Bir yakınım durduk yerde “Erken seçim Ekim sonunda olabilir mi?” diye sorunca, gereksiz bir acullukla kendisine, “Ben ‘Erken seçime hazır olunmalı’ diyorum, ama o kadar da erken bir seçime değil” cevabını verdim.
Verdim, ama ardından da yakınımın sorusu üzerinde düşünmeye başladım.
Neden olmasın?
İktidarın vaktiyle benimsediği ‘düşmanları azaltıp dostları artırma’ siyasetinden vazgeçtiği günleri yaşıyoruz ve pek çok ülkeyle aramız şekerrenk. Buna karşılık uluslararası arenada sıkça ters köşe olduğumuz iki ülke var ve o iki ülkenin liderleriyle ilişkilere her durumda itina gösteriyoruz.
ABD ve Rusya ile liderleri Donald Trump ve Vladimir Putin’le…
Daha çok da ABD ve Trump’la…
Rusya’dan S-400 füze savunma sistemini derhal kullanma sözüyle satın aldık, ama Washington’dan gelen şiddetli itirazlar üzerine sistemi kullanmakta acele etmiyoruz. Uygun bir formül bulunursa hiç kullanmama seçeceği bile gündemimizde.
İşte bu tabloya bakıp “Bizim için ABD ve Trump Rusya ve Putin’den daha önemli” diyebiliyorum.
Doğrusu Trump’ın iş başında bulunduğu Trump da ülkemize özel bir yaklaşım içerisinde. Trump ise Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı övmek için hiçbir fırsatı kaçırmıyor. [Patavatsız biri olduğu için sözlerinin başka anlamlara çekilebileceğini düşünmüyor bile.] En son, rakibini gözden düşürmek için ‘usta satranççı’ olarak ilan ettiği Erdoğan’la Joe Biden’in aşık atamayacağını Trump’ın ağzından işitti bütün ABD.
Üzerinde düşününce vardığım sonuç
Trump’lı ABD ile Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olduğu Türkiye arasında gözle görülür elle tutulur bir yakınlık var. Buna “Bağ var” da diyebiliriz.
Görünür bağ Türkiye’de 2023’te yapılması kararlaştırılmış seçimin tarihini de etkileyebilecek kadar kuvvetli olabilir mi?
ABD’de seçim 3 Kasım’da yapılacak; Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı seçimi ile genel seçimi de o tarihe göre yeniden belirlemek düşünülüyor olabilir.
Kamuoyu yoklamaları, yedi ay önce öylesine söylenmiş sözleri yüzünden iktidarın takdir ettiği kalemlerin hırpaladığı Biden’in ABD’ye başkan seçilmesinin, Trump’ın da ‘tek dönemli başkanlar’ arasında yer almasının muhtemel olduğunu gösteriyor.
Başında Trump’ın olmadığı, seçilen başkanı fena halde hırpaladığımız Amerika bize ters gelebilir.
Yalnız dışarıda yürütülen askeri faaliyetler değil, içerideki dengeler de bu gelişmeden olumsuz etkilenebilir.
Düşünmeye başlayınca vardığım nokta, “Evet, erken -hatta baskın- bir seçim için önemli bir gerekçe bu” oldu.
Ayrıca, bizim kamuoyumuz tarafından bile ‘sürpriz’ olarak karşılanan politik adımların birbiri ardına atılmaya başlaması ile Trump’ın rakibi karşısında azalan desteğinin gözle görülür hal alması neredeyse eş-zamanlı.
Trump ABD’de gözden düştükçe Türkiye’de yeni bir ‘sürpriz’ daha gündeme geliyor.
Futbol Federasyonu’nun pek görülmemiş bir jestle bu yıl küme düşmüş önemli illerin takımlarına ligde kalma şansı tanıması bile bu tahlille yeni bir anlam kazanıyor…
“Önce Sultan Ahmet Camii’ni doldurun da o konuyu öyle konuşalım; biz onu açarsak Avrupa’daki camiler zora düşer, ben bu tuzağa düşer miyim” sözleriyle tartışılması engellenmiş Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması da öyle…
Hatta bugün verileceği birkaç gün öncesinden açıklanmış ‘büyük müjde’ bile hep aynı tahlili destekleyen ayrıntılar…
‘Müjde’ tahmin edildiği üzere, bugünü ve yakın geleceği etkilemese bile “Bizim de petrolümüz ve doğalgazımız olacak, ekonomimiz şaha kalkacak” düşüncesini uyandıracak enerji kaynağı keşfiyle ilgiliyse, erken-baskın seçim daha fazla beklenir hale gelir.
‘Büyük müjde’ haberinin “Türkiye’de yeni bir dönemin açılacağı” öngörüsü eşliğinde duyurulmasını da bu tabloya ekleyebiliriz.
‘Yeni bir dönem’ yeni bir seçimi gerektirebilir.
Kılıçdaroğlu da durumun farkında
Galiba aynı sonucu öngören benzer bir tahlil CHP’de de yapılıyor.
CHP ile ilgili en sıcak bilgilerin öğrenilebildiği Sözcü gazetesinde dün bir haber vardı. Partisinin grup yönetiminde yer alan bir milletvekili ile görüşen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “İktidarın yaptıkları birer seçim hamlesi” dedikten sonra, “Her an seçim olacakmış gibi çalışın” talimatını da vermiş…
Ortada fol yok yumurta yokken yakın çevresi bilinen bazılarının kendisini “Bu defa ben aday olacağım”, daha çok AK Parti’ye yakın kalemlerin ise Abdullah Gül’ü “Ben aday değilim” demeye zorlamalarını iktidarın dolaylı veya doğrudan birer hamlesi olarak değerlendirmiş bile olabilir CHP lideri Kılıçdaroğlu.
2023’te yapılacak bir seçimde kimin aday olup kimin olmayacağını bugünden tartışmanın başka bir anlamı olamaz zaten.
Bunun anlamı, seçim tarihinin öne çekilmesinin düşünüldüğü bir ortamda bulunulduğudur.
Müjdeler işe yaramazsa…
Galiba bu noktada bir ihtiyat kaydına ihtiyaç var.
Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması ile beklenen hareketlenme yaşanmadı; ilk ağızda oya da yansıyabilecek bir ilgi duyuldu, ancak o ilginin kalıcı olmadığı görüldü. Bugün açıklanacak ‘büyük müjde’ de erken seçim hesabını yapanların beklediği türden oya tahvil edilebilecek çapta bir ilgiye dönüşmezse hesap yeniden gözden geçirilebilir.
Uzak komşumuz Amerika’da yaşanması güçlü bir ihtimale dönüşen başkan değişikliği ile ülkemiz iktidarı arasında kurulan bağ çok belirleyici ve o yüzden seçimin bizde erkene alınması şart ise, bugünkü açıklama iktidarın devamını sağlayacak bir umudu yeşertmezse önümüzdeki günlerde yeni müjdeler bekleyebiliriz.
Tabii verilebilecek başka müjdeli haberler olduğu takdirde…