Tarih: 13.08.2018 06:56

FATİH KİTABEVİ

Facebook Twitter Linked-in

13. 08. 2018 Pazartesi

itap´ ve ?ev´ kelimelerinin birleşip tek bir kelime haline getirilmesiyle sadece bir mekana ismini koymuş olmuyoruz; aynı zamanda ?okumak´ fiilinin niteliğine ilişkin çok değerli bir muhteva biriktirmiş oluyoruz. ?Ev´ dediğimizde insanın, insanların yaşadığı yeri kastetmiş oluyoruz, malum. ?Kitabevi´ dediğimizde de kitapların yaşadığı yeri isimlendirmiş oluyoruz. Dikkatinizi çekerim; kitapların bulunduğu ya da barındığı yer demiyorum, kitapların yaşadığı yer diyorum. Kitabı kitabevlerinde arayıp bulan nesiller için bu söylediğim, uzun izahlara ihtiyaç duymadan rahatlıkla anlaşılabilecek bir şey...

Şimdi işler biraz değişti; kitap deyince akla ya online alışveriş yapılan sanal kitap marketler ya kitap fuarları ya da kitabı daha ziyade fon olarak alan kitap kafeler akla geliyor. Her geçen gün sayıları azalan eski usul kitabevleri, ya dönüşüyor ya da bir parçası olmadıkları, olamadıkları için bu rekabet çağında ayakta kalabilmenin mücadelesini veriyor. Kitabın hızla yayın endüstrisinin, keyif sektörünün, oyalanma kültürünün nesnesi haline geldiği bu yeni ortamlarda kitapların sadece kitap olarak var olabildiklerini söylemekte ben her geçen gün biraz daha fazla zorlanıyorum. Hayattaki her şeyin ?değişim´ kavramını motto kabul ettiği bir zamanda, kitabevlerini zaten hiç yaşamamış genç arkadaşlarımıza bu sözlerimin nostaljik bir avuntu gibi geleceğinin farkındayım. Evet, kabul edelim etmeyelim, değişim gerçekten bu devrin kompozisyonunu belirleyen temel dinamik... Belki bugünün gençleri yakın gelecekte kağıda basılı kitap için, bugün bizim kitabevleri ile ilgili söylediklerimize benzer şeyler söyleyecek, basılı kitapları özleyecekler. Her şey durmadan değişiyor, bunun önüne geçmek pek mümkün değil görünüşe göre... Ama yine de ben biraz ?eski kafalı´ kalmakta ısrar etmenin gerekli olduğunu düşünüyorum.

Kırklı yaşlarına kadar süren uzatmalı gençlik yıllarını kitabevlerinde (ve dergi bürolarında), kitap kokusunu içine çekerek, kitap tozu yutarak, kitabı merkezine alan tadına doyulmaz sohbetlerde demlenerek yetişen nesiller olarak bizim değişimimiz bir yere kadar oluyor. Nefes aldığımız yerleri, mekanları, alışkanlıkları özlüyoruz. Neyse ki, eski kafalıların nesli de henüz tamamen tükenmiş değil!

Fatih Yurdakul, yani herkesin ?Fatih Abi´si, benim 82 yazı sonunda üniversite kaydı için Ankara´ya ilk geldiğim günden bildiğim, tanıdığım, sevdiğim güzel bir insan, çınar bir şahsiyet... Ankara´da kimbilir kaç nesildir, yolu onun kitabevinden geçmeyen kimse yoktur. Kendisi dört dörtlük bir eski kafalıdır ve kitabevi de yeri yıllar içinde birkaç kez değişse de her daim eski usuldür. Şimdi Hamamönü´nde restore edilmiş çok güzel bir tarihî Ankara evinde yeni bir başlangıç yapıyor Fatih Kitabevi. Cuma günü toplandık, bu yeni başlangıcın hayrına Kur´an dinledik, dualar ettik ve rahmetli Necdet Abi´yi hatırladık hep beraber. Bosna´dan, Aliya´dan söz ettik, Necdet Abi´nin sesinden hafızamızda Bosna davasının sesi olmuş o yakıcı şiiri dinledik. Fatih Abi´nin uzun ve masalsı ak sakalı gibi ağararak akıp gitti dakikalar...

Bu satırlar sizde Fatih Kitabevi´nin reklamını yaptığım gibi bir intiba uyandırdıysa, haklısınız. Tam olarak bunu yapmaya çalışıyorum. Fatih Kitabevi, kitabın yaşadığı bir ev... Çay, çorba, börek, hepsi çok güzel... Ama hepsinden güzel olan; mekanın kitapla derinlik kazanması, bir hissiyatın, bir idrakin, bir karakterin solunabiliyor olması... Kapıdan girdiğinizde gurbetten vatanınıza dönmüş gibi oluyorsunuz. Böyle bir mekan bütün şehirler için herhalde çok değerlidir. Ama yıllardır mekansızlıktan muzdarip Ankara için adeta çölde bir vaha... Gitmeyen, görmeyen, yaşamayan susuzluktan şikayet etmesin!




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —