Bir şeyin dermanı onun panzehiri değil midir, gündelik bilgiye göre biz bunu böyle biliriz. Modern sonrası dönemde ise ne zehri ne panzehiri belli olmayan hastalıklarla mücadele edilirken kaydedilen bunca tıbbi/teknik ilerlemeye rağmen boşa kürek çektiğini hisseder insan. Şimdiye kadar tıbbın, teknolojinin gün be gün ilerlemesiyle daha organik aşılar yapılırdı kızamık, çiçek, suçiçeği, kaba kulağı vs her neyse. Hata doktorlar hemşireler köy, köy okulları haneleri gezer dolaşırlardı o kocaman baytar şırıngasını andıran demir şırıngalarla aşı yapmak için kimseyi aşısız bırakmazlardı, salgınla mücadele etmek için. O kocaman imansız demir şırınganın iğnesi her seferinde sayar gaz tüpü üzerinde narçiçeği gibi kızıllaşana kadar ateşte ısıtılıp ısıtılıp cızzz diye insanın koluna batıradururken insanın nevri dönerdi. Ya da her seferde hijyen için su da kaynatılan şırıngalar tarih olurken. Cidden de yan etkileri neydi bilmeyiz ama o gün bugündür kızamık çiçek vb bulaşıcı hastalıklar toplumdan yok derecededir. Hâlbuki eskiden yuvarlak bir hesap ile her on çocuktan en az yarısı diyelim bu tür hastalıklardan hayatını kaybederdi. Çok nadir olsa da rastlamışızdır çiçek tarlası gibi açılan çiçekleri, kızamıkları hatırlaması bile ürkütücü. Artık günümüzde bu tarz salgınlar azaldığı için nüfusun artışı da elbette ki eskiye oranla kat kat katlandı. Gelir giderlerin balence ayarının bozulması hunhar kapitalizmin bütün aç gözlülüğüne rağmen evdeki hesabı çarşıya uydurmaması, makinenin 21’inci yüzyılda bütün inisiyatifi bir şekilde ele alması insani tasfiyeyi hızlandırır hale geldi. Akılsız insanların karınlarını doyurmak yerine yemesi içmesi dışkısı olmayan seri akıllı masrafsız seri robotlar yerleştirmek elbette ki daha pragmatikti sistem için. Derkene çeşitli senaryolar oyunlar tezgâhlanmaya başlandı. Tavşana kaç tazıya tut startının miadı gelmiş, çatmıştı. Fakat kabak onları temaşaya gelen halkın başına patlayacaktı. Bu bir oyun bir animasyondu adeta biri hep yerinde koşardı diğer hep peşinde. Bu garip illüzyonun sirkülasyonunda el âlem sudaki çubuğu böylece kırık görecekti.
Derken hemcinslerimiz dağdan inip bağdakini kovacaktı tekbirler salalar eşliğinde. Ahkâm kesmek için hükümet konağına çöktüler fakat asıl hükmetme yönetim ve organizasyondan disipline etme becerisinden mahrumdular. Çünkü dağda bayırda silahla baskın yapmak kabt’u zapt etmek başka dönerli koltuklarda siyasi manevra yapmak başkadır. Fakat olsun zafer yine zaferdi birileri için. Bu sarhoşluk içinde çarpışan arabalara bindiler, sevindiler güldüler eğlendiler fakat dönüp dolaşıp birbirlerine çarptılar. Hani şu ünlü fotoğraf karesinde maymunlar (hakaret kasdt dışıdır) arabayı ele geçirirler içinden girip dışından çıkarlar ama velâkin bir türlü direksiyonu döndüremezler. Teşbihte hata olsa da işte mesele tam da burada başladı derkene aşı güme gitti hani biz aşıyı konuşuyorduk Bill Gate’s’ın hayat memat, hesap kitap, desise dolap kapısından vize alırken. Biden niye rotayı Afganistan’a bağladı Moskov’un çekiç gücü ezilirken ikinci bir kızıl ordu yecüc mecücü andıran Çinliler niye sedi deldiler. Suudiler neden Afganistan’a hep illegal örgütler ihraç ediyor. İran’da Afgan göçmenlerle bakış açısının 1979 ile 2021 arasında büyüyen farkın manevi boyutu nedir iki illeri bir geri Türk askeri derken hepimiz hipnotik insanlar olup çıkıverdik. Yarın öbür gün dünya satranç şampiyonası Kasparov’un IBM’in deep blue bilgisayarına yenik düştüğü gibi bütünüyle mekanik adamlara mağlup düşsek makine insan içindir değil insan makine içindir desturunda hayatlarımız şekillenecek. Savaşlar artık Silikon vadisinden yönetilecek şaklabanlığı ise Beyaz saraydan olacak. Medya ekonomisi, adlı bir derste bu tarz gelişmeleri daha birkaç yıl evvelden bu gidiş nereye soru ve şüphesiyle işlerken sanki Deccalın zuhurundan bahseder gibi bir irkilme tutmuşsa da hepimizi sormadan da edemedik hocam biz kendimizi bu sistemin dışında tutup aksini yapmaya çalışsak olmaz mı? Hocanın manidar cevabı ise yapın bakalım göreyim sizi aynen Somali’nin pozisyonuna düşersiniz sistemden çıktığınızda. Demek oluyor ki ulusal küçük yerel sistemler de anca beraber kanca beraber küresel sistemin bir parçasını oynama zorunluluğu var aynen aşı yapmayanların haftada iki pcr testi verme zorunluluğu gibi. Aksi halde şeytan üçgeninde manyetiğin (ziyarete kapalı bermuda adası) hışmına kapılıp çarpılacaklar. Mehdi-Mesih-Decal üçlü aktörün rol oynayacağı Armegeddon savaşına bir adım daha hızlı yuvarlanıp gidecekler. Kimilerince Somut bir yaratık olarak kimilerince ahir zamanda cereyan eden kötü gidişat olarak tabir edilen bu korkunç yaratığın kimliği hep tartışıla durmuştur.
Sahih olduğu söylenen bir hadiste Deccal hadisesi bize şöyle aktırılır. Zamanında Peygamber efendimize Şam/Dımaşk’ten Medine’ye doğru sahabeden Temimi Dari ve arkadaşlarından oluşan bir kafile deniz yoluyla yola çıkmışlar. Fakat bu Deniz yolculuğu beklemedikleri bir şekilde olumsuz hava koşulları yüzünden oldukça Zorlu geçmeye başlamış. 1 ay boyunca süren fırtına ve onun getirdiği dalgalarla boğuşmak zorunda kaldıktan sonra güneş batımına yakın bir zamanda ufukta bir ada görmüşler derhal dümeni adaya doğru kırmışlar ve gemi yanaştığında sandallara binip adaya çıkmışlar. Manastıra rastlamışlar. Temim ve Arkadaşları bir nebze olsun rahatlamışlar, Manastırda bir insan olduğunu duymuşlardı. Bir an önce onun yanından ayrılıp tapınak benzeri o yapıya doğru yürümeye başlamışlar Tedirgin bir şekilde hiç beklemedikleri bir manzara ile karşılaşmışlar. Cüsse bakımından Daha önce görmüş oldukları Hiçbir insana benzemeyen çok uzun boylu iri yarı elleri boynuna sıkıca bağlı bir şekilde vücudunun her yerinden de zincirlerle bir köşeye sabitlenmiş bir adam duruyormuş karşılarında.
Şaşkınlığını gizleyemeyen Temim
-“Sen de kimsin”s diye sormuş Tamim, O iri insan Tamim’e
-”Asıl sen söyle Siz kimsiniz” demiş.
Temim Cevap vermiş: Bizler Araplarız bir Deniz yolculuğuna çıkmıştık fakat denizin dalgalı olduğu zamana denk gelmişiz 1 ay boyunca dalgalarla boğuştuk sonra gemiyi Bu adaya yaklaştırdık Bunun üzerine iri cüsseli adam ile temim arasında geçen konuşma şu şekilde devam ediyor ;
-”Bana Beysan Humalıklarından haber verin ..
”Onu niye soruyorsun ki ?”
– “Hurmaları soruyorum hala meyve veriyor mu ?” (kıtlık)
– “Evet hala meyve veriyor
– “Meyvelerin kesilmesi yakındır, Taberya Gölünden haber verin”
-” Neyini soruyorsun ki Taberya Gölü’nün”
-” Su , Gölde Hala su var mı?” (yecüc mecüc)
– “ Evet suyu çoktur”
– “ O halde suyun gitmesi yaklaşmıştır, Peki Zugar pınarı’ndan haber verin”
– “Neyini soruyorsun oranın ”
– ” Suyu var mı? Ahali orada Ziraat yapıyor mu ?
– “ Evet suyu çoktur hala ziraat yapılıyor “
– “ Nebilerin nebisinden haber verin, ne yaptı?”
– “ Mekke’den çıktı Yesrib’e yerleşti”
– “ Araplar onunla savaştı mı ?
– ” Evet”
– “ Peki. Onlara ne oldu ?”
– “ Ona karşı gelen Araplara Üstün olduğunu ve Ona itaat ettiklerini haber verdik”
– “ Öyle mi oldu ?”
– “ Evet”
– “ Ona itaat etmeleri, Onlar için hayırlı olur, O Halde ben size kim olduğumu söyleyeyim ben Deccalim ! Çıkmam için bana izin verilmesi yakındır çıktığımda yeryüzünü dolaşırım. 40 gecede girmediğim hiçbir şehir bırakmam ancak Mekke ve Medine hariç o iki yer bana haramdır. Ne zaman Onlardan birine adım atmak istesem, bir melek beni karşılar ve oraya girmemi engeller. Bu iki şehrin girişlerinde koruyucu melekler vardır.” Peygamber efendimizin bunu onayladığı rivayet edilir. Rivayetin sahihliği bir tarafa son zamanlarda tabirince ahir zamanda yaşanan garip olaylar yaşanan hadiseler gün geçtikçe hadisleri, rivayetleri doğrulamaya yaşatmaya götürmektedir bizleri. Bütün olumsuzluklara rağmen Allah bu garip gidişatın hepimizin sonunu hayra çıkarsın…
Kaynak: Farklı Bakış