‘Fitne’nin çağdaş versiyonları

İlahiyatçı yazar Mustafa Çağrıcı, Emevilerden buyana Müslüman dünya ile Batı’da “kirli eller” argümanı üzerinden, yönetimsel anlamda “fitne” olgusuna işaret ediyor.

‘Fitne’nin çağdaş versiyonları

İslam’ın ilk asrında siyasetçilerin ürettikleri, zamanla ulemanın “fitne” adını verip din kisvesi giydirdikleri şiddet olayları Müslüman toplumların ruhunda ürkütücü tesirler bıraktı. Halife Osman’ın katliyle başlayan fitne/şiddet dalgaları Cemel Vak’ası, Sıffîn Savaşı ve Haricî isyanlarıyla devam etti. Emevi iktidarını reddeden Abdullah b. Zübeyr’in Hicaz’da kurduğu yönetimi yıkmak amacıyla Yezîd b. Muâviye’nin yolladığı ordu Harre’de Medinelilerle savaştı ve Medine’yi yağmaladı (yıl: 63/683). Daha sonra Haccâc b. Yûsuf’un ordusu altı ay süren kanlı kuşatma sonunda Mekke’yi işgal edip Abdullah b. Zübeyr’i öldürdü (73/692). Bütün bu fitneler hem Sünnî-Şiî ihtilâfının hem de Sünnî dünyada fitne korkusuyla “kirli eller”e katlanma kaderciliğinin kalıcı hale gelmesine yol açtı.

Bizdeki “fitneler”in daha ağırları, yine din kisvesi altında Hıristiyanların dünyasında da yaşandı. O yüzden Doğuda ve Batıda birçok ilim ve fikir insanı siyaset ve siyasetçiden uzak durmayı öğütlediler.

Bizden bir örekle yetinelim. Gazâlî ünlü eseri İhyâ’da (Kahire 1332, II, 142) şöyle der: “Devlet büyükleri ve haksız iş yapan memurlarla ilgili üç farklı tutum takınabilirsin. İlki ve en kötüsü: Onların kapısında dolaşırsın. İkincisi ve daha az zararlı olanı: Onlar senin ayağına gelirler. Üçüncüsü ve en iyisi: Onlardan uzak durursun; sen onları görmezsin, onlar da seni görmezler.”

Siyaset ve siyasetçi üzerine Batı’daki yergi literatürü daha zengin. Bu yergi için sıklıkla kullanılan “kirli eller” deyimi muhtemelen Kitab-ı Mukaddes’ten geliyor. İşaya 59/3’te şöyle denilir: “Çünkü elleriniz kanla ve parmaklarınız kötülükle kirlendi.”

Bat’da “kirli eller”i siyaset düşüncesinin temeline koyan kişi, bu bilimin kurucusu sayılan Floransalı düşünür ve devlet adamı Machiavelli’dir (ö. 1527). Bu adam, ünlü eseri Prens’te –kendi ifadesiyle- “zulmü iyi kullanma”nın ya da “nasıl iyi olunmaz”ın dersini verir. Ona göre kimse elini kirletmeden siyasette başarılı olamaz (bkz. özellikle VIII. ve XV. Bölümler).

Fransız Varoluşçu düşünür Jean-Paul Sartre da Kirli Eller adlı piyesinde siyasette kirlenmenin kaçınılmazlığını işler. Burada komünist lider Höderer “dirseklerine kadar kirli ellere sahip olmak”tan bahseder ve idealist Hugo’ya sorar: “Ne umuyorsun? Masumca yönetebileceğini mi sanıyorsun?”

“Kirli eller” konusu, aynı başlıklı bir makale yazan [“Political Action: The Problem of Dirty Hands”, Philosophy & Public Affairs, II/2 (Winter, 1973), s. 160-180] Amerikalı siyaset teorisyeni Michael Walzer gibi düşünürlerin eserleriyle Batılı entelektüellerin gündeminde kalmaya devam ediyor.

Walzer’in anlatımıyla “Machiavelli, reform yapmayı amaçlayan iyi bir adamın, … amacına ulaşmak için korkunç şeyler yapması gerektiğini söyler. Siyasetçinin (Roma’yı kuran) Romulus gibi kardeşini öldürmesi, (onun ardılı) Numa gibi insanlara yalan söylemesi gerekecektir. Ancak bazen ‘Eylem suçladığında (yararlı) sonuç onu mazur gösterir.’ (Machiavelli’nin) The Discourses’daki bu cümlesi, genellikle politikacının hile ve gaddarlığının, getirdiği iyi sonuçlarla haklı çıkarıldığı anlamına gelir” (anılan eser, s. 174).

***

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra –belki de tarihlerinde ilk defa- 77 yıldır kendi aralarında savaşmayan “sarı saçlı mavi gözlü” toplumlar, bir kez daha, siyasetçinin “ellerini kirletmeden” siyasetçi olamadıklarını kendilerinde tecrübe etmenin mutsuzluk ve karamsarlığını yaşıyorlar. Üstelik şimdi o “kirli eller”de dünyayı yok edecek bir güç de var. Walzer’in anlatımıyla başarı, politikacıya, insanların hemcinslerinden kazanabilecekleri en büyük ödülleri sunar: Güç ve şan. Siyasetteki o kıyasıya rekabet bu ikisi içindir. Siyasette “riskler genellikle büyüktür, ancak baştan çıkarıcılar daha büyüktür.”

Şu cümleler de Walzer’in aynı makalesinden: “İşte ahlaklı (!) politikacı: Onu kirli ellerinden tanıyoruz. Ahlaklı bir insan olsaydı ve başka bir şey olmasaydı elleri kirli olmazdı” (s. 169). “Bizim adımıza hareket eden adamlar genellikle ya katildir ya da çok çabuk ve kolay katil olurlar” (s. 164).

Bu iddiaların son yıllardaki kanıtlarını ABD’li ve Rusyalı politikacılar Afganistan, Irak, Suriye, Libya ve Ukrayna’da; İsrailli politikacılar Filistin’de, İranlı ve Suudi politikacılar Yemen’de sergilediler.

İnsanoğlu, barışı sağlamanın savaştan başka bir yolunu bulmadıkça “kirli eller” katletmeyi sürdüreceklerdir.