ruhla girer. Özellikle de kararsız duran seçmenlere de şu mesajım var. Kararsız kalınarak Türkiye’nin geleceği çizilemez. Kararsız kalınması doğru gördüğünüz siyasi yaklaşımın yenilgisine yol açar. Çünkü karşı tarafın elini güçlendirmiş olur. Kimse bu seçimde tarafsız kalmamalı. Kimse seçim nasıl olsa yapılmayacak ya da yapılsa bile bu iktidar değişmeyecek gibi bir düşünce ile karamsarlığa sevk edilmemeli. Bu seçimle Türkiye’nin kaderi değişecek. Bunda da en büyük rol halâ şu anda kararsız gibi görünen seçmende olacak. Altılı masanın buradaki hedefi iki kolay zafercilere karşı zor bir sürecin olduğunu görüp hisle değil akılla, sadece kendisini merkeze alan bir siyasi anlayışla değil kendisini, partisini aşan bir anlayışla, intikam ile değil karşılıklı diyalogla ilerlemek. Şu anda bizim meselemiz tek tek partilerin alacağı oyun çok çok daha ötesindedir. Ondan sonra rekabet edelim ama o vakte kadar şu iki kolaycılara karşı zor süreci sağlıklı işletelim.”
‘KOLAY ZAFER’ HEZİMET YAŞATIR
“Türkiye’de iki kesim var beni tedirgin eden; birisi iktidarda güç sahibi olmanın getirdiği yanılsama ile gerçeklerden kopan. Bir kesim var ki, illâ iktidar sahibi olmasına gerek yok, A Haber’i, tek taraflı propagandayı dinleyip ‘Bu iktidar giderse Türkiye batacak’ diye bir kanaate sahip olanlar. Bunlarda şöyle bir kanaat var; bu iktidar kalıcı. Bu bir yanılsama. Bu genelde iktidarının son dönemine gelen otoriterlerde olur. İkinci yanlış yaklaşım ise ‘bunlar nasıl olsa gidecek kolay bir zafer kazanacağız’ diyen yaklaşım. ‘Bu mevcut boşluktan şu kişi çok kolay Cumhurbaşkanı seçilebilir, şu parti tek başına iktidarı götürür.’ diyen bir kesim var. Kolay zafer dürtüsünden fazla insanları yanıltan bir şey yoktur. Kolay zafer dürtüsü insanlara en büyük hezimetleri yaşatır. Ben bunu iki tarafta da görüyorum. Bazen muhalefet kanallarını izliyorum, öyle bir algı oluşturuluyor ki; 20 yıllık AK Parti iktidarı tek ve günahkâr bir dönem… Bütün hepsi de onun içindeydiler hepsi birden… Bunun hesabını vermeliler. İçine bizi de koyarak söylüyorlar.”
İKİ KESİM PARMAK SALLIYOR
“Ben hesaplaşmadan korkmuş olsaydım AK Parti’de bayrak açmazdım. Bu kolay zafer psikolojisi birtakım ifrat noktalarına götürüyor. AK Parti’nin o günkü reformlarını da yaşadık bugünkü zorbalıklarını da yaşadık. O dönemden bu döneme oy veren kitlelerin yaklaşık 3 kişiden 2 tanesi AK Parti’ye bir dönem oy vermiş. Şimdi sen bütün AK Parti dönemlerini mutlak bir karanlık dönem olarak yansıttığında, bu oy veren kitleleri kendinden uzaklaştırmış yabancılaştırmış oluyorsun. Onlar kendi iktidarlarını eleştirirken, sen diyorsun ki ‘sen de onların içindeydin.’ Türkiye’de iki kesim var parmak sallayan. Bir Bahçeli ve Erdoğan... Beni eleştirirsen hainsin diyen bir parmak sallama. Diğer tarafta da dönüp bütün o kesimlere hepiniz suçlusunuz diyen ve parmak sallayan bir kesim. Türkiye bu iki kesimle Allah muhafaza kutuplaşmaya gider.”