Filistin! Ortadoğu’da neredeyse 100 yıllık bir mücadelenin ve savaşımın öyküsü. Uğruna Arap dünyasının üç büyük savaşa giriştiği dava… Filistin davası ve mücadelesi Arap milliyetçiliğinin, sosyalizminin ve İslâmî hareketlerin daima odak noktasında olagelmiştir. Bunların yanında farklı ülkelerden sol ve sosyalist fraksiyonun üyesi pek çok partizanı ve Müslüman ülkelerden farklı İslâmî grupların aktivist mensuplarını Filistin davasının sahiplenicisi ve savunucusu olarak görmekteyiz.
Filistin Davası içerisinden Arap Dünyasında etkili olan pek çok aktör ve lider çıkarmıştır. Yaser Arafat, George Habash, Şeyh Ahmed Yasin, Halil el Vezir, Mervan Barguti, İsmail Haniyye gibi pek çok aktör Filistin davasının Ortadoğu siyasetine armağanı olmuştur. Filistin halkı bir anlamda Nakba’dan itibaren mülteci halk statüsünde olagelmiştir. Önce Ürdün ardından Lübnan Filistinlilerin geçici yurdu olmuştur; daha sonra seksenli yıllarda Tunus ve Kuveyt bunu takip etmiştir. Körfez Savaşı sonrası Kuveyt’ten çıkarılma ve tekrardan Lübnan, ardından Oslo Barış Süreci ve anavatana dönüş… Bu durum Filistinlilere Arap dünyasının tüm beldelerinde yaşama pratiği şansı kazandırmıştır. Zorunluluktan dolayı olsa da bunu bir fırsata çevirebilen Filistinliler Arap dünyasının bir anlamda en mobilize, en bilgi sahibi, sınırları aşan ve tüm Arap ülkelerindeki gelişmelerden haberdar olan halkı olmuşlardır. Diğer bir ifadeyle Arap dünyasında sadece Filistinliler ve Lübnanlılar, tüm Arap âlemindeki gelişmelerden haberdardır, kabiliyetleri her topluma adapte olabilmeye uygundur ve Arap ülkeleri arasında bir nevi diyalog yürütücüsü ve kültür taşıyıcısı rolü oynamaktadırlar.
Yakın döneme damgasını vuran Filistin asıllı bölgesel düzeyde etki sahibi aktörlerden biri de Muhammed Dahlan ismidir. Muhammed Dahlan, son yıllarda ismini sadece Filistin özelinde değil aynı zamanda Arap ülkeleri arasındaki münasebetlerdeki rolü ile de duyurmuştur. Hatta Dahlan’ın ismi 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminde darbenin finansörü olarak da duyulmuş ve Türkiye’nin hedefinde olan bir isim haline gelmiştir.
Muhammed Dahlan - Gençlik ve Militanlık Dönemi
Dahlan, 1961 yılında Gazze’nin Han Yunus kentinde doğmuş ve çocukluk yaşamını kamplarda geçmiştir. Gençlik yıllarında ateşli bir Fetih fedaisi olarak Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) içerisinde yer almıştır. Fetih’e bağlı Al Shahba ve yine bazı kaynaklara göre de Fetih Şahinleri isimli bir gençlik örgütlenmesinin kurucu liderliğini yapan Dahlan, bu örgütün kuruculuğu ve üyeliğinden ötürü 11 kez tutuklanmış ve İsrail hapishaneleri ile tanışmıştır. Dahlan’ın 1981 ve 1986 yılları arasındaki hayatı İsrail hapishanelerinde geçmiştir ve bu süre zarfında İbraniceyi de öğrenmiştir. Gazze İslâm Üniversitesi işletme bölümünden mezun olmuştur. Dahlan’ın FKÖ içerisindeki her gerillaya verilen kod ismi ise Ebu Fadi’dir. Bilindiği üzere Yaser Arafat’a Ebu Ammar, Mahmut Abbas’a da Ebu Mezin kod isimleri verilmiştir.
1980’li yıllarda İran İslâm Devrimi sonrası politik etkilerin de neticesinde Filistin’de İslâmî gruplar (Hamas, İslâmî Cihat) yükselişe geçmiş ve Fetih’e rakip olmaya başlamışlardır. Dahlan bu esnada hem Fetih lideri hem de Yaser Arafat’ın yakın adamı olarak İslâmî gruplarla mücadele halinde olmuştur. 1987’de Birinci İntifada gibi Filistin davasının en önemli kilometre taşlarından birini temsil eden olayın başlatılmasında Yaser Arafat’ın da talimatı ile rol almıştır. İntifada sırasında İsrail’in en önemli hedeflerinden biri haline gelmesinin ardından 1987 yılında önce Ürdün ardından Kahire, Bağdat ve en sonunda da Tunus’a kaçmak zorunda kalmıştır. 1993 yılına kadar Tunus’ta siyasi sığınmacı olarak yaşamıştır. Bilindiği üzere Tunus, FKÖ’nün 1982 yılında İsrail’in Lübnan’ı işgali ile Lübnan’ı terk etmeye zorlanması sonucu sığınmak için seçtiği ülkedir. Tunus, sürgünde faaliyet gösteren FKÖ için Ürdün ve ardından Lübnan’dan sonra gelen üçüncü sığınılan ülke olması hasebi ile farklı bir öneme sahiptir. Dahlan, yıllar sonra Tunus’a yapacağı yatırımlarla vefa borcunu bir anlamda ödemeye de çalışmıştır.
1993 yılında Oslo Barış Görüşmelerinde Dahlan da Yaser Arafat gibi İsrail ile anlaşmaktan yana tavır almış ve Arafat’ın kararlarını bir fiil desteklemiştir. Oslo Barış görüşmelerinin akabinde Dahlan, Yaser Arafat’ın da yakın ekibine girmiş ve Gazze’deki Filistin Güvenlik Birimlerinin (Gazze Önleyici Kuvvetleri) başına getirilmiştir. Bu birim, 20 bin kişilik Gazze’nin kontrolünü sağlayan muazzam bir güçtür. Dahlan, bu gücü kullanarak CIA, Mossad, Ürdün, Suudi ve Batı istihbarat birimleri ile ilişkiler kurmuştur. Aynı zamanda Gazze’yi İsrail’e ve Batı Şeria’ya bağlayan Karni Geçiş Kapısı vasıtası ile gümrüklerde gerçekleştirdiği yolsuzluk ile görevi boyunca 1994-1997 yılları arasında büyük bir servet de elde etmiştir. Dahlan, özellikle görevi süresince Hamas mensuplarına yönelik yürüttüğü tutuklama, işkence ve soruşturma gibi faaliyetlerinden ötürü insan hakları ihlalleri gibi suçlamalarla karşı karşıya kalmıştır. Hatta bu süreçte Hamas’ın manevi lideri Şeyh Ahmet Yasin ve yine Hamas’ın önde gelenlerinden Dr. Abdülaziz Rantisi’nin öldürülmesinde parmağı olduğu iddia edilmiştir.
2001 yılında gerçekleşen İkinci İntifadadan sonra Dahlan kendisini Yaser Arafat’a karşı lider adayı ve güvenilir siyasi aktör olarak parlatma çalışmalarının içine girmiştir. Dahlan, Filistin Yönetiminde reform çağrısında bulunarak Arafat rejimini yolsuzlukla suçlamış ve istifa etmesi gerektiğini belirtmiştir. Daha 2001 yılında Filistin Yönetimine liderlik iddiasında bulunmaya başladığı söylenebilir. Dahlan hakkında daha bu tarihlerde İsrail gizli servisi ile yakın ilişkide olduğu iddiaları ortaya atılmaya başlamıştır.
Bush Yönetiminin Keşfi ve Hamas ile Mücadele
Muhammed Dahlan, Fetih içerisinde daima destek bulmuştur. Arafat ile ters düştüğü zamanlarda Mahmut Abbas ile yakın ilişki içerisinde olmuş 2003 yılında Abbas tarafından devlet ve güvenlik meseleleri bakanlığına atanmıştır. 2004 yılı Kasım ayında Arafat’ın ölümü sonrasında yine Mahmut Abbas tarafından İsrail ile ilişkilerden sorumlu bakan olarak atanmıştır. 2006-2007 yılları arası ise Dahlan için Filistin siyasetindeki en önemli yıllar olmuştur. Filistin Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanlığına atanan Dahlan aynı zamanda Gazze’de yükselişe geçen Hamas’la da mücadelenin mimarı konumuna gelmiştir. Hamas’ı dizginleme operasyonunda Dahlan’ın arkasındaki gücün Bush hükümeti ve Neo-Con ekibi olduğu bilinmektedir.
2007 yılında Hamas’ı Gazze’de bitirme görevi ABD Başkanı George W. Bush ve Neo-Con ekip tarafından verilmiştir. Dahlan’ın bu görev için seçilmesinin kararı, Bush’un Ulusal Güvenlik Konseyi danışmanı Elliot Abrams’a aittir. Hamas’ın sindirilmesi ve Gazze’de bitirilmesi, Condoleezza Rice’ın Yeni Ortadoğu’nun İnşası projesinin de bir parçası olarak görülüyordu. Fakat Hamas’ın 2006’daki seçim zaferi Bush yönetiminin bu planını altüst etmiştir. Hamas’ın yükselişi, Bush’un Ortadoğu’daki İsrail merkezli vizyonuna ters bir hamle olmuştur. Bu nedenle Dahlan bir Fetih lideri olarak içeriden süreci baltalaması amacı ile desteklenmiş ve Hamas’ın bitirilmesinde görevlendirilmiştir. Dahlan’ın Gazze’deki hâkimiyeti süresince Gazze’ye Dahlanistan isminin verilmesi onun Gazze üzerinde ne derece otoriter bir yönetim kurduğunu ispatlamaktadır.
Dahlan’ın kolluk kuvvetleri bizzat ABD’li Tuğgeneral Keath Dayton tarafından yetiştirilmiş ve eğitilmiştir. Bu kuvvetler özellikle Hamas mensubu politikacıları ve savaşçıları hedef almaları ile tanınmışlardır. Fakat Bush ve Rice yönetiminin Filistin üzerindeki Dahlan merkezli planı Hamas’ın önlenemez yükselişi ile sekteye uğramıştır. 2007 yılının yazında Dahlan’ın güçleri Hamas tarafından ekarte edilmiş ve demokratik yollardan Gazze’nin yönetimini ele geçiren Hamas, Dahlan’ı uzun süren çatışmalar neticesinde Gazze’den sınır dışı etmiştir. Önce Batı Şeria’ya sığınan Muhammed Dahlan burada da eski çalışma arkadaşı Mahmut Abbas ile ters düşmüştür. Hakkında Mahmud Abbas tarafından yolsuzluk ve rüşvet suçlamaları ile ilgili davalar açılan Muhammed Dahlan aynı zamanda Abbas yönetimine karşı darbe planlamakla da suçlanmıştır. Bunun üzerine 2011 yılında Birleşik Arap Emirliklerine (BAE) siyasi sığınmacı olarak iltica etmek zorunda kalmıştır. Mahmud Abbas, Dahlan’ı sansasyonel biçimde Arafat’ın ölümünde parmağı olmakla da suçlamıştır. Tabii ki bu suçlama Muhammed Dahlan tarafından şiddetle reddedilmiştir.