05.11.2018 Pazartesi
Khalifa Üniversitesi İnsani ve Sosyal Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Brendon J. Cannon ve Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği Başkanı Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, Fransa´nın Cezayir politikalarını Anadolu Ajansı için değerlendirdi.
Fransa´nın tarihi olaylardaki duruşuna ilişkin Dr. Cannon, "Fransa, tarihsel olaylarla ilgili duruşunda çifte standardını her zaman koruyor. Fransa, bir yandan 1915 olaylarını soykırım olarak kabul ederken öte yandan Cezayir´deki suçlarının hukuki ve ahlaki etkilerini tamamen kabul etmeyi reddediyor." değerlendirmesini yaptı.
Macron´un Ermeni meselesini gündeme getirmesine de değinen Cannon, şunları söyledi:
"Macron ve destekçileri birçok devletin yaptığının aynısını yapmakta. Fransa içerisindeki yerel gündemlerini zinde tutabilmek adına tarihi siyasileştirmeye ve tarihin sunduğu gerçekleri tekrar düzenlemeye çalışıyorlar. Bu ucuz ve kolay bir taktik olsa da, hem tarihsel hem de yasal perspektiften bakıldığında etik değildir ve Macron bunu yaptığı için eleştirilmelidir."
"Cezayir sadece bağımsızlık savaşı sırasında büyük bir soykırım yaşamadı"
Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği Başkanı Prof. Dr. Zekeriya Kurşun da Cezayir´in sadece bağımsızlık savaşı sırasında büyük bir soykırım yaşamadığının altını çizdi.
Esasen Cezayir´in, Fransızlar tarafından 1830´dan itibaren soykırıma maruz kaldığını anlatan Kurşun, şöyle devam etti:
"Dolayısıyla zaman zaman Cezayir´deki bazı aklı selim araştırmacılar, siyasetçiler bu meselenin üzerine giderek Cezayir´den özür dilemek veya en azından Cezayirlilere karşı işledikleri suçları itiraf etme sağ duyusunu gösteriyorlardı. Ancak, dönemsel olarak hem Fransa´nın bölgedeki iş birliği veya menfaatlerine paralel olarak bu soykırım inkar ediliyor. Şu anda yaşadığımız süreç de onu gösteriyor. Macron, genç bir siyasetçi. Maalesef, Batı´da yükselişe geçen milliyetçilik ve İslamofobi akımlarına sempatik davranışlar sergilemeyi kendisini adeta siyasi bir gelecek için rehber ve metot olarak benimsemiş. Cezayirlilerin bağımsız savaşı sırasında maruz kaldıkları katliamı elbetteki inkar edecek."
Cezayir´de Fransızların kültürel soykırımı
Cezayir toplumunun 1830´dan itibaren 1950´li yıllara kadar hem insan olarak katliamlara maruz kaldığını hem de kültür olarak bir soykırımla baş başa bırakıldığının altını çizen Prof. Dr. Kurşun, "Cezayir toplumu Fransızlar tarafından adeta mankurtlaştırılmıştır. Yani sadece tek taraflı bir soykırım yoktur bütünüyle kültürel ve ırksal olarak da bir soykırım yaşanmıştır. Cezayir´in kendi mahalli kimliğinin dışında 300 yıllık Osmanlı tarihi büyük ölçüde ortadan kaldırılmıştır. Cezayir´deki en büyük ibadethane Fransızlar tarafından katedrale çevrilmiştir. Burası, Türkiye Cumhuriyeti´nin gayretleri ile Keçiova Camisi´ne çevrilerek restore edilmiş ve yakın zamanlarda ibadete açılabilmiştir. Bunun dışında, 1830´dan itibaren Cezayir´de Cezayirli Müslümanların vakıfları gasbedilmiştir. Birinci Dünya Savaşından sonraki süreçte de doğrudan doğruya Cezayir üzerinde kurulan mutlak hakimiyet sürecinde Cezayir annelere kendi dillerinde Arapça ninni söylemelerine imkan tanınmamış." diye konuştu.
"Fransa´nın Cezayir´deki suçu için resmi özür sunmada yetersiz kaldı"
Macron´un "Ermeni Soykırımının tanınması mücadelesine devam edeceğiz" açıklamasını değerlendiren Prof. Dr. Kurşun, Batı toplumlarının Türkiye, Türkler ve özellikle Osmanlı tarihi söz konusu olduğunda daima iki yüzlü bir siyaset hayata geçirdiğini ifade etti.
Kurşun, şöyle devam etti:
"Kendilerinin yapmış oldukları soykırımları görmezden gelerek esas manasıyla soykırım manasına gelmeyecek birtakım olayları tarihi bağlamından çıkararak ülkelerin aleyhlerine kullanmaktadırlar. Macron´un ´Ermeni Soykırımının tanınması mücadelesine devam edeceğiz´ ifadeleri buna en büyük örnektir. Bu yıl eylül ayında, Macron, Cezayir´deki kanlı olaylarda General Paul Aussaresses gibi bazı generallerin sorumluluğunu nihayet kabul etti. Ancak Macron, selefleri gibi Fransa´nın Cezayir´deki suçluluğu için resmi bir özür sunma konusunda yetersiz kalmıştır. Fransa´nın Cezayir´deki suçlarını kabul etmeden Ermeni meselesini sürekli dile getirmesi dünya kamuoyunda çok bir şey ifade etmemektedir ve tamamen politiktir. Özellikle Amerika´daki Ermeni diasporasından sonra dünyada Türkiye aleyhine en etkin politikalar sürdüren ülke Fransız olmuştur. Fransa, Ermeni meselesi konusunda hem Avrupa Birliği müzakereleri süreci içerisinde hem de öncesinde çok etkin riyakar politikalar gütmüştür."