Sabah´tan Dilek Güngör´ün nakilcisiyim. Son yazısının başlığında ?Bankacılar futbolun IMF şefi olacak? yazıyordu.
?Borç alan emir de alır´ kuralı işleyecek yani.
Futbol Federasyonu ile Bankalar Birliği, Süper Lig takımları için bir kurtarma paketi üzerinde çalışıyor.
10 milyar liralık borçları yeniden yapılandırılarak bataktan çıkmaları sağlanacak.
Fakat netleştikçe görülüyor ki karşılığında, büyük kulüplerin hepsi bir kurulun vesayeti altına girecek.
Parayı tedarik eden bankaların da temsil edileceği, Federasyon bünyesindeki Lisans Kurulu bu.
IMF komiseri rolünü oynayacak bankacılar. Paranın nereye harcandığını, doğru harcanıp harcanmadığını yani kadro seçimlerini bile denetleyecek. Kulüpleri mali disipline sokmak adına, kullanacakları takdir yetkisine dahi karışacak.
Kurul, bir nevi kayyum müessesesi gibi çalışacak, kulüp yönetimlerinin sicil amiri ve nihai onay makamı işlevi görecek.
Yanlış okumuyorsunuz, borç yapılandırma yoluyla futbola kayyum atanıyor, kayyum.
Kafalarına göre, olmayan paralarla, borç harç transfer yapma devri kapanıyor.
Sıkı denetim rejimine tabi olacaklar, sırtlarında alacaklı kırbacı şaklatıla şaklatıla ?terbiye´ edilecek, dize getirilecekler.
İyi ama tek elden yönetilecekler, aynı merkeze bağlanacaklar, hepsinin sıralı son patronu bir olacak anlamına gelmiyor mu aynı zamanda?
Kötü yönetim, savurganlık, yanlış tasarruf ve yolsuzluklar sonucunda futbolun yaşadığı çöküşe bakın. Para öğüten devasa bir karadelik...
Eller havada, bir kurtarma paketi karşılığında teslim alınmaya hazır bekliyor kulüpler.
Günün sonunda, Süper Lig takımları üzerinde idari tekel kurulmasıyla sonuçlanacak bir süreç başlıyor.
Tek merkezden sevk ve idare edilmeye razı olacak kadar batağa saplandılar, borç şampiyonları çaresiz durumda demek ki.
Onca kayırmaya, teşviklere, vergi avantajlarına, hesap sorulmazlığa ve şımartılmaya rağmen iflas etmeyi başarmışlarsa...Tek bir söz dahi söylemeye haklarının kalmaması doğal.
Fotbulcusu milyonlarla oynar ama sıfır vergi öderken, kulübü kurumlar vergisinden muaf tutulurken batırılmış bir sektör var ortada.
Ve batığın sorumluları, şimdi el birliğiyle anahtarları kayyuma devretmek için can atıyor, yalvar yakar çırpınıyor.
Başından beri mesafeliydim, futbolla hep kağşak bir ilişkim oldu...
?Ne halleri varsa görsünler, bana ne´ deyip geçebilirdim. Fakat birincisi, ucu benim vergilerime de dokunmayacak olsaydı.
İkincisi de sinema, tiyatro ve konser biletlerinden kesilen eğlence vergisi maç bileti satışlarından da kesilebilseydi. O bile alınmıyorken...
Deli paraları rahat yesin diye topçuya sıfırlanan vergi, üç otuza giden kitabın yazarına, okuruna gelince göze batmıyor. ?Ne var, ödesinler canım, her zevkin bir bedeli olacak´ diye çok görülmüyor.
Kurşunun tenzilat kampanyasıyla enflasyon karşısında ucuzlatıldığı, kitabın vergisininse zamlandırıldığı bir çarpıklıkta, futbola üzülmek gelmiyor içimden, kusura bakmasınlar.