“Gazâlî’yi doğru anlamak”

Mustafa Çağrıcı, Gazâlî ile ilgili; olarak Doğu'da ve Batı'da oluşan yargılara vurgu yapama suretiyle bizzat onun değişiklik arz eden düşüncelerine atıf yapıp onun düşünce dünyasına açıklık getirmeye; onu tanımamıza katkı sunuyor.

“Gazâlî’yi doğru anlamak”

1 Gazâlî hâlâ dünyanın gündeminde ve ismi anılınca akıllara farklı yargılar geliyor: Kimilerine göre o, (bazı Batılı uzmanların tabiriyle) “Muhammed (a.s.)’den sonra en büyük Müslüman.” Kimilerine göre ise İslam dünyasındaki felsefî ve bilimsel durgunluk ve gerilemenin baş sebebi. Son zamanlarda en ağır eleştirilerden birini, Robert R. Reilly’nin The Closing of the Muslim Mind (Müslüman Zihnin Kapanışı) başlıklı eserinde okudum. Yazar, Müslüman toplumları bugünkü bataklığa sürükleyen üç sebebin Eş‘arîlik, Gazâlî ve Tasavvuf olduğunu savunuyor. 

2  44 yıldır Gazâlî ile ilgileniyorum. Bu süreçte şu ilkeyi gözetmeye çalıştım: Hiçbir insanı (ve hiçbir metni), içinde doğduğu ortam ve kültürden bağımsız okuyup, toptan kabul veya reddetmemeliyiz. Mesela dünyanın gelmiş geçmiş en büyük birkaç filozofundan biri sayılan Aristo’nun kozmoloji, fizik, kimya gibi doğa bilimleriyle ilgili birçok görüşünü, keza köleler ve kadınlar hakkındaki aşağılayıcı tezlerini onaylamak bugün hiçbir Batılının aklından bile geçmez. Yine de Batılılar Aristo’yu bilim ve uygarlıklarının ilk ve en büyük kaynağı bilirler. 

Biz de Gazâlî gibi klasik âlim ve düşünürlerimizi kendi tarihî, kültürel, siyasal vs. şartları içinde anlamalıyız. Çünkü (a) ancak bu sayede hakikati ne ise o şekilde kavrarız; doğruları alır, yanlışları tarihine havale ederiz. (b) İlgilendiğimiz kişilere karşı daha adaletli oluruz; onları ne haksız yere suçlarız ne de aşırı yüceltip kutsarız. (c) Böylece kendimize de iyilik ederiz; çünkü ne geçmişimizi reddedip soysuzlaşırız ne de eskileri putlaştırıp kendi aklımızı, bilgimizi yok sayarız. (d) Nihayet bu yolla küçülen dünyamızda kendimizle birlikte insanlığın aydınlanmasına da katkı sağlayabiliriz. 

***

Bu yöntemle Gazâlî hakkında şöyle birkaç kanaate ulaştığımı sanıyorum:  

1. Gazâlî felsefeden daha fazla birikim sahibi olduğu kelam ve fıkıh kitaplarında –çığır açıcı görüşleri yanında- öteden beri tartışılan dinî ve felsefî konularda akılcı ve determinist filozoflarla Mutezile ulemasına karşı ağır eleştiriler yöneltmiştir. Ama İhyâ’da (ahlâkî gerekçelerle) insanın ahlâkî kudreti, tövbe-af ilişkisi, nedensellik ilkesi gibi bazı konularda eleştirdiği görüşleri benimsediğini gösteren ifadeleri de var (mesela bkz. İhyâ [muhtasar çeviri, M. Çağrıcı], 3/86; 4/46, 404, 406, 423, 426). 

2. İslam dünyasında Gazâlî’ye gelinceye kadar, nedensellik ilkesini reddedici, akıl ve felsefe karşıtı din yorumu çoktan oluşmuştu. Bu anlayış Eş‘arîliğin doğuşuna kadar geriye gider. Hatta Taberî, m. 892’de “Bağdat’ta sultanın emriyle … kitapçılara, (akılcı) kelam, diyalektik (cedel) ve felsefe kitapları satmayacaklarına dair yemin ettirildi” der (Tarih, Beyrut 1407, 5/604).  

3. Gazâlî, felsefenin ilâhiyatla ilgili iddialarında aklın yetkisizliğini savunmuş (Kant’ın yaptığı gibi); aklın mantık, matematik, tıp ve tabiat bilimlerindeki yetkisini ise Tehâfüt’ün girişinde ve el-Munkız’da tereddütsüz kabul etmiştir.  

4. Gazâlî’nin sebeplilik ilkesine itirazı –genellikle anlaşıldığının aksine- tabiattaki sebep-sonuç ilişkisinin kesinliğine değil, bu kesinliğin ilâhî iradeyi dışarıda tutan izahına bir itirazdır; dolayısıyla amacı bilime güveni sarsmak değil, inanca yer açmaktır. Konunun bilim yönüyle ilgili olarak İhyâ’da şu tür ifadeler çok geçer: “Sebepleri terketmek hikmetten sapmak ve Allah’ın yasalarını bilmemektir”; “Yüce Allah, hikmetini göstermek için yasasını sebeplerle sonuçları birbirine bağlamak suretiyle icra etmektedir… Nasıl ki su susuzluğu, ekmek açlığı giderirse ilaçlar da –söz gelimi- sarılığı ve ishali giderir”; “…O, yasasını bu sebepler aracılığıyla uygular”; “Tevekkül ettim, yiyip içmesem, ekip biçmesem de Allah beni doyurur” diyerek sebepleri terketmek “ve bunlar gibi daha sayısız anlayışların hepsi deliliktir.” 

4. Gazâlî’nin bu vurgularına rağmen ulema ve kitleler Eş‘arîlik dogmatizmine çoktan teslim olmuşlardı. Bu nedenle onlar Gazâlî’nin dinî zeminde savunduğu indeterminist görüşü bilime güvensizlik olarak anlamayı sürdürdüler. Buna ilaveten (dinde müsamahanın kitabını yazan) Gazâlî’nin “felâsife”yi kâfir olmakla suçlaması, akıl ve felsefe karşıtlığını iyice beslemiş ve İslam toplumları için ağır sonuçlar doğurmuştur.