FETÖ´nün 15 Temmuz 2016´daki darbe girişimi sırasında Sabiha Gökçen Havalimanı´nın işgal edilmesine ilişkin hükme bağlanan davanın gerekçeli kararında, "Kamuda Hareket Stratejisi" adı altında yer verilen değerlendirmede, kamu kurumlarında çalışanlara yönelik, örgüt jargonunda "Çetele" olarak adlandırılan ve 1´den 5´e kadar yapılan puanlama esası üzerine fişleme sistemi kurduğuna yer verildi.
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi, 29 Kasım´da görülen duruşmada açıkladığı kararında, darbe girişimi sırasında Sabiha Gökçen Havalimanı´nı ele geçirmeye çalıştıkları gerekçesiyle yargılanan sanıklardan 8´ine ağırlaştırılmış müebbet, 20 sanığa da müebbet hapis cezası verdi.
Mahkeme, söz konusu hükümle ilgili hazırladığı 130 sayfalık gerekçeli kararında ayrıca, FETÖ ile ilgili birçok tespite yer verdi.
Gerekçeli kararda, "FETÖ/PDY´nin Kadrolaşma ve Kamuda Hareket Stratejisi" başlığı altında yer verilen değerlendirmede, terör örgütünün bir taraftan siyasal iktidarlarla iyi geçinme stratejisinin sonucu olarak iktidar imkanlarından yararlanarak devlet kurumlarında kadrolaşırken, diğer taraftan da kamu kurumlarına gizlice yerleştirdiği örgüt üyeleri üzerinden ÖSS, YDS, DGS, ALES, YÖS, ÜDS, KPDS, TUS, KPSS, askeri okullara giriş sınavı, polislik sınavı, hakim adaylığı sınavı başta olmak üzere, birçok sınav sorularını hukuka aykırı yollarla ele geçirerek, kendi mensuplarına verip, mensuplarının kamu kurumlarına yerleştirilmesini sağladığı anlatıldı.
Örgüt elebaşı Fetullah Gülen´in, amaca ulaşmak için örgüt üyelerine bütün anayasal müesseselerdeki güç dengesini lehlerine çevirinceye dek "esnek olma", "iki yanlı olma", "sivrilmeden can damarları içinde dolanma", "gizlenme", "varlığını fark ettirmeme" şeklinde tanımladığı "Tedbir" stratejisini uygulamalarını, buna aykırı davranışın ihanet olacağını vurgulayarak, örgütün kamuda görev yapan üyelerinin hareket stratejisini belirlediği anlatıldı.
FETÖ´nün kamu kurumlarında fişleme yaptığına yer verilen gerekçeli kararda, bu fişlemenin örgüt jargonunda "Çetele" olarak adlandırılan ve 1´den 5´e kadar yapılan puanlama esası üzerine kurulu bir sisteme göre yapıldığı vurgulandı.
Buna göre, söz konusu fişleme sisteminin işleyiş şekli şöyle sıralandı:
" Örgütü düşman olarak gören kamu personeli (1) ile, dini inancı olup, inancına göre yaşamayan, güvenilmez, örgütün yanında olmayan, değerlendirilmeyecek, kullanılmayacak, görev verilmeyecek kamu personeli (2) ile, örgüte mensup olmamakla birlikte dini yönü ağır basan, görüşüldüğü zaman örgüte kazanılması mümkün olan kamu personeli (3) ile, örgüte mensup olmakla birlikte ketum olmamaları nedeniyle kendilerine tam olarak güven duyulmayan, bu nedenle özel görev (mahrem imamlık) verilmeyecek kamu personeli (4) ile, Fetullah Gülen Terör Örgütü´nün her türlü emirleri, talimatlarına, kayıtsız şartsız, yargılamadan, sorgulamadan, mutlak itaat ederek yerine getiren kamu personeli de (5) ile numaralandırılmıştır."
Gerekçeli kararda, örgüt üyelerinin bir üst katmana yükseldikleri takdirde yine kendi içinde örgüte bağlılık derecelerinin ölçüldüğü yeni bir "5´lik sistem"e tabi tutulduklarına dikkati çekilerek, bu puanlamanın da yine bir üst sorumlu tarafından yapıldığı anlatıldı.
Bu yöntemle örgütün kendi mensuplarını dahi örgüte maddi katkısı, örgütün verdiği görevlerdeki performansı gibi kritere göre fişlediği, mensuplarını yakından takip edip değerlendirdiği ve örgüt mensuplarının gelişimini izlediğine yer verilen gerekçeli kararda, "Kısaca; devletin resmi makamlarında bulunan her türlü gizlilik içeren bilgi, belge ve kayıtlar ve kamu personelleri hakkında yapılan fişlemeler, o kurumda çalışan örgüt üyeleri tarafından, örgütün birim ve bölge sorumlularına ulaştırılmakta, örgütün bilgi havuzunda toplanan bu tür veriler,, örgütün amaç ve stratejisi doğrultusunda kullanılmaktadır." ifadelerine yer verildi.
Kararda, terör örgütünün "tedbir" adı altında istihbarat servislerince uygulanan "İstihbarata Karşı Koyma (İKK)" olarak adlandırılan koruyucu güvenlik tedbirlerini uyguladığına vurgu yapılarak, kamu kurum ve kuruluşlarına sızan örgüt üyelerinin, yine istihbarat literatüründe espiyonaj (ülkenin hükümetlerine, sivil ve asker bürokrasisine, stratejik kuruluşlarına ve diğer hedeflere sızan ajanların kapalı kaynaklardan temin ettikleri gizli bilgileri derleyerek, bağlı oldukları örgüte aktarma faaliyeti) ve kontraespiyonaj (kamu kurum ve kuruluşlarına sızan ajanların, karşıdaki gücü aldatmak amacıyla yanlış bilgi verme ve dezenformasyon faaliyetleri yürütme) olarak tanımlanan teknikleri kullandıkları belirtildi.
Kararda, kullanılan söz konusu teknikler göz önüne alındığında ortadaki örgütün, bir dini cemaat olmayıp, bir istihbarat servisi olduğunun açık kanıtı olduğu vurgulanarak, şunlar kaydedildi:
"Nitekim; FETÖ/PDY´nin, emniyet teşkilatına sızan örgüt üyeleri üzerinden yolsuzluk kılıfı altında yürüttüğü 17/25 Aralık siyasi darbe girişimine ait sahte/montajlanmış ses kaydı, görüntü, bilgi ve belgelerin, örgüt üyeleri tarafından ABD´ye kaçırılarak, Zarrab davası üzerinden Türkiye aleyhine bir operasyona dönüştürülmesi, ortadaki suç organizasyonunun, hangi uluslararası istihbarat servislerinin taşeronu olarak faaliyet gösterdiğini de açıkça ortaya koymuştur."
"Terör örgütünün nitelendirilmesi" başlığıyla yer verilen değerlendirmede, bir terör örgütünün varlığının kabul edilebilmesi için, örgütlü bağlılık, üyeler arasında görev bölüşümü, kod isimleri, bir hiyerarşi ve bu örgütün ideolojisini savunan insanların olması gerektiği anlatıldı.
Kararda, FETÖ/PDY elebaşının kendi icat ettiği karmaşık bir söylem metodu etrafında "Kur´an-ı Kerim´in bir sırlar kitabı olduğu ve liderin de içinde yaşadığımız dönem için bunun ifşasıyla görevlendirildiği" bu nedenle de "mehdi, mesih, kainat imamı" olduğu inancı etrafında şekillenen, sadece liderin bilip (rüyalar yoluyla) erişebildiği tartışılmaz yasaların varlığına inanılan, kendine özgü bir inanç ve ideolojisinin bulunduğu ifade edildi.
Hücre tipi yapılanma modeline göre faaliyet gösterdiği, üyeleri arasında "mutlak sadakat ve itaat" anlayışı üzerine kurgulanmış, "alttan yukarıya doğru rapor, yukarıdan aşağıya doğru talimat verme" şeklinde işleyen, katı bir hiyerarşi ve üyeler arasında sıkı bir işbirliği bulunan bu örgütün, devleti ve kendisine karşı duranları hasım ve karşı cephe olarak gördüğü, hasımlarını saf dışı etmek için de her türlü baskı, şantaj ve yasa dışı faaliyetleri gerçekleştirdiği belirtildi.
Gerekçeli kararda, tüm yapısıyla açık ve şeffaf olması gerekirken bir istihbarat örgütü gibi kod isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı bilinmeyen paralar kullanan FETÖ´nün yönetim kadrosunun, örgütün faaliyetlerini yurt dışından idare ettiği, yönetici ve mensuplarının çeşitli yabancı misyon temsilcileriyle mahiyeti bilinmeyen görüşmeler yaptıkları anlatılarak, diğer terör örgütleriyle temas kuran FETÖ´nün, bu örgütlere istihbarat, lojistik, eylem tarzı türü destek sağladıkları vurgulandı.