Görüyorsunuz, son olarak Portekiz’i mağlup eden Fas milli takımı kendi ülkesinin insanları kadar bizleri de mutlu etti. Her zaman her konuda ayrı istikametler tutturan sağcımız, solcumuz, İslamcımız, liberalimiz nedense bu kıvançta birlik oldu.
Neden peki?
Fas’ın herhalde Müslüman bir üçüncü dünya ülkesi olarak emperyalist Hristiyan Avrupalılardan birini devirmesine sevindik. Milliyetçi de sevindi, sosyalist de sevindi, liberal de sevindi, Kemalist de sevindi, şeriatçı da sevindi.
Cumhur ittifakı da sevindi, Altılı Masa da sevindi.
Muhtemelen PKK sempatizanları ile FETÖ taraftarları da bizim kadar sevinmiştir.
Bu işte bir terslik yok mu şimdi?
“Müslüman ülkenin” zaferine tek sevinen İslamcılar değil. Sosyalist de seviniyor, Kemalist de.
“Üçüncü dünya ülkesinin” zaferine tek sevinen sosyalistler değil. Milliyetçi de seviniyor, liberal de.
Nasıl oluyor bu?
Belki de pek fazla fark yok aralarında. Belki tam aksine dünyaya bakışlarında öylesine büyük ortaklıklar var ki gizlenmesi kolay olmuyor, en küçük fırsatta ortaya çıkıyor hemen.
Bilmiyorum ama bu durum yalnızca bizim ülkemize mahsus değildir herhalde. Muhtemelen hemen her ülkede o ülkenin vatandaşlarını -aralarındaki bağdaşmaz gibi görünen birtakım farklılıklara rağmen- özellikle belirli anlarda birleştiren ortak kültürel kodlar vardır.
Allah korusun, deprem gibi doğal afetlerde, terör eylemleri karşısında veya ülkeye yönelik dış saldırılarda milletin kenetlenmesi son derece doğal zaten. Ama sportif müsabakalarda da bu kenetlenmeyi kolayca görebiliyoruz.
“Kardeş ülke” Fas’ın başarısına bu kadar sevindiğimize göre kendi ülkemizin sporcularının başarılarından çok daha fazla coşku ve mutluluk duyacağımız muhakkak.
Duyuyoruz da zaten.
Mesela bizim nesil sporda özellikle de futbolda uluslararası başarılara aç kalmış bir nesil olarak 1980’li ve 90’lı yıllarda yeşil sahalardan gelen güzel haberlerle milli gurur duygusunu yaşamıştı. Ondan önce 1950’lerdeki Macaristan galibiyetimiz gibi eski -ve tekil- hikayeleri hatırlayarak yaşıyorduk o duyguyu.
Tıpkı, mevcut durumumuz pek gurur verici olmasa da, bir zamanlar dört kıtada hüküm sürmüş atalarımızın şanla dolu zafer hikayelerini birbirimize anlatıp durduğumuz gibi.
Edebiyat eleştirmeni Fethi Naci’nin “Türkiye’de ne kadar futbol varsa, o kadar roman var” diyerek romancılarımızı kızdırdığı günlerden bahsediyoruz.
Avrupa ülkelerinde ciddiye bile alınmayan Eurovision şarkı yarışmalarındaki kötü sonuçların bile bizim milli gururumuzu incittiği o yıllarda, mesela, Galatasaray’ın “Şampiyon Kulüpler Kupası”nda İsviçre takımı Neuchatel karşısındaki galibiyeti hepimize ilaç gibi gelmişti.
1988’in soğuk bir kış akşamında gerçekleşen o maçtan sonra ülke çapında yaşanan coşkulu kutlamalara katılanlar yalnızca sarı kırmızılı takımın taraftarları değildi. Fenerbahçelisi, Beşiktaşlısı, Trabzonsporlusu… ve hatta futbolla ilgisi olmayan insanlar o akşam “milli bayram heyecanıyla” Cimbomluların yanındaydı. O sırada üniversite öğrencisi bir Fenerbahçe taraftarı olarak ben de oradaydım, oradan biliyorum.
Konu Fener, Cimbom konusu değildi. Ülkemizin, çünkü “ülkemizin takımının”, başarısı söz konusuydu.
Sonraki zamanda başka sevindirici başarılar, özelikle de milli takımımızın Dünya Kupası’ndaki başarıları geldi. Çok iyi hatırlıyorum… 2002’de Brezilya ile oynadığımız yarı final maçı sırasında İstanbul sokakları, mecazen değil, sözlük anlamıyla bomboştu. Her kesimden, her inanıştan, her ideolojiden, her alt kimlikten insan maçı seyretmeye koşmuştu. Sosyalist de liberal de Kemalist de şeriatçı da bir yerlere çekilip ekran başında milli takımımızı destekliyordu.
Fırsat buldukça, konu geldikçe “milliyetçilik kötüdür, milliyetçilik yanlıştır” diye konuşan arkadaşlarımız da bunların arasındaydı.
Halbuki aidiyet diye bir duygu var insanda. Bu doğal duygunun ifadesi milliyetçilik. Ayrıştırıcı değil, birleştirici olmak şartıyla. Bu ülkeye, bu topluma duyduğumuz aidiyet dolayısıyla futbol milli takımımızın kazanmasını istiyoruz. Kazanınca seviniyoruz, kaybedince üzülüyoruz. Her millet gibi…
Fas milli takımının başarısına niçin seviniyoruz peki? Aynı şekilde aidiyet duygusuyla. Fas’ın veya Faslıların da içinde yer aldığı daha geniş bir camiaya (İslam alemi, üçüncü dünya veya ezilenler coğrafyası) duyduğumuz aidiyet hissi sebebiyle, Portekiz’e karşı Fas’ı destekliyoruz.
İleride bir gün, farzımuhal, Dünyalılarla Marslıların maçı olsa, orada da kendi dünyamızın takımını destekleriz.