Siyaset de pek çok bakımdan futbola benzer. Futbolda topun en çok hangi takımın ayağında kaldığı, en çok kimin pas yaptığı, hangisinin daha güzel oynadığı değil de en çok golün hangi takım tarafından atıldığı önemlidir. Siyasette de tek ölçü sandığın kimi iktidara getirdiğidir.
Futbolda istatistiklere bakılarak sonuç ilan edilseydi, siyasette de kamuoyu yoklamaları yeterli sayılırdı.
Bereket futbolda da siyasette de kurallar farklı.
Oyun yüzde kaç olduğu bir veridir elbette, düşmesi de çıkması da partilere mesaj yerine geçer, ama işte o kadar; iktidarı sandık sonucu belirler?
AK Parti 2002 seçiminde yüzde 35 civarında bir oy almıştı, ama MHP, DYP, ANAP ve Genç Parti gibi dönem partileri yüzde 10 barajına takıldığı için, tek başına iktidar olmasına yüzde 35 oy yetmişti. [Tayyip Erdoğan İstanbul belediye başkanlığı için yapılan 1994 yerel seçiminde oyların yaklaşık dörtte birini alabilmişti; ancak o oy oranı da başkan seçilmesine yetmişti.]
Bu girişi şu sırada yarı finale doğru evrilen Dünya Kupası´nda elenen ve kazanan takımlarla ilgili yorumlar sadedinde yazmış değilim; kupada oyununu beğenmediğim halde halen ayakta kalan, beğendiğim için finallere kalmasını arzuladığım halde elenmiş takımlar var.
Futbolun doğası böyle. Geçen kupanın şampiyonu Almanya ilk elenenlerden oldu bu yıl. Kötü oynamadı Almanya, ancak teknik yöneticinin takımını nasıl oynatacağını ezberlemiş rakipleri karşı stratejiler geliştirdiler ve başarılı olabildiler.
Henüz tartışması bitmeyen son seçimde AK Parti´nin oylarının düşmesine takılıp Tayyip Erdoğan´ın yeniden cumhurbaşkanlığa seçilmesini MHP desteğine bağlayanlar ve sonucu küçümseyenler çıkıyor ya, bunu yapanlar hem kendilerini yanlışa şartlayarak akıl sağlıklarını tehlikeye atıyorlar, hem de yazdıklarını okuyup dediklerini dinleyenlerin sinir uçlarını tahrip ediyorlar.
Bu seçimin galibi yeniden cumhurbaşkanı seçilmiş Tayyip Erdoğan ile iktidarını sürdürmeyi başarmış AK Parti´dir.
Muhalifler bu başarıları küçümsemek yerine bir dahaki seçimde nasıl bir strateji uygularsalar denklemi lehlerine değiştirebileceklerini düşünmeye başlasalar daha doğru bir iş yapmış olurlar.
CHP içerisinde patlayan liderlik kavgasının yolunu, daha seçim öncesi dönemden başlayarak bugünlere, yaptıkları teşviklerle AK Parti ve itibar ettiği gazeteciler açtı; bir dahaki seçime CHP´yi daha da güçsüz sokmanın ön adımı olarak?
AK Parti bunu her seçimde bir sonraki seçimi de düşünerek hep yapıyor zaten?
Rakipleri ise bunu fark etmekte de zorlanıyorlar.
Önceki son iki seçim -2015 yılında yapılan 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri- aslında rakiplerin gözünü açmalıydı. İlkinde sandıkta yenilmişti AK Parti ve Meclis´te azınlığa düşmüştü; ancak hemen ardından birkaç stratejik hamleyle muhalefet cephesinin kilitlenmesini sağladığı gibi beş ay sonrasında zorladığı baskın seçimle tabloyu tersine çevirmeyi bilmişti.
Ardından da, bir sonraki seçimi düşünmeye başladı AK Parti kadrosu. Yeniden aynı duruma düşülmemesi için arada alınan tedbirlerle iktidarını sürdürmeyi bir kez daha becerdi.
İttifak yoluyla barajı işlevsiz bırakmak rakiplerini güçlendirecek ve bu sebeple aleyhine sonuçlanabilecek bir yanlış adım olarak görünse de, cumhurbaşkanlığı ve iktidarı MHP ile ittifakı sayesinde elinde tutabildi AK Parti. Saadet Partisi´ni yanına çekebilse, HDP´yi baraja gönderebilse çıkan tablo daha şaşaalı olabilecekti.
Muhalifler o hamleleri anlayamadıkları için kendi elleriyle oyuna geldiler.
Her karşı-hamlelerinin rakip tarafından planlandığı ispat edilebilecek kuvvette öne sürülemese de hiç değilse öngörülebildiği söylenebilir. Meral Akşener´in çıkardığı ikili engelleme -her partinin kendi adayıyla seçime girmesi ve HDP´yi ittifak dışı bırakmak- AK Parti´ye yaradı.
Akşener´in partisinin ??Millet ittifakı bitti´´ açıklaması herkesi şaşırtmış olabilir, ama AK Parti açısından bunun beklenen ve hazırlanılmış bir hamle olduğuna eminim.
Şimdilerde başgösteren CHP-içi kavga da bir sonraki seçimde AK Parti´nin işine yarayacaktır.
Futbolda Dünya Kupası dört yılda bir yapılıyor, o dört yıl içerisindeki karşılaşmaların sonunda elenmeyen milli takımlar adı önceden belirlenmiş bir ülkede birbirleriyle karşılaşıyorlar.
Türkiye 2002 sonrasında, 16 yıldır, kupalara neden katılamıyor, neden gruplarından sürekli eleniyorsa, siyasette de muhalefet o yüzden başarılı olamıyor.