Fırat´ın İki Yakasına Kısa ve ?Özlü´ Bir Yolculuk

Özgün İrade Dergisi´nin Aralık 2018 176. Sayısı çıktı! Son sayıda gençlik üzerine yapılan Türkiye Gençlik Profili Araştırması´nı temel alan Özgün İrade yazarlarından ŞIH MÜSLÜM SURUÇ´un yazısını okuyucularımızla paylaşarak dergi hakkında fikir sahibi olma

Fırat´ın İki Yakasına Kısa ve ?Özlü´ Bir Yolculuk

?Fırat kenarında yüzer kayıklar / Anam ağlar, bacım beni sayıklar??

Epey zamandır yakın ve ?en´ yakınlarımın yaşadığı yerlere pek gitmemiştim, gidememiştim. Onlar ve benimde zaman zaman gidip kaldığım yerler ve o yerlere yakın, komşu olan memleket gözümde tütüyordu. Taşı, toprağı, havası, suyu, velhasıl hemen her şeyiyle?

Nizip´e Yolculuk?

Derken, yakınım olan bir kız çocuğunun düğünü için düşünülen ?mütevazi´ bir tören vesilesiyle kalkıp Nizip´e gittim.

Nizip, Fırat´ın batı yakasına yaklaşık on beş kilometre mesafede bir şehir olup Gaziantep´e bağlı bir ilçe merkezi. İlçe merkezi, ama içerisinde barındırdığı potansiyel açısından bakıldığında bir sanayi şehri?

Çocukluğumuzda yediğimiz zeytinin ve annelerimizin gerek banyo da ve gerekse de elbise yıkarken kullandıkları ?çamaşırda külün kullanılmasından sonra- ?Ülfet´ sabunlarının ve daha birçok ürünün imal edildiği şehir?

Ha bir de daha taze iken alıp, kırmızı-mor renkli ince kabuğunu soyup, çekirdeğini kırıp içerisindeki ürününü çıkarıp afiyetle yediğimiz Antep fıstığının da başkenti olarak bilinen şehir veya büyük bir ilçe?

Her şeyiyle, Fırat´ın Türkiye kısmının güneyinde onun doğu yakasında bulunan şehirlerle ?Birecik, Suruç, Bozova vb.-birçok konuda yakınlığı olan şehir.

Kavmi (etnik) çeşitliliği, kültürü, gelenek, göreneği ve kullanılan dilleriyle ?Türkçe ve Kürtçe- hemen hemen, birçok farka rağmen, aynı olan bir şehir olma yönüyle yabancısı olmadığım bir yer Nizip...

İşte, yukarıda da belirttiğim üzere, o evlilik töreni vesilesiyle yaklaşık iki gün Nizip´te, yine, yakınlarımın ikamet etmiş olduğu; Suriye sınırına beş-altı kilometre mesafede bulunan ve yoğun olarak Türkmen nüfusla birlikte, öteden beri Kürtlerinde ikamet ettiği bir köye de uğramıştım. Köyden ayrılırken, yakınlarım valizime bir poşet içerisinde ev ekmeği (köy ekmeği değil) ile dört, beş kilo kabuklu Antep fıstığı da koymuşlardı. Bunları, seyahat sonrası valizimi açtığımda gördüm.

Bir de Nizip, Osmanlının son ya da modernleşme döneminde, kendini Osmanlıdan koparmaya çalışıp bağımsızlaşmak isteyen Kavalalı Mehmet Ali Paşa´nın ordusunun Osmanlı birliklerini yendiği ve bu sebepten Osmanlının telaşa düşmesine sebep olan savaşın yaşandığı yerdi de...

Hem bu savaştan sonra ve hem de Memluklülerin yıkılması sonucu, orada, yani Mısır´da yaşayan Kıpçak Türklerinin büyük bölümünün Osmanlılar tarafından yerleştirildiği yerlerden birisi Nizip, diğeri de Birecik...

Hatta bölgede oluşan Türk nüfusun önemli bir kısmının Kıpçaklardan oluştuğu, Fırat´ın güney batısında yapılacak basit bir gözlem sonucu ortaya çıkacaktı; bu bölgede eskiden beri yerleşik bulunan Oğuz (Türkmen) boylarından hem tipoloji ve hem de dil/lehçe açısından farklı oluşları açısından?

Bu Kıpçak ve Türkmen farkı, aşağıya doğru Hatay, Suriye´nin Akdeniz kısmı ile ta Lübnan´a ve Memluklüler saikiyle ta Mısır´a kadar uzun ve geniş bir alanda, bölgede bir vakıa idi sonuçta?

Ne demişlerdi; ?Köylü ve kentli kendi yerine ve kendi yerinde.? Biz de istikametimizi Birecik üzerinden Türkmen ve Kürt yurdu olan Suruç´a çeviriyorduk. Haydi hayırlısı!

Birecik´ten Geçiş ve İstikamet Suruç?

Yine Nizip´te olduğu üzere, en yakınlarımdan olan bir iki ailenin de yaşadığı Suruç´a da uğramam gerekirdi. Ki, orada yaşayan yakınlarımı görmek, onlarla hasret gidermem için bir- iki günlüğüne Suruç´a da uğradım.,.

Giderken, Fırat´ın serin sularının üzerine altın bir gerdanlık kabilinden kurulan ve elli küsur yıldır bölgenin seyrüseferinde, yani trafiğinde önemli bir fonksiyona sahip, ticaretin canlanmasında, insanların başka şehirlere gidip gelmesinde farklı bir işleve sahip bulunan Birecik Köprüsü´nün üzerinden, özellikle de Fırat´ı, Birecik Kalesi´ni ve dünyada sadece biri Fas´ta olmak üzere, diğeri ise ?ki anavatan Birecik kayalıkları idi- Fırat´ın serin suları sonucu her dem nemli kalan kayaları mesken tutan ve oranın adeta sembolü olan ?Kelaynak Kuşları´nı ve büyük bölümü eski mimari özelliğinin yanında briketten yapılan binalar topluluğunu köprü üzerinden bindiğim, yolcusu olduğum minibüsün içerisinde kuşbakışı izleyerek yol alıyordum.

Orayı geçerken, acıklı bir türkünün ilk dizeleri hemencecik geldi aklıma; ?Fırat kenarında yüzer kayıklar/Anam ağlar, babam beni sayıklar/Ölem, ölem, derdo ölem??

Ama bu türkü Fırat´ta boğulduğu söylenen Erzincanlı bir genç üzerine yakılmıştı. Bununla birlikte, acı acıdır, sevinçte sevinçtir kabilinden; konu, akan Fırat olduğu için geçilen mevki de Birecik olsa dahi, mırıldanırdı insan?

Bizde öyle yaptık. Mırıldandık. ?Fırat kenarında yüzer kayıklar/Anam ağlar, babam beni sayıklar/Ölem, ölem, derdo ölem?

Hatta ?Tüfeğim duvarda asılı kaldı/Ölem, ölem, derdo ölem?/Elbisen sandıkta basılı kaldı/ Ölem, ölem, derdo ölem?? diye türkünün devamını da yol boyunca ara ara mırıldanmıştım?

Yol boyunca, Türk ve Kürt kardeşliğinin salt Türkü/stran(*) bazında nişanesi olarak gördüğüm ve esasında Ayşe Şan´a ait olan ?sallana, sallana meçe ser av é´ türküsünü de terennüm ediyordum...

Yol boyunca, hatta Antep´in Suriye sınırı yakınlarından başlamak üzere, Fırat´ın güneydoğu yakasının önemli bir kısmında ?yaklaşık yüz kilometre- bir arada iç içe fıstık ve zeytin ağaçları ile üzüm bağları, bir açıdan Akdeniz iklim havzasının doğu sınırlarını da kendiliğinden belirliyordu.

Fıstık, Zeytin ve Üzüm?

Üç nimet ve üç gelir kaynağı!

Nerede?

Nizip, Birecik ve Suruç´ta!

Ama bu üç nimetten en çok kim yararlanıyor derseniz; Suruç üçüncü, son sırada ve bu nimetten de an az yararlan yerdi!

Bu ?kesin´ bir kader miydi? Tabii ki hayır! Ama faizden ve ranttan beslenen insan tipli asalakların hükümran olduğu bir yerde, çoğu kez nimet külfete ve düpedüz eziyete dönüşürdü. Peki kim için? Fakir, fukara için!

Eğer, sözde HDP gibi, elemanları, üyeleri bazında o çok iddia edildiği üzere pek de ?ilerici´ olmayanların, olmak gibi bir derdi de bulunmayan insanların ranttan geçindiği, daha açıkçası hem kapitalizme karşı olmak ve hem de faizle geçinmek, paralanmak yaman mı yaman bir çelişki olarak duruyordu. Tabii ki bunun yanında feodal ilişkilerde işin cabası. Yeri geldiğinde ise dinden, diyanetten dem vurulması da pervasızlığın dik alası idi! 

Eskiden bu kirli işle bilinen, tanınan bir iki aile, sülale bilinir iken, günümüzde bu kirli işle iştigal etmeyen kimse kalmamışsa eğer, sabah akşam hınca hınç dolan, içerisinde ibadet edilen camilerin ne kadar fonksiyonu olabilirdi ki? Bununla birlikte, hangi dünya görüşünden olursa olsun, zahiri olarak baktığımızda, bu işlerden dolayı kirlenmemiş bir avuç insan kalıyordu. Ki bunların bir kısmı ilmen ve dinen Müslüman, yine, bu bir avuç içerisinde mütalaa edilenler de, ilmen ve dinen olmasalardı da, ?sosyal Müslüman´ olarak taltif edilmeyi hak ediyorlardı. Zira bırakın diliyle zarar vermeyi, eliyle de harama ve yanlışa kapı açmıyor, kapı aralamıyordu!

Bir de bu sorunların, içerisinde yaşadığımız küresel liberal-kapitalist faizci ve rantçı dünyada, ortamlarda daha katmerlisi, bu kez, kapitalistleşmekten zevk duyan, ondan hazzeden, yararlanan devletlerin ve küresel sermaye şirketlerinin icra eyledikleri işlerinde prototipinin bu yerel tefeciliklerinden sadır olduğunu da unutmamalıyız.

Suruç, adeta yetmişlerden buyana, keza AK Parti iktidarı döneminde de, bilinen, ama gizli bir şekilde sürdürüldüğünü düşündüğümüz bir politika gereği, birçok imkân ve hizmetlerden mahrum bırakılan, ama nedense kendisinden bir türlü de vazgeçilmeyen bir ilçe, bir şehir?

Bu durum hem PKK/HDP ve hem de AK Parti için farklı olsa da, Suruç elde keklik bir yer olarak düşünülüyor ve öylece değerlendiriliyordu...

Tabii ki devletin işe bakışı ise başkaydı. O da, haklı olarak salt devletin toprak bütünlüğü açısından ele alınabilirdi. Ama buna rağmen, yol, su gibi hizmetlerden geçtik, bölge insanının devlete bağlılığı ve bağımlığının yanında, kendi fıtri haklarının henüz daha tanınmamış, tanımlanmamış olması da işin bir başka boyutu idi. 

Her neyse?

Hakkını yememek gerekir. AK Parti döneminde görece de olsa hizmet alan, ama halkının tercihine binaen yerel yönetimde tercihini HDP´ den yaptığı için, pek de ilan edilmemiş bir iktidar zorlamasına maruz kaldığı imajı oluşan bir şehir?

Bunun en bariz örneği belediye yönetiminin kayyuma devredilmesi ve  ?bir dahaki yerel seçimde, birçok şehir için düşünülen ?HDP tekrar seçimleri kazanırsa, tekrardan kayyuma devredilmesi´´ düşüncesi bizzat Cumhurbaşkanı tarafından, halkın yapacağı tercihinden dolayı ceza alacağı birçok şehirde olduğu üzere, az çok bilinen mağdur ve maznun bir şehir?

HDP/PKK Faktörüne Yenik Düşen Şehir...

Hem mağdur, hem maznun?

Mağdur? Doğru dürüst bir siyaset uygulayamadığı, PKK´nin kuyruğu dibinden kalkmayan, hatta kalkamayan, belli ki kalkmak dahi istemeyen, dolayısıyla bu ilkel milliyetçi kafayla halka hizmet sunmayan, sunamayan HDP faktörüne yenik düşen bir şehir?

Maznun? Onlarca yıldır çeşitli -sosyal, siyasal, kültürel vb.- gerekçelerle çaresiz kaldığı, bırakıldığı ortamlardan bir türlü kurtulamayan ve bunun yanında da dünden bugüne mevcut devleti yönetme sadedinde bulunan zevatın anlamazlığından dolayı zan altında kalan, maznun olan bir şehir?

Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal misali ?iki arada, bir derede´ bir yerde duran ve kendi makus talihi ile başı belada bir şehir; hem de, çevresinde bulunan birçok şehirden asırlarca önce kurulmuş olmasına rağmen!..

Oraya vardığımda, şehri eskiye nazaran bir değişiklik içerisinde gördüm. Nüfusu çok artmış, şehrin sınırları en yakın köylerin mücavir alanlarına kadar uzamış, birçok mahallesi oluşmuş, bunun yanında üretimi pek istenen seviyede olmayan, ama her zaman, her yer ve her toplumda olduğu üzere, yaşamını idame ettirme saikiyle tüketirken, salt tüketici bir pozisyonda bulunan bir şehir?

Öyle ki eskiden, dükkânlar şehrin çarşılarında bulunurdu, hemen her şehirde olduğu üzere. Şimdi ise, alışılmadık bir şekilde, hemen her sokağın dörtte üçünde evlerin altı dükkânlara, alış veriş merkezlerine dönüşmüş durumda?

Bundan otuz- kırk yıl önce, şehirde evlerin büyük bölümü birçok Güneydoğu şehrinde, kasabasında olduğu üzere, genelde taştan yapılı olup tek katlı ve kendine has bir mimari özelliğe sahipti.

Yine belli bir oranda da kerpiç evler vardı. Şimdi ise, kerpiç evler hak getire. Yerlerinde yeller esiyordu. Taş binalarda, günümüzde revaçta olan kentsel dönüşüm içre yap-satçı bir mantıkla kotarılma suretiyle yapılan, yerine göre fonksiyonel, ama hiçbir mimari özelliği bulunmayan ?eciş, bücüş´ çok katlı binalar yükseliyordu...

Nüfusu kalabalıklaşmış, iş imkânları kısıtlı; zengininin daha zengin, fakirinin ise daha fakir olduğu; zenginliğin ise, büyük oranda faiz alıp verme suretiyle rant ekonomisinden elde edildiği düşünülüp kabul edildiğinde, realitenin ne kadar da vahim olduğu apaçık ortaya çıkacaktı!

Belediyesine kayyum atanmıştı. Belki de bu sayede, bir de büyükşehir yasası ile büyükşehir belediyesinin tüm ilçe ve köylerde yaptığı üzere, burada da süren ?yapım-onarım´ faaliyetleri, görülebildiği kadarıyla, HDP´li belediyenin işgüzarlığı ve militanlığı sonucu, alınamayan hizmetlerin ?en azından´ bir kısmının alınmış olduğu gerçeği, işi ideolojik saiklerle değerlendirmeyen makul çoğunluk için bir anlam kazanıyordu.

Kayyuma rağmen, ilçe belediyesinin tabelasında, ?belediye başkanlığı´ ibaresinin Kürtçesi olduğu gibi ?silinmemiş´ yerinde duruyordu!

Bu da büyük bir ihtimalle atanan kayyumun, o konuda kendi inisiyatifini kullandığını gösteriyordu.  Bu da salt kendi başına kayyum eliyle de yapılıyor olsa da, halk için bir kazanım sayılabilirdi.

Daha ne olsundu! İyisi can sağlığı!..

Şaredarrya Pırsus é?

Tabelada şu ibare vardı; Şaredariya Pıssus é, yani ?Suruç Belediyesi´

Yeri gelmişken belirtelim; şaredar, aslı Farsça olup Kürtçe´ de ?şehir yönetimi´ veyahut ?şehrin yerel yöneticiliği´ anlamına gelen, Türkçe´ de de kullandığımız şehir kelimesinin, yönetim anlamında kullanılan ?Şehristan´ kavramının Kürtçeleşmiş biçiminden ibaretti.

İlçede dikkat çeken bir başka şey, ta Adana´da, Antep´te, Nizip´te, Birecik´te, Suriye sınırına yakın yerlere konuşlanan çoğu da Türkmenlerin yaşadığı köylerin ana yola yakın noktalarında olduğu üzere, yolumuz üzerinde bulunan Birecik´te de gördüğüm, gözlemlediğim üzere, Suruç´ta da ? o da 2015 deki DEAŞ/IŞİD saldırısı sonucunda oluşan aşırı güvenlik önlemleri sonucu göze çarpan çoğu da kamu binalarının ön cephelerini perdeleyen iki-üç metrelik kalın beton bariyerler farklı bir yapı oluşturuyordu.

Bir başka nokta, hemen her yerde olduğu üzere burada da gündem ?daha sonra her ne yapıldı ve her ne söz verildi ise birden sona eren ve aniden bir dostluğa dönüşen-Türkiye-ABD arasında cereyan eden rahip Brunson hadisesine binaen oluşan döviz krizi gelip halkın kucağına oturan zam ve pahalılık Suruç´ ta da kendini gösteriyordu.

Hele bir zamanlar neredeyse domatesin başkenti payesine sahip bir ilçede marketlerde domates, patates gibi yemeklik ihtiyaç maddelerinin pahalılığı, yerel seçimlerden daha çok konuşuluyordu halk arasında, gidip misafirleri olduğum yakınlarımın nazarında?

Ekmek bir (1 lira) olmuştu! Çoğu aile, alt gelir grubu na mensup insanlar, marketlerden kilosu iki (2 liradan) satılan beş ya da on kiloluk un paketlerinden bir-iki paket alıp, evde eskiden olduğu üzere, eski usül ?ev ekmeği´ yapmayı kendi aralarında konuşuyorlardı?

Ne de olsa hayat, memat meselesi!..

Haksız da sayılmazlardı yani. Ne AK Parti, ne HDP, yereli ve ulusalı ile seçimler, gündemlerinde değildi onların. Sadece haklı olarak, fillerin tepişmesi sonucu oluşan zam oyunu ve alınan, ama çoğu da palyatif tedbirler sınıfında kalan uygulamalar?

Fırat´ın Güneydoğusunun az bir kısmında durum bu minvaldeydi vesselam...

----------------------------------------------

(*)Stran; Kürtçe Türkü anlamına geliyordu. Stran kelime olarak genel anlamda yoğurmak, bir şeyi, özellikle de hamur yoğurmak anlamında; burada ki anlamı ve işlevi ise, sesi yoğurmak, onu kıvamına sokmak olarak düşünülebilirdi.(Bıstére, ?yoğur´ anlamına gelirdi, stérandın ise, yoğrulmak?)

_________________________

Nizipn görselleri ile ilgili görsel sonucu

Nizip merkez Saha Mahallesi´de tarihi bir sokak içi...

Nizipn görselleri ile ilgili görsel sonucu

 Nizip´e ait eski bir resim...

birecik görselleri ile ilgili görsel sonucu

 Fırat´a hakim bir tepede bulunan Birecik Kalesi...

birecik görselleri ile ilgili görsel sonucu

 Kuşbakışı Birecik: Fırat Nehri ve köprü...

suruç ulu cami ile ilgili görsel sonucu

Suruç tarihi Ulu Camii Kuzey kapısı

suruç görselleri ile ilgili görsel sonucu

 

Suruç´ta beton bariyer ile bir tarafı çevelenmiş bir sokak...

suruç görselleri ile ilgili görsel sonucu

Suruç´ta, köy yerinde tezgâhta kilim dokuyan bir kadın...

güneydoğuda zeytin ağaçları ile ilgili görsel sonucu

Zeytin ağacı

fıstık ile ilgili görsel sonucu

 Fıstık ağacı. Dolu bir fıstık salkımı...

üzüm bağları ile ilgili görsel sonucu

Bir üzüm bağından görüntü

nar ağacı ile ilgili görsel sonucu

Nar ağacında olgunlaşmış narlar...