Bir daha düşündüm: Gassal kesinlikle bir başyapıt!
Çünkü…
Bir başyapıt, evrensel önermeye bağlı bir kurgunun karmaşık örgü ve buna uygun karakter derinliği ile ortaya çıkar. Gassal’da bunlar fazlasıyla var.
Eser bize, ölümün farkındalığının hayatı düzenleme eğilimine etkisi üzerinden bir pencere açıyor. Dizideki karakterleri “ölümden korkanlar” ve “yaşamın içinde savrulanlar” diye ikiye ayırabiliriz ama ölümü anlayan bir tek Gassal var. İşte bu anlama, Gassal’ı diğerlerinden farklı kılıyor.
İlk karakter, şoför. Ölümle ilgili tek fikri, korku ve kendini savunmak… Silah metaforu ile verilen şoför, diğer tüm karakterler gibi hayatın normal akışı dışında bir yaşama sahip: Kız kaçırmış ve kaçırdığı kızın ailesi tarafından öldürülüyor.
İkinci karakter, Gassal’ın yardımcısı. O da ölümden korkuyor ancak kaçmak dışında bir tavır geliştiremiyor. Ölümü anlamaktan çok uzak!
Üçüncü karakter, hemşire kız. Yaşamı kendi üzerinden okuyor ve çocuğu olmamasını kendisi kabullenmediği gibi başkasının da kabullenmeyeceğini düşünüyor. Yaşamın gerçekliği yerine kendi gerçekliğini yaşıyor.
Dördüncü ve beşinci karakterler bir çift, Ahmet ve Neslihan. Eserdeki normal algımızı inşa ediyor gibi görünen çift de aslında bir başka gerçekten kaçış hikayesi taşıyor: Kendi cennet bahçelerini oluşturmuşlar. Çitleri bile var! Ütopyaları, ışıklı havuz! Ve ölüm… Final, bu çift üzerinden kurgulanmış. Yazının sonunda yine değineceğim.
Altıncı karakter, baba. Kendisinin de dediği gibi, ondan ne koca olur ne de baba! Hayata rağmen kendi gerçekliğinin peşinde savrulan biri. Hazcı. Hedonist. Ölüm yokmuş gibi yaşıyor.
En komik karakter de şüphesiz kız kardeşleri kaçırılan köylü ve çevresindeki tipler. Bolca geleneksel doku üzerine serpiştirilmiş felsefi cümleler ve finalde konunun festivale bağlanması doğu tipi aydının çıkmaz sokağından bize sesleniyor.
Gassal’a araba ile çarpan dejenere tip ve ailesi ise günümüz ortalama insanını çok iyi sunmuş. Hiçbir çıpası olmayan bu tipler sadece kendi korkuları ile çıkarları açısından dünyayı algılıyor ve her cümleleri mantıksızlığın tutarlı mantığı olarak bizi dehşete düşürüyor!
Bir de aralara yerleştirilmiş ekonomi politiği açıklayıcı tipler var. Kasiyer kız ile hayatın gerçekliği karşısında kapitalist yanılsama, ölümüne kavga ettirilmiş. Muhteşemdi!
Filmin finali çok sertti. Cidden çok sertti. Dünyada kimse kendi küçük cennetini inşa edemez. Hayatın gerçekliğinin farkındalığı esastır ve bundan kaçış küçük cennetler üzerinden olmaz. Tamam, ben de üzüldüm en sempatik çiftin ölmesine ama konforlu alan göndermesi lazımdı da bu kadar içimizi acıtması acaba eseri anlamamıza çok mu engel oldu? Çok mu duygusal bulduk diziyi; bıçak gibi sert ve keskinken!
Ölüm, bize bir çıpa verir; kendimizi ve ötekini anlamamıza dair. “Hakkımız olan” ve “ötekinin hakkı” kavramları, ölümle anlam kazanır. Ölümün farkındalığı bizi makul olanı inşaya zorlar. O mahallede, o küçük cennet makul değildir. Sevimlidir, romantiktir özenilesidir ama makul değildir.
Gassal’ın, istemeye gittiği kız ve ailesinin analizini ise sizlere bıraktım.
Kaynak: yenipencere.com