Filistin'de 14 yıl aradan sonra ilk kez seçim kararı alınması yıllardır devam eden siyasi bölünmüşlüğü sona erdirme umutlarını yeniden yeşertti.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, 22 Mayıs 2021'de milletvekili ve 31 Temmuz 2021'de devlet başkanlığı seçimlerinin yapılmasını öngören kararnameyi dün imzaladı.
Filistin'de son devlet başkanlığı seçimleri 2005'te, milletvekilliği seçimleri ise 2006'da yapılmıştı. Devlet başkanlığı seçimlerine katılmayan Hamas Hareketi, milletvekilliği seçimlerine girerek mecliste çoğunluğu elde etmiş, Fetih Hareketi ise ikinci olmuştu. Devlet başkanlığı seçimlerini de Mahmud Abbas kazanmıştı.
Seçim sonuçlarına rağmen ABD ve Avrupa Birliği (AB) dahil olmak üzere uluslararası toplumun büyük kısmı, Hamas'la çalışmayı reddetmişti. ABD ve AB, Filistinli direniş hareketi Hamas'ı "terör örgütü" olarak yaftalıyor.
Bunun üzerine Filistinli gruplar arasında çatışmaya varan gerginlikler yaşanmış ve Filistin Devlet Başkanı Abbas liderliğindeki Fetih Hareketi Batı Şeria'yı yönetimi altında tutarken, Hamas ise kontrolü sağladığı Gazze'de ikinci bir hükümet kurmuşu.
Aradan geçen bunca yıla rağmen uzlaşma çabaları ve seçim arayışları sonuç vermemişti.
Seçim kilidi Türkiye'de çözüldü
Türkiye, Filistinli taraflar arasında öteden beri bir türlü sağlanamayan güven ortamının tesis edilmesinde kolaylaştırıcı rol üstlendi.
AA muhabirinin Filistinli diplomatik kaynaklardan edindiği bilgiye göre seçim kararı alınması için en büyük ilerleme Hamas ve Fetih arasında 22 Eylül 2020'de İstanbul'da yapılan toplantıda kaydedildi.
İstanbul'daki toplantıda Hamas, milletvekilliği ve devlet başkanlığı seçimlerinin aynı tarihte yapılması yönündeki ısrarından vazgeçti. Fetih Hareketi de bu iki seçimin birer yıl arayla yapılması yönündeki pozisyonundan geri adım atarak makul bir tarihte anlaşmaya razı oldu.
Filistinli taraflar bulundukları zor durumu aşmak için seçim dedi
AA muhabirine konuşan Filistinli gazeteci Abdurrauf Arnavut, Filistinli grupların 14 yıl sonra seçim kararı alabilmelerindeki en önemli etkenin içinde bulundukları ekonomik ve siyasi kriz olduğu değerlendirmesinde bulundu.
ABD Başkanı Donald Trump'ın Filistin tarafına yapılan mali yardımları kesmesi ve yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle Filistinli tarafların maddi açıdan zor durumda bulunduklarını belirten Arnavut, uluslararası toplum ve Filistin halkından da seçimlerin yapılması yönünde taraflara yoğun bir baskı olduğunu ifade etti.
Filistin Yönetiminin seçim kararı alarak mali yardımların yeniden bağlatılması da dahil Joe Biden döneminde ABD ile yeni bir sayfa açmayı ümit ettiğini aktaran Arnavut, "AB ülkeleri de uzun zamandır seçim yapılması için Filistin tarafına siyasi baskıda bulunuyordu. Türkiye ve Rusya gibi önemli aktörlerin de bu yönde yoğun telkinleri söz konusuydu. Dolayısıyla seçim kararı Filistinli grupların elini hem uluslararası toplum karşısında güçlendirecek hem de kendi halkı karşısında rahatlatacaktır." diye konuştu.
Seçim İsrail'in bahanesini elinden alacak
Arnavut, Filistin Yönetiminin, Biden başkanlığındaki yeni ABD yönetiminin baskı yapmasını beklemek yerine seçim kararı alarak bir an önce İsrail ile barış müzakereleri ve mali konular dahil olmak üzere daha önemli konulara odaklanmayı tercih ettiğini söyledi.
Ne zaman Filistinlilerle barış müzakeresi gündeme gelse İsrail'in Filistin'deki siyasi bölünmüşlüğü gündeme getirerek "Hangi Filistin?" diye sorduğunu hatırlatan Arnavut, seçimlerle İsrail'in bu bahanesinin elinden alınabileceğini vurguladı.
İsrail ile Filistin Yönetimi arasında yapılan son barış görüşmeleri 2014'te kesintiye uğramıştı.
Filistin, ABD'den FKÖ'yü terör listesinden çıkarmasını isteyecek
ABD'de seçimleri kazanan Biden'ın demokrasi ve insan hakları konusunda izlemeyi vadettiği politikalar da göz önünde bulundurulduğunda, seçim kararının ABD-Filistin ilişkilerine olumlu yansıyacağını öngörmek mümkün.
Kulislerde konuşulan bir diğer konu da seçim kararının ardından Filistin tarafının ABD'den, Filistin Kurtuluş Örgütünü (FKÖ) terör listesinden çıkarmasını isteyeceği.
İsrail ile Filistin arasında varılan 1993'teki Oslo Anlaşması'ndan beri tüm ABD başkanları her altı ayda bir erteleme belgesi imzalayarak terör listesinde olmasına rağmen FKÖ'nün Washington'da temsilcilik bulundurmasına olanak sağlıyordu. Donald Trump ise bu imzayı atmayarak FKÖ'nin ülkesindeki ofisini kapatmış ve Filistin tarafıyla ilişkileri koparmıştı.
Filistin tarafının Biden yönetiminden beklentileri arasında FKÖ'yü terör listesinden tamamen çıkararak bu konuyu geride bırakması da yer alıyor. Filistin'de seçimlere gitme kararı alınmasının bu konuda adım atılmasını kolaylaştırıcı faktör olması bekleniyor.
Körfez krizinin çözümü ile bölgede esen olumlu rüzgarlar etkili oldu
Öte yandan Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Mısır ile Katar arasında 5 Haziran 2017'den beri yaşanan sorunun çözülmüş olmasıyla bölgede esmeye başlayan ılımlı rüzgarların da seçim kararı alınmasında etkili bir diğer faktör olduğu ifade ediliyor.
Son dönemde Suudi Arabistan ve BAE'den Türkiye'ye yönelik de üst üste olumlu mesajlar geliyor. Türkiye ile Mısır arasında bir uzlaşı sağlanması da daha önce hiç olmadığı kadar gündemde.
Bölgede çeşitli aktörler arasındaki uzlaşı arayışları ile ortaya çıkmaya başlayan bu yeni durumun Filistin siyaseti üzerinde yansımaları olacağı birçok analistin dillendirdiği bir husustu.
Türkiye, Katar, Rusya ve Mısır'dan güvence
En çok tartışılan konulardan biri de Hamas'ın seçimleri kazanması durumunda uluslararası toplumun buna nasıl bir tepki vereceğiydi.
Filistin'de 2006'da yapılan milletvekilleri seçimini kazanan Hamas'ın uluslararası toplumun büyük bölümü tarafından meşru bir aktör olarak kabul görmemesi aynı senaryonun 14 yıl sonra yeniden yaşanması endişelerini de beraberinde getiriyordu.
Kulislerde konuşulanlara göre Türkiye, Katar, Rusya ve Mısır, uluslararası toplumun seçim sonuçlarına saygı göstermesi için gayret sarf edecekleri yönünde Filistinli taraflara güvence verdi.
Hamas teknokratlar hükümetine razı olabilir
Bu yaşanan tecrübeden ders çıkaran Hamas tarafında bunu aşmak için bazı yeni arayışların olduğu da konuşulan konular arasında.
Gazze Şeridi'ndeki siyasi kaynaklar, Hamas içinden bazı isimlerin, mecliste çoğunluğu kazansalar bile hükümette yer almayarak işi teknokratlar hükümetine bırakmayı savunduğunu belirtiyor.
Bu görüşü savunanlar, hükümeti denetleme ve gerekirse değiştirtme imkanını meclisteki çoğunluğu sayesinde elinde bulunduracak olan Hamas'ın biraz geriden de olsa ipleri elinde tutabileceğini ifade ediyor.
Bu formül hayata geçirilirse uluslararası toplumun Filistin hükümetini boykot etme riski azalmış olacak. Bununla birlikte Hamas'ın böyle bir yol izleyip izlemeyeceği netlik kazanmış değil.
Hamas'a yakın olan birçok Filistinli analist de 14 yıldır yaşadıklarının ve Mısır'da demokratik seçimlerle iktidara gelen merhum Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin başına gelenlerin, uluslararası toplumun İslamcı hükümetlerle çalışmaya hazır olmadığını gösterdiğini düşünüyor. Bu nedenle Hamas'ın bu sefer bazı haklarından feragat ederek Tunus'taki Nahda Hareketi ve onun lideri Raşid el-Gannuşi tarzı bir yol izleyebilme ihtimali her zamankinden daha yüksek.
Her hâlükârda teknokratlardan oluşan bir hükümete tarafların nasıl yaklaşacağının seçim sürecinde de en çok konuşulan konulardan olması bekleniyor.
Hamas seçimi kazanır ve hükümeti kurmakta ısrar ederse ne olur?
Hamas'ın seçimleri kazanması ve hükümeti kendisinin kurmasında ısrar etmesi durumunda AB ve ABD'nin mali yardımları keseceği ve siyasi boykot uygulayacağına neredeyse kesin gözüyle bakılıyor.
İsrail de muhtemelen Filistin bankalarına para transferini engelleyecektir. Böyle bir durumda ise Filistin Yönetimin ayakta kalması çok zor.
Diğer taraftan uluslararası toplumun bu tavrı demokrasi konusundaki ikiyüzlü bir tutumu da ortaya koyuyor. Uluslararası toplumun önemli bir kısmının Filistin'den talebinin aslında "seçim olsun ama Hamas kazanmasın" şeklinde olduğu gözüküyor.