Altmış sekiz kuşağının Marksist lider ve teorisyenlerinden olan ve seksenli yılların başlarında ise İslam'da karar kılan Fransız düşünür merhum Roger Garaudy, büyük bir ihtimalle Batıda yaşadığından dolayı, İslam'ı bir hukuk normu kabul etmekle birlikte, onu, ahlaki bir norm olarak da değerlendiriyor ve ele alıyordu. Ama bu konuların birbirlerini tamamlayan iki farklı ve aynı zamanda da mahiyetleri icabı, bu farlılıklardan bir birliğin oluşacağının da bilinmesi gerekirdi.
Bunlar arasında bu ikiliğin(dualizm) olduğunu savunmak ve dile getirmek, olsa olsa, hayatı, tecelli etmesi, her zaman yürürlükte olan ilahi iradeden ve o iradenin kavi bir izdüşümü olan tevhid olgusu çerçevesinde, bütünlükçü bir hayat tasavvurundan habersiz, ilgisiz, bilgisiz ve laikliğe alabildiğine kapılma şeklinde okunabilirdi, oysa...
Aslında Garaudy'nin de hukukun ve ahlakın arasını, bir araya gelmemek şartıyla önlemek diye bir düşünce ve eylem içerisinde olmadığını düşünüyoruz. Haddizatında ahlak hukuktan, hukukta ahlaktan ayrı düşünülemezdi!
Belki de onun söyleminde, Müslüman doğu toplumundan ziyade, dinsel planda Katolik ve felsefi planda ise laik/seküler ve materyalist olan Fransız toplumuna hitap ettiğini, onların idrakine seslendiğini, bilinçaltlarını harekete geçirdiğini düşündüğümüzde, en öncelikli normun ahlak normu olduğu da kendiliğinden öne çıkacaktır.
Entegrizme dikkat çekmesi...
Entegrizm konusuna gelince, adeta bugünleri görürcesine, o, pek de yanlış düşünmemişti denilebilir. Burada, maksada, söyleme ve söylemle birlikte, yine maksada kendi bağlamı içerisinde birlikte bakmak gerekir.
Dahası; kendilerini, dinle, ilahi bir öğretiyle ve konumuz açısından da İslam'la sınırlı görmeyip ona zıt bir paralellikte bulunan batılı ideolojik formasyonlar çerçevesinde tarihe, insana, hayata ve topluma bakma ameliyesi onları, okuna biçimi/biçimleri, kendi algısı içerisinde 'sistematik' olan bir gücün entegrist olması nasıl mümkün ise örneğin Marksistler/ulusalcılar- hangi çağda ve bağlamda yaşıyor olmasına bakılmaksızın, biz Müslümanlarında 'hakikatin hilafına' ve var olan, yaşanan hakikate ise yine 'İslam adına' yön verircesine entegrist olması da bir o kadar mümkündür ki birtakım iktidar süreçlerinde bunu çok rahatlıkla gözlemleyebiliyorduk!
Garaudy, entegrizmi, günümüzde iki karşıt kutup bağlamında Batı ve İslamcı entegrizmler olarak iki ana kısma ayırıyor. İslam, kendi doğası gereği işin dışında tutulursa şayet, batı entegrizmleri bize göre batıcı formasyonla hareket edildiğinden dolayı bir bütün olarak doğu entegrizmini veyahut ta entegrizmlerini de içerisinde barındırır.
Ki bunların birtakım batılı güçler, çevreler, oryantalizm merkezli batılı entelektüel öbekler, analistler ve politikacılar tarafından İslam'la bir ilişkisi aranıyor, ilişkilendiriliyor olsa da, sonuçta, ilhamının İslam'dan alındığı var sayılan her bir entegrizmin İslam açısından bir kıymet-i harbiyesinin peşinen bilinmesi ve kabul edilmesi, işi zorlaştırmayacak, aksine kolaylaştıracaktır.
Bunu için ise, peşin hükümlü olunmaması gerekir, sonuçta...
Ona göre entegrizmin sınıflandırılması mevzuu...
Ona göre batı entegrizmi; bilimsel, Stalinist ve Roma entegrizmi olarak üç ana gövdeye ayrılıyor. İslamcı, daha doğrusu tekçiliği ve mezhepçiliği baz alan entegrizmleri de, Ortadoğu entegrizmleri başlığı altında mütalaa edilmektedir.
O, yaklaşık olarak hemen hemen tüm entegrizmler için şu ifadeleri kullanır; İster teknokratik veya Stalinci kökenli olsun, ister Hıristiyan, Yahudi veya İslam kökenli olsun, günümüzde bütün entegrizmler gelecek için en büyük tehlikeyi oluşturmaktadırlar... Entegrizmlerin zafer kazanması demek, bütün beşeri toplulukların kendi içine kapanmış, dolayısıyla çatışmaya hazır fanatik gruplara bölünmesi demektir.(Entegrizm Kültürel İntihar, Roger Garaudy, s.9 Pınar Yay. İst. 1992)
Garaudy, entegrizmden kurtulmak için, ne bir Sezar'a ve ne de Napolyon'a ihtiyaç olduğunu vurgular. Bunun aksine o, milyonlarca erkek ve kadının yeni Lutherlerin, yeni Gandhilerin çağrısına uyup yürümenin gerekli ve yeterli olduğunun altını çizer.
Entegrizm kavramının ve entegrist kelimesinin henüz yeni olduğunu, 1966 ve 1968 yıllarına ait bazı kitaplarda ve ansiklopedilerde geçtiğini belirtmekte olup bu kavramın ana niteliğini şöyle sıralamaktadır; " Uyum sağlamayı red, her türden gelişmeye ve evrime karşı kemikleşme, geçmişe dönüş, geleneğin takipçisi olmak, muhafazakârlık, taassup, içe kapanma, dogmacılık, sertleşme, kavgacı olma ve uzlaşma kabul etmeme" vb...
Yukarıda sıralana bazı maddelerin entegrizmin doğasından kaynaklandığını bizde kabul etmekte birlikte, görecede olsa bazı maddelerin bu konu içerisine dahil edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Örneğin; geleneğin takipçisi olmak...
Garaudy, entegrizmi "nasıl yenebiliriz" der, bunlarla ilgili olarak, yapılması gerekenlerden, tavizlerden, fikri oyalamalardan ve bastırmadan bahseder. "20. yüzyılın geldiğimiz şu dönemde bütün dinleri ve bütün politikaları sarmış bulunan bu öldürücü hastalık olan entegrizm ile nasıl mücadele etmeli? Belki öncelikle yapılmaması gerekenler üzerinde mi düşünmeliyiz. Ne taviz, ne fikri oyalama, ne baskı"(Garaudy, a.g.e. s.105)
Fransız tepkisinin temelsizliği...
Garaudy kendi ülkesi olan Fransa'da göçmen olarak bulunan yabancıların, hemen her açıdan var olan sıkıntılı durumlarının ciddi bir analizini sosyal, siyasal, kültürel, iktisadi vb.- yaptıktan sonra, oluşan problemler karşısında Fransız tepkisinden bahis açar ve "Fransızların büyük çoğunluğu bu problemleri anlamalarını sağlayacak hiçbir eğitim almamışlardır. Ne okul yayınlarından, ne basından."(Garaudy, a.g.e. s.123)
Entegrizm Kültürel İntihar
Roger Garaudy
Pınar Yayınları