Ola Karakurt / TRT Haber
Filistinli uluslararası hukuk uzmanları İsrail'in işlediği savaş suçlarının hesabını vermesi ve adaletin geç de olsa yerini bulması konusunda umutlu. Çünkü Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) aldığı son kararla Filistin'de işlenen savaş suçlarıyla ilgili yargılamanın önü açılmış oldu.
Zira, UCM Başsavcısı Fatou Bensouda'nın 2019'da Filistin'de işlenen savaş suçları konusunda soruşturma başlatmak istediğini açıklamasından sonra başlayan 'mahkeme yetkisi' tartışması geçtiğimiz günlerde sonuca bağlandı.
UCM 5 Şubat'ta aldığı kararla, 1967'de İsrail tarafından işgal edilen Filistin topraklarında işlenen suçları soruşturma yetkisine sahip olduğuna hükmetti.
Filistin, bu kararı 'tarihi' olarak nitelerken, ABD ve İsrail kararı büyük bir tepkiyle karşıladı.
Kararın ne anlama geldiğini anlamak için Filistin merkezli insan hakları kuruluşu el-Hak Vakfı Başkanı Şavan Cebbarin ve uluslararası hukuk uzmanı Dr. Enis Kasım'a bazı sorular yönelttik.
UCM'nin kararına giden süreci ve bundan sonraki olası senaryoları değerlendiren uzmanlar, eski Yugoslavya'da işlenen savaş suçlarını soruşturan mahkemenin benzerini İsrail için de görebileceğimizi söyledi.
Sorulara uzmanların yanıtları...
UCM'nin Filistin'in işgal altındaki topraklarında işlenen ihlalleri konusunda yargı yetkisinin olduğuna yönelik kararı ne demek? Basit bir dille bu kararın ne anlama geldiğini anlatabilir misiniz?
El-Hak Vakfı Başkanı Şavan Cebbarin: Bu karar, Başsavcı Fatou Bensouda'nın 'coğrafi yetki' alanına ilişkin görüş beyanı talebine cevaben geldi. Çünkü Bensouda, ön soruşturmasında Filistin'de suç işlendiği kanaatine varmıştı ve bu konuda resmi soruşturma açmak için hazırlıkları yapıyordu.
Ancak Başsavcı'nın soruşturma başlatabilmesi önündeki tek engel, (İsrail'in Roma Statüsü'ne taraf olmaması, Filistin'in ise bu statüyü imzalaması nedeniyle) mahkemenin yetkisinin bulunduğu 'coğrafi sınırların' belirlenmesiydi.
5 Şubat'ta alınan son kararla mahkeme, çok sayıda bilirkişi ve kuruluştan aldığı görüş sonucunda işgal altındaki Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze'nin (Filistin toprağı olduğu için) mahkemenin yetki alanında olduğuna hükmetti.
Açıkçası biz bu kararın daha hızlı gelmesini bekliyorduk ancak Başsavcı Fatou Bensouda ve yardımcısının da Trump'ın yaptırım kararına çarptırılması ve yeni tip koronavirüsün (COVID-19) ortaya çıkması gibi birçok gelişmenin etkisiyle coğrafi sınırların belirlenmesi neredeyse bir yıl sürdü.
Buna göre, Filistin'de işlenen savaş suçlarını soruşturmak için UCM Başsavcısı'nın önünde herhangi bir engel kalmadı. Bunun en kısa sürede başlamasını bekliyoruz.
Dr. Enis Kasım: 20 Aralık 2019'da UCM Başsavcısı Fatou Bensoude, Filistin ile ilgili hazırladığı ön raporda Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze'de savaş suçu işlendiğine ve bu suçların devam ediyor olabileceğine dair kesin bir kanaate varıldığı vurgulanmıştı.
Böylelikle mahkeme savaş suçlarının işlendiği bölgeleri belirtmiş oldu. Bu bölgeler tam olarak İsrail'in 1967 yılında işgal ettiği bölgelerdir.
Bunun açıklığa kavuşması, mahkemenin yargı yetkisini kullanabilmesi açısından önemli. Çünkü, biliyoruz ki mahkeme, yetkisinin bulunmadığı bölgelerdeki savaş suçlarını soruşturamaz.
UCM neden bu kararı şimdi aldı. Bu kararın alınmasına giden sürecin arka planı nedir?
Şavan Cebbarin: Bu karar, Filistin UCM'ye 'sevk başvurusu' yaptığı 2018'den beri aşama aşama yürütülen hukuki sürecin kapsamında geldi. Ön soruşturma bittikten sonra Başsavcı'nın talebiyle coğrafi yetki alanı belirlenmiş oldu.
İsrail, bugüne kadar (askerleri ve yetkilileri tarafından) işlenen tüm suçları göz ardı etti ve böylelikle bu suçların devam etmesini teşvik etti. Bu da, bu suçların bireysel ya da marjinal vakalar olmaktan ziyade sistematik bir devlet politikası olduğu anlamına geliyor.
İsrail, hiçbir subayını ya da askerini işlediği suçlardan ötürü yargılamadı. Bundan dolayı UCM'nin burada rol alması yerinde bir adım olacak. Çünkü İsrail'in böyle bir arzusu veya isteği zaten yok, UCM tam bu durumlar için kuruldu.
Çünkü UCM tamamlayıcı bir role sahip. Yani yerel mahkemelerin işlenen suçları soruşturma konusunda isteksiz tavrı olduğunda devreye giriyor. Başka türlü eğer söz konusu devlet zaten yargılama sürecini yürütüyorsa UCM genelde müdahil olmaz.
İşte Başsavcı'nın ön soruşturmasında Filistin'de mahkemenin ihtisas alanında suç işlediğine ve İsrail'in bu süçları durdurmak için yargı yetkisini kullanmadığı sonucuna varıldığı için UCM harekete geçti. Eğer İsrail kendi asker ve subaylarını yargılasaydı UCM devreye girmezdi.
Enis Kasım: Saf hukuki bir perspektiften konuyu şöyle izah edeyim. Bu karar, Filistin yönetiminin 2018 yılında UCM Başsavcılığına yaptığı başvurunun tetiklediği prosedürler kapsamında geliyor.
Roma Statüsü'nün 13/A maddesine istinaden yapılan bu başvuruda Filistin, İsrail'e karşı dava açılmasını talep ediyordu. UCM Başsavcısı bu durumda, ön soruşturma başlatmak ve bu ön soruşturmada Filistin'in iddiası yeterli dayanağa sahip olduğu anlaşılırsa bir dava açmak için harekete geçebilir.
Filistin, Roma Statüsü'ne 2015 yılında katıldı. Ancak “İhale Başvurusu” olarak tabir ettiğimiz başvuru 2018 yılında yapıldı. Filistin 2015-2018 yılları arasında başsavcıya düzenli olarak raporlar sunuyordu ve bu raporlardaki suçlardan dolayı şikayette bulunuyordu. Ancak o şikayetler bir dava açma gerekliliğini beraberinde getirmiyordu. Başsavcı kanun gereği o şikayet raporlarını yanıtlama ya da susma hakkını kullanma yetkisine sahipti. 2018 yılında yapılan “İhale Başvurusu” ise kanun gereği hukuki bir işlemin yapılmasını zorunlu kılıyor.
Bu kararın nasıl bir hukuki sonuçları olacak? Gerçekten İsrail'in ihlallerine maruz kalan Filistinlilere adaleti sağlayacak mı? Yoksa etkisi kısıtlı olup kağıt üzerinde bir karar mı kalacak?
Şavan Cebbarin: Filistin'de işlenen savaş suçları, mahkemeyi ciddi bir sınav ile karşı karşıya koyacak. Çünkü mahkeme bağımsızlığını ve tarafsızlığını ortaya koymak istiyorsa bu konuda adıma atacak.
'UCM sadece Afrika'nın fakir ülkelerindeki suçlara odaklanmakla suçlanıyor'
Bence mahkeme bu hukuki süreci titizlikle yürütmek için elinden geleni yapacak. Çünkü UCM'ye bugün birçok eleştiri yöneltiliyor. Sadece Afrika'nın fakir ülkelerindeki savaş suçlarının peşinden gittiği yönündeki eleştirilerin aksini ispatlamak için önünde büyük bir fırsat var.
Ben sadece umutlu değilim. Ben derinden inanıyorum ki bir gün geç de olsa Filistinliler olarak hakkımızı uluslararası yargı makamlarında alacağız. Çünkü bizim davamız haklı bir dava. Adalet olmadan hiçbir zaman barış olmayacağına da inanıyoruz.
Enis Kasım: Bu yargı kararının çok önemli sonuçları olacak. Öncelikle, mahkeme Doğu Kudüs bölgesini de yetki alanına katarak İsrail'in bu kenti İsrail'in başkenti statüsüne getirme çabalarını boşa çıkarıyor ve onun işgal edilmiş toprak olduğunu teyit etmiş oluyor. Aynı şekilde ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak kabul etmesini de reddetmiş oluyor.
Ayrıca, bu karar, Filistin'in bir devlet olduğuna ve bu devletin toprağında savaş suçu işlendiğine teyit ediyor.
Bir diğer önemli sonuç, uluslararası adalet makamlarının İsrail'deki savaş suçlularından hesap sorma yolunu açıyor.
Şüphesiz ki bu yargı kararının etkinleştirilmemesi konusunda çok fazla endişe var. Zira Filistin yönetimi bu kararı İsrail ile müzakere masasında bir koz olarak kullanmak isteyebilir ve bundan dolayı etkinleştirmeyebilir. Veyahut İsrail, ABD yönetimini bir baskı aracına dönüştürerek, Filistin yönetimine bu konuda adım attırmamak için kullanabilir.
Bu kararı baypas etmek isteyecek İsrail'in önünde ne gibi seçenekler var? Kanunda İsrail'in faydalanabileceği boşluklar var mı?
Şavan Cebbarin: İsrail züppe bir devlet. Baltacılığa başvurarak daha önce bazı soruşturma komitelerini engellemeye çalışmıştı.
İsrail uluslararası hukuka hiçbir zaman saygı göstermedi. BM'ye bağlı hiçbir soruşturma komitesinin Filistin'e girmesine izin vermedi. Dolayısıyla İsrail tabii ki bu süreci tıkamaya çalışacak.
Ancak UCM'nin ihtiyaç duyduğu tüm bilgi ve kanıtlara ulaşmak için Filistin'e gitmek zorunda değil. Başka yollar var.
İsrail, UCM ile iş birliği yapan herhangi bir tüzel veya gerçek kişiye yaptırım uygulamayı planlıyor.
Bazı güçlü devletler ise UCM Başsavcısı ofisine yaptığı maddi desteği kesme yoluna gidebilir.
BM Güvenlik Konseyi, Roma Statüsü gereği istediği soruşturmayı 1 yıllık süreyle dondurma yetkisine sahip. Dolayısıyla bu UCM'nin soruşturmasını engellemek için gidilebilecek en somut yol.
Fakat Filistin'in de BM'de dostları vardır ve ben inanıyorum ki bu tren artık yola çıktı ve adalete ulaşmadan durmayacak.
Enis Kasım: İsrail bu kararı baypas etmek için birçok yola başvurabilir. Birincisi Batı'nın nüfuzunu Filistin hükümetini etkilemek için kullanabilir. Yani Batı hükümetleri Filistin yönetimine sağladığı maddi yardım kozunu kullanarak bu hükümeti etkilemeye çalışabilir.
İsrail'in gidebileceği diğer yol ise suç işleyen askerlerini kendi mahkemelerinde yargılayarak onların aynı suçtan UCM tarafından yargılanmalarını engelleyebilir.
Roma Statüsü'nde İsrail'in bu stratejiyi uygulaması için teşvik edici maddeler var. Mesela, eğer suçun işlendiği devletteki yargı makamları suçluları ciddi bir yargılama sürecinden geçirdiği kanaatine varılırsa UCM, bu suçlarla ilgili herhangi bir işlem yapmaktan imtina ediyor.
Ayrıca, İsrail Batı'daki nüfuzunu kullanarak, BM Güvenlik Konseyinden, UCM kararlarını 1 yıllığına durdurma kararını geçirebilir. Tabii bu strateji Rusya veya Çin'in veto hakkını kullanarak engellenebilir.
Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi, bir çok savaş suçlusunun cezalandırılması konusunda rol oynadı. UCM'nin İsrail için benzer bir süreç yürütmesini bekliyor musunuz?
Şavan Cebbarin: Umarım bunu görürüz. Eğer ki mahkeme İsrailli savaş suçluları hakkında yakalama kararı alırsa, benzer bir süreç görebiliriz. Bu tarz yakalama kararı çıkan isimler İsrail'in dışına çıktıklarında tutuklama riskiyle karşı karşıya kalacak. Çünkü Roma Statüsü'ne taraf ülkeler suçluları teslim etmekle mükellef.