İsrail hükümeti bize her gün, yeni kanıtlarla, barışa ilgi göstermeyen saldırgan bir yaklaşımı temsil ettiğini ve benimsediğini, uluslararası hukuka ve sözleşmelere saygı gösterme isteğinde bile olmadığını gösteriyor. Aynı zamanda bize, savaşları kendi çıkarları uğruna ve azgın bir saldırganlık ve yayılma arzusunu tatmin etmek için yürüttüğünün, genel olarak Araplara, özel olarak Filistin halkına karşı mücrim hedeflerin peşinden gittiğinin kanıtlarını sunuyor.
Her ne kadar İsrail liderleri tipik olarak, şiddet savaşlarının hedeflerini ?önleyici eylem? gibi çeşitli bahanelerin veya dünyaya sunduğu başka gerekçelerin arkasına gizlese de, operasyonlara verdikleri çeşitli isimlere rağmen, İsrail´in yaptığı veya düşündüğü şeyin tam olarak bu olmadığını belirtmek gerekir. Bu savaşların, İsrail´in yönetici yapısının ahlaki çöküşünü ve suç ve gaddarlıkta ulaştıkları seviyeyi gösteren başka nedenleri vardır.
İsrailli yazar Rogel Alpher, Haaretz için kaleme aldığı bir yazıda, İsrail´in Gazze halkına karşı yeni bir savaş başlatmasının neden olası olduğunu izah etti. Her ne kadar işgal devleti her zaman saldırganlığını ?nefsi müdafaa? olarak meşrulaştırsa da, Alpher, yeni bir savaşın, İsrail silah sanayinin ve ordusunun canlı hedefler üzerinde yeni silah ve cephanelikleri test edebilmesi için gerekli görüldüğünü açığa çıkardı. Bu, tiksindirici bir durumdur. Her ne kadar Alpher İsrail´i savaşa götürebilecek nedenler arasında iç ihtilaflar ve yaklaşan seçimlerden de bahsetse de, yeni silahların test edilmesinden bu şekilde bahsedilebiliyor olması bile kendi başına bir mücrimliktir ve her türlü ahlakın, uluslararası hukuk ve sözleşmelerin alenen ihlal edilmesi potansiyeline işaret eder. Aynı zamanda İsrailli film yapımcısı Yotam Feldman´ın 2013 tarihli filmi ?Laboratuvar?da (The Lab) gösterdiklerinin bir teyididir; yani burada yeni bir şey yoktur.
İsrail işgalinin Gazze Şeridi´ndeki iki milyondan fazla Filistinliye dayattığı haksız ablukayı, bu toprak parçasının dünyanın en büyük hapishanesine çevrilmesini göz önüne aldığımızda, bu topraklar üzerinde İsrail silahlarının test edilmesi, İsrail´in Filistin halkına karşı işlediği süregiden suçlara yeni ve utanç verici bir boyut eklemektedir. Buna, İsrail´in yıllardır uluslararası düzeyde yasaklanmış silahları kullanmasını da ekleyebiliriz.
1948 öncesinden günümüze kadar Filistinlilere karşı işlenen bütün İsrail suçlarının sicilini dökmek çokça zaman ve çaba gerektirecektir. Bizzat İsrail devletinin kendisi, Siyonist terör çetelerinin Filistinli sivillere karşı gerçekleştirdiği katliamlar temelinde kurulmuştur. O tarihten bu zamana, yargısız infazlar, zorla tehcir, keyfi tutuklamalar, abluka ve diğer gerekçesiz hareket kısıtlamaları, yasadışı yerleşimler, açık ırkçı kanunları da içeren ayrımcı politikalar ve pratikler de dahil olmak üzere sayısız suç işlenmiştir.
İsrail´in tüm bu suçları, pek çok sömürgeci gücün, en başta da ABD´nin sınırsız ve sorgusuz-sualsiz desteği ve uluslararası kamuoyunun ve uluslararası hukukun bunları kasten görmezden gelmesi olmadan işleyemeyeceği tartışma gerektirmeyen bir gerçektir. Ne yazık ki, bu tür hukuki sınırlamalar yalnızca İkinci Dünya Savaşı´nın muzaffer devletleri ve diğer nükleer güçler için uygun olduğu zaman uygulanıyor gibi görünüyor. Onların niyeti ezilen halklara haklarını iade etmek değil, sahte sloganlar ve bahaneler altında, baskı ve adaletsizliği meşrulaştırmaktır.
Bu haliyle, İsrail´in suç işlemeyi durdurmayacağını, bilakis, onu durduracak bir Arap gücü veya bölgemizdeki suçlu rolünü kontrol altına alıp sınırlama yönünde ciddi bir irade olmadığı müddetçe yoğunlaştıracağını söylemek mantıklı olacaktır. Sömürgeci devlet, yalnızca Ortadoğu´daki değil, aynı zamanda dünya genelindeki barışı ve güvenliği de tehdit ediyor. Abluka altındaki Gazze Şeridi´ndeki canlı hedefler üzerinde silah testleri yapılması, İsrail´in amaç ve hedeflerine ulaşmak için hiçbir şeyden geri durmayacağının açık bir göstergesidir.