Orta Doğu´da etkin ve etkili bir devlet olmanın yolunun, bölgeyi çevreleyen deniz havzalarında aktif bir politika izlemeden geçtiğinin bilincinde olduğu görünen Fransa, Basra Körfezi´nde de diplomatik varlığını pekiştirme arayışında. Bu arayışın önemli bir ayağını da Körfez´deki ülkeler ile geliştirdiği askeri ilişkiler teşkil etmekte. Bu minvalde, bölge ülkelerine, başta Silahlı Kuvvetler Bakanı Florence Parly olmak üzere güvenlik bürokrasisinden üst düzey ziyaretler düzenli bir şekilde yapılmakta. Ayrıca, Fransız silahlı kuvvetleri, ilgili ülke ordularıyla askeri tatbikatlar icra etmekte. Kasım 2018´de Kuveyt silahlı kuvvetleri ile birlikte Kuveyt topraklarında icra edilen ?Batının İncisi´ tatbikatı bunlara bir örnek. Fransa´nın Körfez´de tesis ettiği askeri ilişkilerin belkemiğini ise savunma sanayinde işbirlikleri ve silah ticareti oluşturuyor.
Fransa, küresel silah ticaretinde oldukça etkin bir oyuncu. Stokholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü´nün (SIPRI) verilerine göre, 2014-2018 yılları arasında, ABD ve Rusya´nın ardından, dünya çapında en fazla silah ihracatı gerçekleştiren üçüncü ülke. Fransa´nın etkinliğinin bir göstergesi de bu dönemdeki silah ihracatının, bir önceki beş yıllık döneme göre (2009-2013) yüzde 43 artması. Buna mukabil, örneğin, Rusya´nın aynı dönemde silah ihracatı yüzde 17 azalmış durumda. Son on yıllık dönemde ise, Fransa´nın en büyük ihracat pazarlarını sırasıyla Hindistan, Suudi Arabistan, Katar, Mısır, Brezilya ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) oluşturuyor. İlk altı sırada, dört Orta Doğu ülkesinin yer alması göze çarpmakta. Fransa, toplam savunma sanayi ihracatının yüzde 44´ünü Orta Doğu ülkelerine yapıyor.
Bununla beraber, Fransa´nın Suudi Arabistan ve BAE´ye yaptığı silah satışları Fransız ve dünya kamuoylarında şiddetli eleştirileri beraberinde getirmiş durumda. Suudi Arabistan ve BAE´nin Yemen iç savaşına fiili müdahalesi ve askeri harekatlarında Fransız silahlarının saldırma amaçlı olarak aktif bir biçimde kullanılmasına yönelik tartışmalar devam etmekte. Nisan ayında, Fransız medyasına sızdırılan ?savunma sırrı´ kayıtlı Savunma Bakanlığı belgeleri, bu durumun Fransız yetkililerin bilgisi dahilinde olduğunu ayrıntılı bir şekilde ortaya çıkarmıştı. Fransız kamuyoundaki hararetli tartışmaların yanında, Fransa´nın bu iki ülkeye silah satışları, Paris ile diğer Avrupa başkentleri arasında da diplomatik gerginliklere neden oldu. Özellikle Almanya´nın Suudi Arabistan´a silah ihracatını askıya alması, Almanya ile ortak çok sayıda savunma sanayi projesinde yer alan Fransız şirketlerini sıkıntıya düşürdü. Ne var ki, ulusal ve uluslararası eleştirilerin muhatabı olan Fransız hükümeti, Suudi Arabistan ve BAE başta olmak üzere Körfez ülkeleri ile askeri ilişkilerini geliştirmekte ısrarcı.
Suudi Arabistan, Fransa´nın Körfez´de askeri ilişkilerini geliştirmeye çalıştığı ülkelerin başında geliyor. Bu isteğin temel sebeplerinden birisi, Suudi Arabistan´ın küresel silah ithalatındaki yeri. Suudi Arabistan, 2014-2018 yılları arasında dünyada en fazla silah ithalatı yapan ülke (Hindistan ikinci, Mısır üçüncü sırada). Bir önceki beş yıllık döneme (2009-2014) göre ise, gerçekleştirdiği silah ithalatı yüzde 192 artış göstermiş durumda. Küresel silah ithalatında, tek başına yüzde 12´lik bir pazar payına sahip. Suudi Arabistan´ın silah tedarik süreçlerindeki Fransa´nın kayda değer konumunun bir göstergesi de, ABD ve İngiltere´nin ardından Riyad´ın en fazla silah ithal ettiği üçüncü ülke olması.
Fransa, Suudi Arabistan hükümeti ile, ülkenin silahlı kuvvetlerinin modernizasyonu hedefi çerçevesinde, çok sayıda işbirliği gerçekleştirmiş durumda. Yakın dönemdeki önemli girişimlere örnek olarak, Ocak 2018´de Fransız savunma sanayinin önemli kamu iştiraklerinden olan Thales Group ile yapılan işbirliği anlaşması gösterilebilir. Suudi Arabistan´a ihraç edilen kara silah sistemlerinden birisi olarak Caesar kendinden tahrikli obüs topları öne çıkmakta. Fransa, 2010 yılından bu yana Suudi Arabistan´a bu sistemlerden 132 adet satmış durumda. Caesar toplarının Yemen´de saldırı amaçlı aktif kullanımı, Fransız hükümetine yönelik yukarıda bahsedilen ulusal ve uluslararası eleştirilerin ana sebebini teşkil ediyor.
Diğer yandan, Fransız silah sistemlerinin Suudi hava kuvvetlerinde dikkat çeken bir varlığı bulunmuyor. Yine de, Fransa´nın üretim ortaklarından olduğu Airbus A330 MRTT tipi havadan havaya yakıt ikmali yapan altı adet tanker uçağı, Suudi Arabistan´ın Yemen operasyonları için büyük öneme sahip. Son olarak, Fransa´nın, Suudi deniz kuvvetlerinin güçlendirilmesindeki belirgin rolü dikkati çekiyor. Suudi deniz kuvvetlerindeki mevcut el-Riyad sınıfı üç fırkateyn, Fransız savunma sanayi şirketi Naval Group tarafından inşa edilerek bu ülkeye teslim edilmişti. Bu fırkateynlerden birisi, Yemen ablukasında faal bir şekilde kullanılıyor. Bu gemi, dünya kamuoyunun dikkatini Ocak 2017´de Hudeyde Limanı açıklarında bir Husi saldırısına maruz kaldığında çekmişti. Son olarak, geçtiğimiz Şubat ayında Fransız şirket Naval Group, Suudi Arabistan´ın 2017´de kurduğu savunma şirketi SAMI ile bir mutakabat anlaşması imzaladı. Bu anlaşmaya göre, Suudi Arabistan´da kurulacak ortak bir şirket ile Suudi deniz kuvvetlerinin kullanımı için muhtelif savaş gemilerinin inşa edilmesi planlanmakta.
Fransa, BAE ile tesis ettiği askeri ilişkilerinin geliştirilmesi için de özel bir çaba sarf ediyor. Fransız Dışişleri Bakanlığı, iki ülke arasındaki ilişkileri ?gerçek bir stratejik ortaklık´ şeklinde niteliyor. İki ülke 2012 yılında bir stratejik diyalog sürecini de hayata geçirmişlerdi. Bu çerçevede, Florence Parly, Eylül 2018´de Abu Dabi´ye bir ziyaret gerçekleştirmişti. Fransa ile BAE arasındaki askeri ilişkilerin önemli bir boyutunu da, iki ülkenin 1995 yılında imzaladığı ve 2009 yılında revize ettiği savunma antlaşması teşkil ediyor. Fransa açısından, BAE ile ilişkilerini ayrıcalıklı kılan bir unsur da, bu ülkenin Fransa´nın Körfez bölgesindeki ilk ve tek askeri üssüne ev sahipliği yapıyor olması. Fransa tarafından ?Barış Kampı´ olarak isimlendirilen bu üs, dönemin Fransız Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy´nin 2009 yılındaki ziyareti esnasında açılmıştı. Üç tesisten müteşekkil üs içerisinde, 700 civarında Fransız askeri personel konuşlu bulunuyor.
Hiç kuskusuz, Fransa´nın BAE ile arasındaki askeri ilişkilerde, savunma sanayi özel bir konuma sahip. BAE, küresel silah ticaretinde, 2014-2018 yılları arasında, en büyük yedinci ithalatçı olarak kayda değer bir paya sahip. Fransa ise, ABD´den sonra bu ülkenin en fazla ithalat yaptığı ikinci ülke. BAE kara kuvvetlerinin belkemiğini Fransız yapımı Leclerc ana muharebe tankları teşkil ediyor. BAE ordusunda bu tanklarından yaklaşık 400 adet bulunmakta. Önemli bir nokta da, Leclerc tanklarının, dünyada Fransız ordusu hariç yalnızda BAE kara kuvvetleri tarafından kullanılması. Halihazırda, BAE, Yemen´deki operasyonlarında Leclerc tanklarını aktif olarak kullanıyor. BAE hava kuvvetlerinde de Fransız silah sistemleri öne çıkıyor. Amerikan F-16´ları ile birlikte Fransız Mirage 2000 savaş uçakları, BAE hava kuvvetlerinin vurucu gücünü oluşturuyor. Bununla birlikte, Fransız hükümetinin Rafale savaş uçaklarının satışına dair BAE ile uzun yıllardan beri sürdürdüğü müzakereler ve pazarlıklar şimdiye kadar bir sonuç vermiş değil. Son olarak, BAE deniz kuvvetlerinde de, Fransız silah sistemlerinin mevcudiyetini görmek mümkün. Fransa ile işbirliği içerisinde üretimi gerçekleştirilen altı adet Beynune sınıfı korvet, BAE deniz kuvvetlerinde hizmet veriyor. Bu korvetlerin ilki Fransa´da üretilmiş, diğerleri ise ortak üretim çerçevesinde BAE´de inşa edilmişti. Ek olarak, geçtiğimiz Haziran ayında, BAE´nin, Fransız şirketi Naval Group ile iki modern fırkateynin teslimi için bir anlaşmaya imza attığı bildirildi. Bu anlaşma, ilk olarak Kasım 2017´de ilan edilmişti.
Fransa, Suudi Arabistan ve BAE´nin yanında, elbette diğer Körfez ülkeleri ile de askeri ilişkilerini geliştirmeye matuf adımlar atmakta. Bu çabalar, Fransa´nın genel Orta Doğu siyasetinin bir parçası. Orta Doğu´yu çevreleyen diğer deniz havzaları ile birlikte, Basra Körfezi de Fransız dış politikasında önemli bir alan. Ne var ki, Fransa´nın Körfez ülkeleri ile geliştirdiği güvenlik işbirliğinin, kapsamlı bir stratejik ortaklığa evrilmesi şu aşamada mümkün görünmüyor. Bu durumun başlıca sebebi, Fransız dış güvenlik politikasındaki Afrika operasyonları, Libya ve bir ölçüde Suriye iç savaşları gibi daha önemli gündem maddeleri. Dolayısıyla, Fransa´nın, Körfez bölgesinde geniş kapsamlı stratejik angajmanlardan kaçınarak, savunma sanayindeki işbirlikleri çerçevesinde askeri ilişkilerini güçlendirme politikasını sürdürmesi beklenebilir. Bu bölge ile askeri ilişkilerini geliştirmeye çabalayan Türkiye´nin, diğer bölge-dışı devletlerin olduğu gibi Fransa´nın da politikalarını yakından takip etmesi önem kazanıyor.