Tarih: 16.07.2018 09:34

Geçmişin tadı

Facebook Twitter Linked-in

Birilerinin sevinci hayatın bin bir türlü dolambacından geçerek nasıl da kederle yüklenebiliyor bizim için. İçi sevinçle, neşeyle, cıvıltıyla dolu eski bir hatıra, nasıl da acıtabiliyor yıllar sonrasında içimizi. Geçmişin tadı hep buruk, yaşadığımız, yaşadıklarımız ne olursa olsun. Çünkü geçmiş dediğimiz şey, hayatımızın bizden giderek uzaklaşan parçalarından oluşuyor. Elimizden kayıp giden şeylerin biriktiği yer geçmiş... Hayattan kopup zamanın içine sürüklenen parçalar... Denizin kıyının gövdesinden koparıp aldığı parçalar gibi koparıp alıyor geçmiş hayatımızın parçalarını elimizden. Hatırlamak, geçmişin elini bırakmamak için bulduğumuz acıklı bir çare...

?Yüklenen sessizlikte radyo/ Şen şarkılar hapsi de üzüntülü/ Duyduğumuz derinlerde bir ses/ Gidenlerin götürdüğü? diye yazmış Behçet Necatigil, ?Eşyalar, Sessizlik´ şiirinde.

Gelecek her zaman bir muamma bizim için, insanı teşekkül ettiren geçmişidir. Bilinci oluşturan şey belleğimiz... İnsanı bilincinden ayrı düşünemeyeceğimize göre, geçmişi iç dünyamızdan çıkarıp atmamız hiçbir zaman mümkün olmayacak. Yeni insanı, herhangi bir müşahhas dayanağı olmayan projeksiyonlar ve sürekli olumlanmakta olan hayali bir gelecek söylemi üzerinden şekillendirmeye çalışanların içine düştüğü dramatik yanılgı bu. Belleği zayıflatılan bir insan, geleceğin türlü tehlike ve bilinmezliklerle dolu hoyrat dalgalarının karşısında savunmasız bırakılıyor. İnsan bilinci istediğiniz zaman belleğini silebileceğiniz ve yeniden format atabileceğiniz bir yazılım değil.

?Ne çok şey yaşamışız? dedi kendi kendine, ?ve şimdi yaşayacak ne kadar az şey kaldı elimizde!?

İnsan hayallerindedir en çok. Ve hayal çiçekleri, öz geçmişimizin bereketli topraklarında açar ancak.

?çiçekler gibi kokar insanlar/ meczuplar dünyanın gülü/ aklı olmayan herkes deli değil/ aşkı olmayan herkes ölü? diyor ?Güzel Gölgelik´te Süleyman Ragıp Yazıcılar.

Bir de şunu düşünün; hiç kimsenin bir anlam ve önem atfetmediği bir gün ne hisseder?

?Çocukluğundan beri tanırım diye düşünüyordum ama belli ki hiç tanıyamamışım? diye mırıldandı ihtiyar adam. ?Kimi?? diye sordular merakla etraftakiler. ?Kendimi!? dedi acı acı gülümseyerek.

İpe dizip biber kurutuyoruz. Yani, kara kışta hatırlamak için yaz biriktiriyoruz. Bir gün topluca dinleriz diye şarkılar dosyalıyoruz. Yani, duygusuz kalınca hatırlamak için duygular biriktiriyoruz. Kitabın can alıcı cümlelerini bir kenara not alıyoruz. Yani, insanlığımız bulandığında yeniden berraklaştırsınlar diye bilinç biriktiriyoruz. Yaşadığımız her şeyin izlerini hafızamızda biriktiriyoruz. Yani, kim olduğumuzu bilemez hale geldiğimizde bilelim diye öz tarihimizi biriktiriyoruz.

Bir şehirden başka bir şehre gittiğimizde artık ayrıldığımız o şehirde yaşamadığımızı söyleyebilir miyiz? Aksine, belki de içindeyken yaşadığımızdan daha çok yaşarız artık içinde olmadığımız o şehirde. Yani insan bir şehrin içinde yaşar ve nice şehir insanın içinde yaşar. Geçmişle gelecek de böyledir biraz aslında.

Kekre bir geleceğe doğru yürürken ağzında geçmişin ağız tadını saklı tutan insanlar da var.

?Geldiği yeri unutanın? dedi meczup, ?vatanı gurbet olur!?




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —